Muhammedi YOLCUYazarlarımız'dan...

Zulüm Yönetimin Dayanakları

İnsanın doğasında haksızlığa ve zulme karşı bir tepki mevcuttur. Ancak zulümler silsilesi bir türlü durulmamaktadır. Peki neden?
Hiç bir insan zulmü kaldıramaz sadece zulme bahaneler üretir. Hiç bir insan haksızlığı savunmaz sadece vicdanını rahatlatıcı sebepler öne sürer. Bizim şu an yapacağımız tarihte son 2000 yıla hızlıca göz atıp yeniden günümüze dönmektir.
Roma dönemine bir bakalım önce. Hz. İsa’nın takipçilerine karşı yürütülen acımasız katliamlar mesela… Hukuk gibi kavramları dünyaya yayan bu imparatorluk, halkını masum İsevileri hapsetme ve öldürme konusunda nasıl ikna etmişti? İkna etmedi ise halk buna nasıl yüzyıllarca göz yumdu.
İslam tarihine biz göz atalım isterseniz. Yezid, İmam Hüseyni nasıl yalnız bıraktırdı? İnsanlar bu olaya nasıl dur diyemediler veya sonrasında bahaneleri ne oldu?
Biraz daha yakına gelelim en ufak ayaklanmaların bile kanla bastırıldığı sultanlıklar, padişahlıklar dönemine… İslam’ı iyi bilen padişahların bile kardeşlerini boğdurtmalarının alt yapısındaki düşünce neydi?
Ve… Yüz yılımıza, günümüze bakalım birilerinin sürekli ezildiği şu kara çarkın temeli nedir? Halkın önemli bir kısmının asgari ücrete tabi olduğu ülkemizde ve diğer ülkelerde halkın suskunluğunun altında yatan sebep nedir? Devleti zengin hoppalakların, şakşakçıların ve yandaşların mezrasına çevirenlere karşı izzetli, onurlu insanlar neden hâlâ sessiz kalmaktalar?
Milyonlarca lira değerinde saraylarda oturanlar, onlarca lüks araçlık konvoy yüzlerce koruma ordusu eşliğinde Cuma namazına gidenler hangi gerekçelerin arkasına sığınmaktalar?
Her gün birilerinin hain ilan edilmesinin bir sebebi olmalı değil mi?
Amacım çok açık insan fıtratına ters olduğuna inandığımız zulmün nasıl ve hangi gerekçelerle işlendiğini tespit etmek.
Bunun cevabı bazı sihirli ve zehirli sözcüklerde büyülü cümlelerde gizli. Bu cümlelerin büyüsünü bozmadan da hiçbir şey düzeleceğe benzemiyor.
• Onlar düzeni bozuyor. Onlar isyankâr, şucu bucu!

Hemen her zalimin kullandığı ve işine gelmeyen gruplara baskıda bulunmasına yarayan, soykırımlardan Kerbela’ya her iğrenç fiilin arkasındaki düşünce.

• Devlete zeval gelmesin! Önemli olan devletin bekası!

Bu da bir önceki söz gibi birçok yanlışın arkasındaki gerekçe olmuştur. Kanlı baskınlardan kardeş katline ve daha nicesi… Oysa adalete zeval gelmemeliydi ve hak baki kalmalıydı.

• Devletin itibarı için…

Saraylar, müsrif yaşamlar bu sözün gücüyle ortaya çıkıyor ne yazık ki. Karşı çıkanlar da bir şekilde susturuluyor. Hâlbuki hiçbir devirde hiçbir dönemde devlet başkanının şatafatlı köşklerine bakarak kimse devlet zengin devlet güçlü dememiştir. Denilmiş olsa bile bu zamanda kim böyle düşünür? Bu sadece fakir halkı kandırmak için uydurulmuş anlamsız bir sözden ibarettir.

• Saraylar halkın malı devlet başkanları fanidir.
Şu güne kadar bunun gibi ahmakça bir savunmaya çok az rastlamış olmalısınız. Siz hiç halka açık saray gördünüz mü?

• Devletimizin çok düşmanı var her şey güvenlik için.
Cesur ve adil bir devlet başkanı önce halkın güvenliğini düşünür ve adımını da ona göre atar. Devletin güvenliği başta devlet başkanının sorumluluğudur. Güvenlik elbette devlet başkanı için olmazsa olmazdır. Karşı çıktığımız israfa ve saltanata dönüşen sözde güvenlik önlemleridir.

• Kendi ülkenin diktatörü dış ülkenin işgalinden daha iyidir. Bakın Irak’a ne oldu vs vs…

Şeytanca söylenmiş bir aldatmacadan ibaret olan bir cümle bu. Kendi halkının lideri dış güçlerden elbette daha iyidir. Sorulması gereken şu olmalı: Diktatörler zaten bir ülkenin işgal ve yıkılış sebebi değiller midir? Veya dış güçlerin maşası değiller midir? Saddam, Kaddafi gibi güya vatansever liderler kendi halklarından on binlerce insanı gözün kırpmadan katledebilecek tıynette insanlardır aksi halde iki komşusuna acımayan Saddam’a ne oldu ki iki kere ülkesini işgal eden Amerika’ya karşı adam gibi bir direniş bile göstermedi ve boş tehditleri işgalcilerin ekmeğine yağ sürdü. Şu unutulmamalıdır ki ülkenin başına geçen zalimler halkların eliyle def edilmezse bu çok daha büyük felaketlerin önünü açacaktır. Geçmişte bunu Hitler, Mussolini, Stalin gibi örneklerde görmek mümkündür.

• En azından alnı secdeliler gelsin. Başkaları gelirse daha mı iyi olacak?

Ne kadar klişe bir söz değil mi? Siyasiler halka muhtaçtır halk siyasilere muhtaç değildir. Alnının secdesi ile kandırıp halkı geriye götürmekten başka ne icraatları oldu bunların? Dildeki Allah lafzının kime ne faydası var ki? Önemli olan icraattır laf değil. İlla ikisi arasında kaldıkça bu tekerleme de ebediyen devam edecektir. İkisini de istemiyorum demedikçe. Bizim elimizden ne gelir zihniyeti ile tekerlek gibi kendi etrafımızda dönmekten başka bir vaziyet bilmez olduk.

• Kötünün iyisi…

Bu söz de özellikle Müslümanları kandırmak için kullanılan bir diğer dayanak. Devlet yönetimi bakkal market alış verişimi ki en azından şu en azından kötünün iyisi diye devleti birine teslim edesin. Şu güne kadar kötünün iyisini hiç görmedik ama kötünün kötüsünü çok gördük.

• Halimize isyan etmeyelim buna da şükür.

Şükür Allah’adır. Devlet yöneticileri şaşalı yaşam sürerken buna da şükür diyen bir insan dindar değil korkaktır. İslam dininde sarayın yeri yoktur. Zalime karşı hakkı söylemek de en büyük cihaddır.

• Her şey zamanla biraz sabır.
Kimseden olayları insanüstü bir şekilde halletmesi beklenemez. Fakat kendi lüks ve harcamalarında devleti seferber edenlerin halkın taleplerine gelince zamandan bahsetmeleri samimi midir?
Son olarak tarih boyunca kullanılan bir söz daha var “Biz sadece emirleri uyguluyoruz” bu alçakça söz de diğer sözler gibi zalimi şımartan onu ilahlaştıran sözlerdir. Oysa karşı çıkınca en büyük diktatör bile sivrinekten daha acizdir.

Başka sizin aklınıza ne gibi şeytani cümleler geliyor?

Related Articles

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top button