VAHDET NAMAZI – Cabir AÇIKSÖZ
VAHDET NAMAZI – Cabir AÇIKSÖZ
Hatemül Enbiya olan Aziz İslam Peygamberinin bisetiyle beraber vahyolunmaya başlanan Kuran’ı Kerim, hayatın her alanına yön verip, hükmettiği gibi Arap diline de hükmediyordu. Kuran’ın indirildiği ortamda edebiyatın, şiirin, hitabetin ne kadar revaçta olduğunu hepimiz biliriz. Kuran’ın belağatıyla, icazıyla ve birçok edebi dil sanatını harikulade bir tarzda kullanmasıyla o dönem edebiyat ustalarını ve aşıklarını nasıl da kendisine hayran bıraktığını tarih kitaplarından okuyoruz.
Kuran’ın dilsel anlamda harikuladeliğinin sırlarından biri, kelimelere yepyeni anlamlar yükleyerek “kavramlar” vücuda getirmesiydi. Bu Allah’ın hayatın her alanında yaptığı inkılabların dili de kapsamasıdır. Herşeyin olduğu gibi dillerinde yaratıcısı olan Yüce Allah bu yepyeni kavramları aslıyla irtibatlı, mükemmel bir estetiğe bürünmüş, ince felsefi çağrışımları olan, aslıyla beraber düşünüldüğünde insanı hazdan mesteden bir yapıya dönüştürmüştür.
Bir iki örnek verecek olursak; infak kelimesi, bir yolda bulunan çukuru doldurup, yolu düzlemek manasına geliyor Arapça’da. İslam terminolojisinde yardım yapma, sadaka verme vb. manalarıyla beraber düşünüldüğünde ne kadar farklı bir mana çıkıyor değil mi? Toplumu saran adaletsiz sosyal sınıf çukurlarını sadaka ile düzlemek. Veya hepimizin çokça duyduğu şu kafir kavramı. Küfretmenin örtmek, gizlemek manasına geldiğini, bunu da Arapların çiftçiler için kullandığını sıkça okuruz kitaplarda. Tohumu toprağa gömme işlemine küfür, gizleyen kişiye kafir denmesinin Kuran’da kavramlaştığını görürüz. Kafir yani gizleyen, hakkı, doğruyu, İslamı gizleyen. Hem kendinde, hem toplumda, hem devletinde gibi. Yine doğruluk manasına gelen sadakanın yardımı ifade için kullanılması veya servetin Kuran’ın tabiriyle hayır(iyilik) anlamında kullanılması. Bu ve buna benzer binlerce örnek Kuran’ın sıradan kelimelere nasıl hayat verdiğini ispata yeter sanırım.
İşte Kuranın kelimelere yeniden anlam vermesi gibi çağımızın Putkıranı İmam Humeyni(r.a)’da aynı tekniği Hak mücadelesinde uygulamıştır. Bunu Kuran’da unutulmaya yüz tutmuş kavramları tekrar gündeme getirerek yapmıştır. Örneğin; Hizbullah, mustazaf, müstekbir, Tağut, Cihad vb. kavramları yaşam alanına dahil etmiştir. Tabiki İmamın bu kavramları gündeme getirmesinden kastımız kuru kuruya sözlerden ibaret değildir. Îmâm bu kelimeleri somutlaştırarak gündeme getirmiştir. Bu kavramların Hakkı temsil edenlerinin seraskeri ve mücessem örneği olmuş, batıl tarafın düşman hedeflerini ise sanal, soyut, masalsı olmaktan çıkarıp, doğrudan söyleyerek, somutlaştırarak dünya aleme ilan etmiştir.
Yine Aziz İmamın Kurandan aldığı ilhamla orijinal bazı uygulamalardan bahsetmesi ve onları hayata geçirmesinden söz etmek gerekir. Örneğin; Ramazan’ın son Cumasını Kudüs günü ilan etmesi muhteşem bir olaydır. Kuran’ın Eyyamullah olarak bahsettiği günlere günler eklemek. Nur’un ala Nur bir durumdur bu. Ramazan gibi mukaddes bir ayda müslümanların uyuşturulmasına inat, Ramazanı aslına çevirerek, devrimsel bir zemine tekrar oturtmuştur İmam. Ramazanla Yücelen ruhların, imanın hazzına varan kalplerin, irfanı kana kana içen müminlerin Ramazan’ın son haftasında zühdlerini, imanlarını,irfanlarını devrimci bir mecraya çekmeleri sağlamıştır. Yine sünnilerle, şiiler arasında bir kaç günlük bir ihtilaf olan Efendimizin doğumu hadisesinde Aziz İmamın bir orta yol bularak bunu eşsiz bir fırsata dönüştürmesi örnek olarak verilebilir. İranda her sene yerli, yabancı birçok alimin katılımıyla gerçekleşen Vahdet Haftası. Bunlar hep İmamın Kuran’ın has bahçelerinden derdiği güllerdendir.
Şu yaşadığımız dünyada yine İmam Humeyni’nin İslam Ümmetine hediye ettiği bir kavram vardır ki, bu kavram zalimlerin tuzaklarını tarumar edecek bir eyleme dönüşmüş durumdadır. Bahsettiğimiz kavram Vahdet Namazıdır. İmam şöyle der: “İnşallah bir gün bütün Müslümanlar yekdiğeriyle kardeş olacak ve bütün İslam ülkelerindeki hastalıklı kökler kazınıp temizlenecek ve İsrail -adlı- bu hastalıklı kök; Mescid’ul Aksa ve İslami ülkemizden sökülüp atılacak ve hep birlikte Kudüs’e gidip orada vahdet namazı kılacağız inşallah.” Açıkçası İmamdan önce bu kavramı başka biri kullanmış mıdır bilemiyorum. Bildiğim şu ki; bu kavram bir damlayken, bugün artık bir ırmağa dönüşmüştür. Özellikle Sünni ve Şii Müslüman nüfusun birbirine yakın olduğu Irak’ta. Amerikanın Irak’ı işgalinden hemen sonra yakılan tüm fitne ateşleri biiznillah Vahdet yağmurlarıyla söndürülmüştür. Bağdat’ta ve Irak’ın dört bir yanında kılınan Vahdet Namazları zalimlerin oyunlarını bozmuştur. Vahdet namazı öyle ulvi bir eylemdir ki, hangi mezhepten olursa olsun mihraba geçen İmamın ardında tüm Müminlerin ayette beyan olunduğu üzere “kaynatılmış tuğlalar gibi” olmasını sağlamıştır. Bugün bu harikulade kavram Iraklı Müslümanların Vahdetinin sırrıdır ve tüm dünya Müslümanlarınında Vahdeti bu kudsi eylemin hayata geçirilmesi ve yayılmasıyla olacaktır.
Büyük şeytan Amerikanın ve Siyonist İsrailin Işid vahşileri eliyle Musulla başlayan Irak fitnesinin hemen ardından, Irak’ın sünnisiyle, şiisiyle topyekün cephelere koşmasının ve zalimleri şaşkına çevirmesinin anahtarıdır Vahdet Namazı. Allah Kuranında “Namazı ikame edin(ayağa kaldırın,ayakta tutun)” derken belki de topyekün Kıyama kalkan Iraklı Mücahidlerin şu an bize gösterdikleri sahneleri işaret ediyordu kim bilir? veya “Namaz sizi kötülükten alıkoyar.” ayetinin bir manasınında kötülüğün kaynağı olan fitne ve fesadın idamının Vahdet Namazı olduğunu vurguluyordur yaşananların şehadetiyle.
İmam Humeyni(r.a) Rabbinin lütfu olan dingin kalbi ve feraset yüklü aklıyla, Kuran’ın ve Resulullah’ın ihbarı gaybleriyle Vahdet Namazlarının birgün Ümmetin birlik ve beraberliği yolunda ne kadar önemli bir vazife ifa edeceğini ve Müslüman toplumlar içinden Vahdetin en büyük düşmanı olarak çıkacak olan siyonizm kuklası tekfirci yapılanmaların yine bu Vahdet Namazı eylemiyle yok olacağını anlamıştı şüphesiz. Şimdi Rehberimiz İmam Ali Hamaney ve şanlı Hizbullah Ümmeti Aziz İmamın “hastalıklı kök” dediği bu Süfyanilerin, tekfircilerin, insanlık düşmanlarının İslam bünyesinden atılmasıyla meşguller. Bu şerrin, fitnenin yok edilmesinden sonraki hedef dünyanın kanser tümörü siyonist İsrail olacaktır. Nurunu tamamlayacağına iman ettiğimiz Yüce Allahımızın yardımı ve fethiyle İsrail yok olacak ve Kudüsümüz asli sinesine dönecektir. Biz Kudüs’e Kudüs bize kavuşacaktır. Ve avlusunda Mescidi Aksanın Vahdet Namazlarına durduğumuz o gün sevinç gözyaşlarıyla, insan, evren, tarih yitirildiği anlamını bulacaktır.
Ey Alemlerin Sahibi olan Yüce Allahımız!!! insanlık serüveninin bu Tevhidi projesinin son sayfalarında biz acizlere de bir görev İhsan eyle.Kudüs’te kılınacak olan Vahdet Namazında saf bağlayabilmeyi bizlere de nasip eyle.
Ne mutlu bölgelerinde bu değerli Vahdet vazifesini bayraklaştıran Yiğitlere!!!
Ne mutlu mezhepsel takıntılarını elinin tersiyle itip, zalimlerin ekmeğine yağ sürmeyenlere!!!
Ne mutlu Vahdet Namazını ikame edenlere!!!