Yorumlar Yoruyor – Süleyman DAĞISTANLI
Yorumlar Yoruyor – Süleyman DAĞISTANLI
Sistemin, zulümlerini gizleme, halkı uyutma ve uyuşturma etkeni haline getirdiği basın yayında rastladığımız haberlerin inandırıcılığı ve güvenilirliğinin en alt seviyede olduğunu bilsek de halkımızın haberlerin altına yaptığı yorumları vakit buldukça okumaya çalışıyorum. Çoğumuzun dikkatlerinden kaçmadığını tahmin ettiğim nokta ise, yapılan yorumların bir kısmının aynı kişiler tarafından sistemi temize çıkarma adına bilinçli olarak yapıldığı ve halkın haberlere ek olarak bir de yapılan bu yorumlar aracılığı ile yanlış yönlendirilmeye çalışılmasıdır. Bununla birlikte halkın, yapılan haberlere verdiği tepkinin ne olduğunu az çok anlamak mümkün oluyor, o da editörlerin yayınlanmasına izin verdiği yorumlar içerisinden ki bu yorumlar tamamen sistemin elinde olan haber sitesi ve kanalların tabiri caiz ise sansürleyerek verdikleri yorumlardır. Çoğumuz, hakkı ve hakikati yansıtan ve rejime dokunan yorumların bu uşaklar tarafından yayınlanmadığına şahit olmuşuzdur. İnsanların sosyal medyaya bu denli fazla yönelmesinin sebeplerinden biri de budur zannımca. Çünkü insanlar sadece televizyon, gazete karşısında pasif bir şekilde verilen her şeyi almak yerine, kendilerinin de seslerini bir şekilde duyurabileceği, yorumlar yazıp tartışabileceği bir ortam istemektedir. İşte bu da hakkın ve hakikatin kim ve ne olduğunu ortaya çıkarmakla birlikte, batılı ve temsilcilerini de ortaya çıkarmakta ve yıllarca kimselerin kendilerine ulaşamadığı, eleştiremediği, sesini duyuramadığı fildişi kulelerinde ki zalimleri ve uşaklarını rahatsız etmektedir. İşte bunların kimler olduğunu anlamak için, sosyal medyaya “baş belası” diyenlere bakmak gerekmektedir.
Aslına bu yazıyı yazmamıza vesile olan asıl konu, çoğumuzun gözlerinden kaçmayan, İran İslam Devleti ile ilgili yapılan yanlı haberler ve İnkılâba olan kinlerini kusmak için belli kişiler tarafından bu haberlerin altına yapılan, ne akla ne de vicdana sığan yanlı yorumlardır. Rejimin kuklaları tarafından yapılan bu kasıtlı haberlerin altına yapılan yorumlara bakarak, süfyanilerin, hak ve hakikatin günümüzdeki temsilcisi olan İran İslam Devletine olan kinlerini ve bu kin ile ne kadar da çok çalışıp çaba gösterdiklerini anlayabiliriz. İçerikleri tamamen farklı olan ve özelde İran genelde ise direniş ekseni ile ilgili yapılan haberlerin altına yapılan yorumların, bir şekilde mezhepsel ihtilaflara, tarihi düşmanlıklara(!), Yavuzlara, Safevilere, hatta Perslere çekildiğini görünce aslında niyetin ne olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Yani bağcı, üzüm, dayak meselesi. Kalbinde kin ve haset hastalığı bulunan kişiler tarafında serpilen düşmanlık tohumlarının, en iyi yeşerdiği yerin cahil zihinler olduğunu bilen Süfyaniler, yıllarca halkları cahil bırakmanın derdine düşmüş, bu vesile ile uyduracakları her yalan ve atacakları her iftiranın yeşermesini sağlamaya çalışmışlardır.
Bir yakınım, sürekli dükkânına gelen yaşlı tanıdığına, çevresindeki esnaf arkadaşları ile birlikte bir şaka yapmak ister. Daha önceden oturup planlarını şakayı bir yemek sırasında uygulamaya koyarlar. Esnaflardan biri diğerine “Ya usta geçen biri geldi buraya inanır mısın adam Hanefiymiş.” Diğeri, “Allah Allah, olur mu öyle şey yav, hanefinin burada ne işi var?…” Bir süre daha adamın Hanefi oluşunun acayipliği(!) üzerine konuştuktan sonra yaşlı olan kendinden tam da emin olmamakla birlikte çekinerek; “Yav Hanefi sanki şey gibi falan filan…” deyince içlerinden biri “amca yapma gözünü seveyim yoksa sen de mi Hanefisin?” deyince kendisi de Hanefi olan Yaşlı amca birden “Olur mu canım ne hanefisi tövbe tövbe bu yaştan sonra(!)”
Evet, biraz trajikomik bir olay ama halkımızın ne hale getirildiğini anlamak adına biraz fikir verebilir bizlere. Bu olayı anlatarak ne o kişiyi küçümsediğimiz ne de halkımızın tamamen zır cahil haline getirildiğini iddia ettiğimiz şeklinde bir anlam çıkartılmamalı. Bahsedilen kişinin biraz da yaşlı olması bu olayı biraz uç bir örnek yapmış olabilir ama halkın mezhepler noktasında ki yaklaşımları bazen bu türden.
Evet, yıllar yılı izlenen devlet politikaları sebebi ile halklar bu konularda cahil bırakılmış, basın yayına ek olarak ders kitaplarında dahi aynı propagandalar yapılmıştır. Son yıllara kadar, milyonlarca müslümanın mensup olduğu bir mezhebe, ders kitaplarında batıl mezhep olarak yer verilmiştir.
İran İslam Devleti, Hizbullah ve kısacası direniş ekseni ile ilgili yapılan haberlere ve altına yazılan yorumlara bakınca üzülmemek ve kahrolmamak elde değil. İslam devrimi sonrası İran ile devrim öncesi İran’ın bile karıştırılmaması gerekirken İran ile ilgili 2014 yılında yapılan bir haberin altına yapılan yorumların milattan önce yaşamış Perslere, asırlar önce yaşamış Safevilere dayandırılması gerçekten çok şaşırtıcı.(!) Bu, İtalya ile ilgili çıkan bir haberin altına, atalarının arenalarda insanları vahşice nasıl öldürüldüklerini anlatıp, şu an yaşayan İtalyanları suçlamaya benziyor. Amerika ile ilgili yapılan haberlerin altına milyonlarca kızılderilinin nasıl katledildiğini, Vietnem da, Afganistan da, Irak da ne zulümlere imza attığını anlatmayıp da, İran ile ilgili haberlerin altına yapılan yorumlarda, Perslerden başlayıp Safevilerden çıkılması ilginç değil mi? Atalarının yapmış oldukları yanlışlar ve işledikleri suçlar yüzünden bugün yaşayan insanların, cahiller tarafından her dönemde suçlanacağını bilen Yüce Rabbimiz ne de güzel cevap veriyor onlara; “Hem hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. (Fatır 18, İsra 15)
Sadece duydukları ile yüz milyonlarca müslümanı zan altında bırakan, onları sahabelere ve halifelere düşman zanneden, iffetsizlik yaftası vuran, kâfir ve münafık diye niteleyenlere, Kin ve düşmanlık sebebi ile müminlere atılacak iftiranın her çağda olacağını bilen Rabbimiz ne de güzel cevap veriyor iftiralara inananlara ve kötü zanda bulunanlara; “Ey iman edenler zannın çoğundan sakının şüphesiz zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Kiminiz de kiminizi arkasından çekiştirmesin. Sizden herhangi biriniz Müslüman kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? (Hucurat 12)
Sünnilerin tamamının vahabi ve selefi zihniyet örnek gösterilerek itham edilmesi ve ışid gibi Müslüman değil insan dahi olmayan ancak kendilerini sünni olarak tanıtan vahşi örgütlerin söylem ve eylemlerinin ehl-i sünnete mal edilmesi ne ise, devrim sonrası İmam ve İnkılabi önderlerin uğraşları ile neredeyse sıfıra indirilen saray mollalığı, safevi Şiiliği ve ahbari zihniyetin örnek gösterilerek sayıları yüz milyonları bulan şii Müslümanları itham etmek aynı şeydir. Mezhep imamımız Ebu Hanife ki asıl adı Numan’dır, sırf İmam Cafer Sadık’a olan bağlılığı için zindana atılarak işkence ile şehit olduğunu, yine aynı Ebu Hanife’nin “Cafer olmasaydı Numan helak olurdu” dediğini bilmeyenlerin, Ebu Hanife’ye uyduğunu iddia edip İmam Cafer Sadık’a uyanları batıl olarak görmesidir üzüntümüzün sebebi. Deccali ve süfyanilerin kendi zulümlerini unutturmak ve insanlığın düşmanı olduğunu örtbas etmek için Müslümanları birbirine düşman etmesi yapısı gereği iken, onlara uyan ve onları kendine dost edinenlerin varlığıdır bizleri üzen. Eğer bugün Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkeler ile ilgili yapılan haberlerin altına yapılan yorumlarda bu zalim devletlerin çok değil 100 yıl önceki ve şimdiki zulümleri dile getirilmiyor da, İslami İran ile ilgili yapılan haberlerin altına yapılan yorumlarda Perslere ve Safevilere kadar gidiliyorsa ve bu düşmanlık sebebi sayılıyorsa işte o zaman durup düşünmek gerekir acaba kim zalim ve biz kime düşmanız…
Direniş eksenine verdiği destekten dolayı İsrail Amerika ve tüm küfür milletlerin can düşmanı haline gelen İslami İran’ı aslında Amerika ve İsrail ile gizli dost(!) diye yaftalayıp, Amerika ile her platformda müttefik olduğunu açıklayan, İsrail ile ihracat rekorları kıran, küfür milletleri ile birlik olup islam ülkelerini harabeye çevirenleri İslam kahramanı ve Siyonizm düşmanı olarak tanımak ve tanıtmak, Haman, Karun ve Bel’am’ın aslında Firavun’un düşmanları(!) ve kahraman(!) olduğunu ama Musa (a.s.)’nın Firavun’un gizli dostu(!) olduğunu iddia etmekle aynı şeydir. Aynı şekilde günümüzde de eylemleri ile Musa olan İran İslam devletini asabiyet ve diğer şeytani hislerle düşman ilan edip, asıl düşmanlarımızı dost ve kahraman sanmak, Firavun ile birlikte kızıldenizde boğulmayı göze almak demektir hem de kurtuluş olan Musa’ya düşman olarak. Kısacası yapılan işlerin ve söylenen sözlerin en çok kimlerin işine yaradığını düşünmeli ve safımızı ona göre belirlemeliyiz. Unutmayalım ki vahdeti baltalayanlar siyonistlerin ekmeğine bal sürerken Müslümanlara bir avuç suyu çok görmektedirler. Bu kişilerle her ortamda ve her platformda mücadele edilmeli, bu söylemlerin Müslümanların dünya ve ahiretlerini tarumar edeceği unutulmamalıdır.
İlahi! Bizlere vahdeti ve kardeşliği tüm dünyaya hâkim kılarak zalimlerin yeryüzünden kazındığı günleri görebilmeyi nasip eyle. Bizleri bu yolda elinden geleni yaparak senin dinin uğrunda yaşayıp senin dinin uğrunda ölenlerden eyle.
Amin.
Hocam kaleminize sağlık. Güncele ilişkin bir konuya değinmişsiniz. Ama hocam inanın bu sosyal medyada firavun yalayıcısı, sözde islami siteler normal vatandaşın yazdığı yorumların en hafif olanlarını alıp, bazılarınıda kırpıp öyle yayınlıyorlar. Çoğunuda yayınlamıyorlar bile. Bu nedenle bir çok siteyle atışmamız oldu. Dediğiniz gibi inkılaba ve vahdete aykırı yorum yazanlar genelde hep aynı isimler ve aşağı yukarı her habere yorum yapan yağdanlıklar. Ama halkımızın basireti bunların fitne tohumlarının yeşermesine müsade etmiyor. Allah yardım ediyor bu mazlum millete. İnşaallah bu yalakalar çoğaldıkça halkımız daha fazla inkılaba ve vahdete sarılacak, çağdaş firavunlara, karunlara ve belamlarada daha fazla kinlenecek. Bir gün o sistemide topyekun silecekler yeryüzünden. Allahın izni ile.
Selametle
Vakit ayırıp yazıyı okuduğunuz ve değerlendirdiğiniz için Allah razı olsun. Dediğiniz gibi bu yorumların büyük kısmı yazıda da belirtildiği gibi sansürlenerek yayınlanmakta. Ancak bu kalplerdeki hak ve hakikate olan yönelişi engelleyemeyecektir inşallah. Onlar bir tuzak kurdu Allah da bir tuzak kurdu Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Onların hile ve entrikaları örümcek yuvası hükmünde olacaktır inş.