UŞAĞIN EFENDİYE MEKTUBU… – Süleyman DAĞISTANLI
UŞAĞIN EFENDİYE MEKTUBU… – Süleyman DAĞISTANLI
Efendisine sadık bir uşağın, şanlı Filistin direnişinin yeniden şahlanışı ile efendilerine yazmış olduğu bir serzeniş mektubunun nasıl olabileceğini yazmaya çalıştık;
“Efendim, öncelikle merhaba. Biliyorum bu aralar sık sık rahatsız ediyorum sizi ama elimde değil, bölgede ki tüm olaylar aleyhimize gelişince ben de sadık bir uşağınız olarak olanlardan sizleri haberdar etmek istiyorum. Tahmin edebileceğiniz gibi mesele Filistin ve İsrail meselesi… Şu bir avuç yalın ayaklıları bir türlü söküp atamadık ya şu topraklardan, ne diyeyim artık. Ama efendim, işler bu kez daha ciddi gibi. Üçüncü intifada falan diyorlar. Anlamıştık zaten, İsrail’in sonunun geldiğini anlamıştık. O yüzden yeni bir İsrail devleti kurmak için bu kadar hararetli çalışıyoruz. Nasıl oluyor, anlamıyorum. Aç susuz daha mı güçlü oluyor bunlar ne? Kızacaksınız biliyorum ama söylemek zorundayım, Tüm Filistin’de, cadde ve sokaklar İran’a, kendilerine yaptıkları her türlü yardım için teşekkür afişleri ile dolu, bildiğiniz gibi efendim, tüm dünyada olduğu gibi burada ki yalın ayaklıların yanında da İran var ve bunları da var güçleri ile destekliyorlar. Efendim, şimdi anlıyorum İran’a olan kinimizin neden bu kadar fazla olduğunu ve her fırsatta dünya haklarının gözünde düşman diye lanse etmeye çalıştığımızı, az bile bunlara. Ama merek etmeyin, elimizden geldiğince kara propaganda yapmaya devam ediyoruz İran ile ilgili, tutar mı bilmiyorum açıkçası. Ha bu arada efendim, söylemeden geçemeyeceğim; dünya kupasının da zamanlaması mükemmel oldu. Hem ramazan, hem Filistin’e saldırı hem dünya kupası, zamanlama mükemmel. Siz de fark etmişsinizdir ama yine de söylemek istiyorum, insanların gözleri, öldürdüğümüz yüzlerce Filistinliye değil, dünya kupasında farklı bir skorla yenilen Brezilya’ya fal taşı gibi açıldı, gülmekten kendimi alamadım açıkçası.
Neyse konuya geleyim; Bu Filistinliler çetin cevizmiş. Baskı ve zulümle orantılı olarak daha da artıyor güçleri ve zafere olan inançları. Bu arada, yıllardır Suriye’yi yıkma planımızın da ne denli isabetli bir karar olduğunu anlamış oldum bir kez daha, her ne kadar bu kararı uygulamada hezimete uğrasak da. Zira Filistinliler İran ve Suriye’den aldıkları füzelerle vuruyor İsrailli kardeşlerimizi. Tüm bu olanlar içerisinde beni mutlu eden tek olay ise, hala Suriye de zulüm var yalanlarımız inanan az da olsa bir kitlenin olması, sahi siz de gülüyor musunuz benim gibi, baktıkça bunlara…
İran ve Suriye’den aldıkları silahlarla vurulan İsrailli kardeşlerimiz de ne yapsın, sığınıklara kaçıyor mecburen. Ah ah şu Filistinliler kadar cesur olabilseydik keşke. Yıllarca elinde taş olanlar, ellerinde tank olanlardan daha cesurlardı, şimdi nasıllardır tahmin bile edemiyorum zira artık ellerinde silahlar ve füzeler var, eyvahlar olsun.
Efendim, kusura bakmayın ama gerçekleri söylemek zorundayım. Bu kez iş ciddi gibi. Attıkları küçük taşlar yok artık. Sizin bile sesinizi çıkartamadığınız İran’ın verdiği silahlar ve füzeler var artık o Filistinlilerde, hele bir de oruçlularmış ki, attıkları daha bir isabetli oluyor. Efendim size akıl vermek gibi olmasın ama ki olmaz çünkü ben de sizin öğrencinizim ve bu artık bir akıl verme değil birbirimize danışma sayılır; Bir an önce araya girmeli ve Filistinlileri kurtarıyormuş edası ile İsrail’i kurtaran bir ateşkes imzalatmalıyız. Aksi takdirde doğuda kurmayı planladığımız “kürt” pardon “büyük İsrail” devletinin kurulmasına adım adım yaklaştığımız şu günlerde emeklerimizin tamamı boşa gidecek, İsrail oraya gelemeden olduğu yerde Filistinliler tarafından yok edilecektir. Bari yeni topraklarını hazır edene kadar dayanabilseler ne olur…
Siz hiç merak etmeyin efendim, ben hizmetlerime aksatmadan devam ediyorum. Bölgede ki tüm adamlarımız da benim gibi uyutma ve yanıltma çalışmalarına ara vermeden devam ederse az da olsa bir umudumuz var gibi. Her seferinde cümleye umutla başlayıp sonunu karamsarlıkla bitirsem de siz affedin beni, zira söylediklerime kendimi bile ikna etmekten acizim artık. Evet, dediğim gibi çalışmaya devam etmez isek ve Müslümanlar şu ölen Ayetullah Humeyni’nin dediğini yapmaya çalışırlarsa o zaman vay halimize. Hani o demişti ya; tüm Müslümanlar İsrail’e bir kova su dökse, İsrail’i sel götürür diye. Yine O, diyordu ya, İslam’ın asıl ve en önemli meselesi Kudüs ve Filistin meselesidir diye. Hani O ve şimdiki takipçilerinin dillerinden düşürmedikleri; “İsrail yok edilmesi gereken bir tümördür” söylemi var ya, eğer o söylem Müslümanlar arasında yayılır ve benimsenen bir gerçek olursa işte o zaman bittik demektir. Neyse neyse, yine şişti gözlerim korku ve endişeden, adam öldü hala korkusu titretiyor bizleri. Gerçi bu Müslümanlar böyledir efendim siz de bilirsiniz; bazen ölenleri yaşarken verdikleri zarardan ve korkudan daha fazla korkuturlar bizleri. Tıpkı 14 asır evvel ölen Hüseyin gibi, tıpkı yaşarken sürgünlerden nefes aldırmadığımız şu ihtiyar Said Nursi gibi, tıpkı ölümüyle kurduğu devletin bizleri daha da sarsmaya başladığı Ayetullah Humeyni gibi… Gerçi öldüğü falan da yok Ayetullah Humeyni’nin, kurduğu devlet size ve tüm kardeşlerimize tek başına kafa tutuyor tıpkı Suriye olaylarında olduğu gibi. Sadece kurduğu devlet olsa yine iyi, Lübnan da başlattığı direniş hareketi bile bize kafa tutacak seviyede. İslami bir mecraya getirdiği Filistin meselesi de hakeza. Korkmaya başladım efendim, çünkü biz ölümden korkarken onlar, ataları Hüseyin gibi ölümü saadet biliyorlar bizim tahakkümümüz altında yaşamaktansa… Bilmiyorum efendim bilmiyorum, bunların ne ara bizlerin uşağı olmaktan vazgeçip bizlere kafa tutacak seviyeye geldiğini bilmiyorum…
Bu arada kusura bakmayın birkaç gün önce az da olsa İsrail, zulüm, vahşet falan dedim daha doğrusu demek zorunda kaldım zira insanlar tepkiliydi, “Suriye’de bülbül kesilenler, Filistin’e neden ses çıkartmıyor” demeye başlamışlardı. Kabul ediyorum iyi bir çıkıştı “one minute” “two minutes” falan ama, kullanım süresi geçti sanırım. İnsanlar artık lafla peynir gemisi yürümez diyor, çünkü ortada laf değil iş yapan bir İran belası var. Biz istemeden de olsa İsrailli kardeşlerimize katil derken onlar, kardeşlerimiz olan İsraillileri öldürmek için silah ve yardım gönderiyorlar Filistinlilere. Bizim orda bir söz vardır bilmem duydunuz mu; “Koyunun olmadı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.” Diye. Yine buralarda söylendiği gibi “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözünü söylüyor insanlar bize, çünkü her fırsatta doğal olarak kardeşimiz İsrail ile aynı safta yer alıyor ve sayısız anlaşmalar yapıyoruz. Vel hasıl affınıza sığınarak diyorum ki; çakalların istila ettiği bir sahrada koyun değil aslan olmak gerektiğini gösteren İran bir anlamda da bizim çakal olduğumuzu ispat etti.
Her ne kadar bu söylemleri ve acı olan gerçekleri elimizde ki basın gücü ile bastırmaya da çalışsak pek etkisi olmuyor zira artık Müslümanlar da uyandı, onları kendimize köle ve uşak yapmak, din ve hayâ bırakmamak için icat ettiğimiz en etkili silahlarımızdan olan sosyal medyayı da bizlere karşı kullanmaya başladılar. Artık onlar da anladı, yaptığımız tüm yalan haberlerimizin tek merkezden yapıldığını, bizim değil sosyal medyanın haberlerinin daha gerçekçi olduğunu onlar da anladı ne yazık ki.
Sonuç olarak efendim, sizden ricam bizlerin var oluş sebebi olan İsrail’i kurtarmak için elinizden geleni yapmaya çalışmanızdır. Benim, yani sizin sadık uşağınızın yapabileceği en büyük destek ki her zaman yaptığım gibi; gündemi değiştirmek ve insanları yanıltmak. Bunu da kısaca özetleyeyim size; malumunuz bu aralar cumhurbaşkanı oldum ya, bir de onu meşrulaştırmak için gerçekçi bir seçim yapmam lazım; ki bu gündemi değiştirmek için elimdeki en büyük kozlardan birisi. İkincisi, tüm gücüm ile İsrail’in Filistin’i yerle bir ettiğini, Filistinlilerin bir füzesinin dahi İsrail’e ulaşmadığını, bu savaştan asıl zararlı çıkacak olanın İsrail değil Filistin olacağı gibi yalanlarla hem halkın gözünde İsrail’in prestijini korumuş olacağım hem de bir an önce yapmamız gereken ateşkes ile israil’i değil filistini kurtarıyormuş gibi yapmış olacağız. Zira dediğim gibi, var oluş sebebimizi var gücümüzle koruyamazsak varlığımız tarihe gömülür. Bir an önce İsrail’i kurtarmak ve varlığımızı garanti altına almak dileğiyle saygılar…”
İmza: En sadık uşağınız…