Türkiye’de devrim olur mu? Olur, zamanını açıklıyorum – Hüseyin Yahya CEVHER
Türkiye’de devrim olur mu? Olur, zamanını açıklıyorum
27 Mayıs günü son yazımı yazdığımda Türkiye’nin tarihini değiştirecek bir olayın başlayacağını hiç tahmin etmiyordum.
Zira gündem tamamen Hizbullah-Hizbuşşeytan; Suriye-İran ekseninde gidiyordu.
Meğerse arka planda bir şeyler oluyormuş bizim sonraları haberimiz oldu.
Her doğal hareketin kendisini sonradan duyurması gibi Türkiye halkının tarihinde ilk defa(Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri) başlattığı halk hareketinin meyveleri alınmaya başladı.
Şöyle ki;
“Taksim’deki Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarın 3 metrelik kısmı Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında yıkıldı. 4-5 ağaç da taşınmak üzere yerinden söküldü. Taksim Dayanışma grubu eyleme başladı, 40-50 kişilik grup çadır kurup parkta sabahladı.”
şeklinde haberler geçiyordu… pek itibar etmedim, yalan mı söyleyeyim niye derseniz itibar etmeme sebebim BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in destek vermesiydi. BDP milletvekili olduğu için değil milletvekili veya mevcut sistemin adamı olan birisinin bir oluşumda olması benim destek vermemem için en büyük nedendir. Haber bültenlerinde kısa kısa duyuyordum, daha sonra 30 Mayıs günü Okan BAYÜLGEN isimli sanatçının(ki Türkiye’de kimlerin sanatçı ismini aldığını izah etmeye gerek yok)Gezi Parkı eylemcilerine destek için parkta sabahlayacağı haberiyle durum benim için daha itici bir hal aldı.
31 Mayıs 2013 günü normal günlük yaşantıma devam ediyorken, saat 18:00 sularında Taksim Gezi Parkı olayları gündemime girdi. Çünkü o renkli kişiler ortadan kaybolmuş sadece gençler meydanda kalmıştı. Ama bu gençler gitar çalıp gırgır yapan, her eyleme giden ardından geyik yapan tipler(bu kişileri bu şekilde tanımlamamın neden halktan kopuk bir mücadele vermek istemeleridir) değil tam aksine Artık Yeter sloganını diline dolamış, kahraman, bilinçli ama hedefsiz gençlerdi.
Ülkemiz bir imparatorluğun mirasçısı ve Türklerin en sadık kardeşleri Kürtlerle beraber yüzyıllardır yaşadığı bir bölgede bulunmaktadır. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti müslüman halkın batılılaştırılması için dünya üzerinde oynanabilecek ne kadar oyun varsa oynamış ve 2013 yılına geldiğimiz 90.yılda halkımızı bir çok kampa ayırmayı kendince başarmıştır.
İşte 27 Mayıs günü başlayan ve 5 Haziran’a girdiğimiz şu ilk dakikalarda bunun böyle olmadığını halkımız böyle düşünenlere göstermiş oldu.
31 Mayıs 2013 günü saat 20:00-24:00 arası aktif olarak İstiklal caddesindeki gösterileri canlı olarak Rusya ve Norveç kanallarından izlerken(Türkiye’de hiç bir medya kuruluşu vermediğinden, veren bir kaç kanalında provokatif ve kendilerine yontucu yayınlarından dolayı sadece bilgi alma amaçlı canlı yayınları izlenmiştir.) 2011 yılı Ocak-Şubat aylarında canlı olarak takip ettiğim Mısır Tahrir meydanı gösterileri zihnimde canlanıyor acaba mı derken hem dua ediyor, hem de takip ediyordum.
Zira “Halkı kızdır ama kılıcını çekecek kadar kızdırma.” cümlesi hep kulağımda çınlıyordu.
Ve bu sefer halk gerçekten kızmıştı, peki kılıcını çekecek miydi?
Sosyal medyadan, normal medyadan, yandaş medyadan sabaha kadar takip ettim.
Sabah namazına müteakip İstanbul’da Boğaziçi köprüsünü yürüyerek geçen onbinlerce kişiyi görünce bu sürecin güzel sonuçları olacağına kesin gözle bakmaya başladım.[1]
90 yıldır TC’nin istekleri doğrultusunda oluşturulmaya çalışılan bir halk var ortada.
Örneğin 2013 yılındayız ve 15 yaşındaki genç 1998 yılında doğmuş… 25 yaşındaki genç ise 1988 yılında doğmuş…
(Neden 15-25 derseniz mücadelenin ana unsurunu her daim bu yaş grubu omuzlamıştır ve omuzlayacaktır. Ruhu bu yaş grubunda olanlara da ayrıca selam olsun!)
Yani sistem çoktan çarkını kurmuş ve istediği tip adam yetiştirmeye başlamış bunun üzerinden de nesiller geçmiş.
Bugün devlet kutsaldır, devlete baş kaldırılmaz, devlet baba söylemleriyle yetişen vatandaşlar aynı anda İslami ahlak, terbiye ve kültürden yoksun ve baskı altında yetiştiler. Örtüsüz geçen yıllar hem kızlarımızın ahlaki gelişimini hem de erkeklerimizin ahlaki gelişimini olumsuz olarak etkilemiştir. İşte bugün meydanlardaki devrimci gençlere müslümanlar sahip çıktığı zaman kızların başörtüsüz oluşu, erkeklerin ise İslami bir görüntü vermemesi sahip çıkanları zor durumda bırakmaktadır. Oysa o eleştirenler başta olmak üzere herkes etrafına baksa eşine, kızkardeşine, çocuğuna, halasına, teyzesine ve elli yıl önceki halini düşünse veya fotoğraf imkanı olanlar var ise fotoğraflarına baksa dediğimi anlayacaktır. En basit bir örnek İslami kurallara uygun örtünen bir anne ile gayet Batılı tarzda giyinmiş açık-saçık kızı yan yana yürüdüğünde(ki bu sahneyi sokaklarda dolaşan kişiler günde yüzlerce kez görmektedir) hangisi müslümandır?, ikisi de. Yani halkımız bu hale getirilmiş ama özü temiz, o içindeki Osmanlı’dan kalma İslami duygular asla ölmemiştir, ölmeyecektir.
Türkiye halkının yüzde 99’ı müslümandır ve TC rejimi kurulduğundan beri tek parti iktidarı(1923-1950) hariç hiçbir zaman tabiri caizse sol gibi gözüken hiç bir partiyi iktidara getirmemiştir. (İktidara getirmemiştir derken ciddi manada bir seçim sistemi olduğunu ve halkın oylarının şeffaf bir şekilde kullandığını ve iktidara gelenlerin halkı temsil ettiğini falan söylemiyorum.) Sol gibi gözüken diyorum zira rejim içerisindeki tüm unsurlar aynıdır, farkı yoktur. Sağında başında, solunda başında rejimin bekasından başka hiç bir şeyi düşünmeyen ve halka zerre kadar itibar etmeyen kişiler bulunmaktadır. Bunu 90 yıllık tarihe bakanlar çok rahat görecektir.
Bunları niye anlattım. Çünkü ülkemizde devrim deyince halkımızın aklına hep solcular, komünistler, ateistler gelmektedir.
Halkımız dediğimizde bile bunun bir sol jargonu olduğunu söyleyen, devrim deyince yan bakan, bıyıklar üst dudaktan az uzadığında ağır eleştiriler yapan bir halkımız mevcut çünkü. Ve bu halkı ikna etmeden, bu halkı harekete geçirmeden Türkiye’de devrim yapmak imkansız. Bu kesime oy potansiyeli olarak bile baksak en az yüzde 80’leri bulmaktadır. İşte bu yüzden hep bu kesimin duygularını sömüren/sömürmeyi bilen yıllarca ülkemizde at koşturmuştur. Sonradan da halkımızdan ağır eleştiriler almıştır ama iş işten geçtikten sonra bir anlamı yok.
Örneğin; yıllara göre sağ ve sol diye tabir edilen partilerin aldıkları oy oranları[bir arkadaşın yaptığı çalışmadan aldığım yaklaşık veriler]:
1961 sağ: 62,5 sol: 36,7
1965 sağ: 65,1 sol: 31,7
1969 sağ: 61,6 sol: 32,9
1973 sağ: 62,8 sol: 34,4
1977 sağ: 55,5 sol: 41,9
1983 sağ: 68,4 sol: 30,5
1987 sağ: 66,3 sol: 33,3
1991 sağ: 67,9 sol: 32
1995 sağ: 69,8 sol: 29,5
1999 sağ: 61,8 sol: 36,5
2002 sağ: 69,9 sol: 30,0
2007 sağ: 72,9 sol: 27,1
2011 sağ: 67,2 sol: 32,4
Türkiye halkının durumu belli 70’e 30 ki bu yazıyı yazan kişinin sülalesinin bile CHP’ye oy verdiği düşünülürse CHP’nin içerisindeki en az yüzde 10’da sağ diye tabir edilen İslami hassasiyeti yüksek, devlete baş kaldırmayı kendisi için bir ar gören kişilerden sayılabilir. Yani halkın yüzde 80’ini kandıran pardon oyunu alan ülkeyi yönetir.
İşte ben yazının da başında belirttiğim gibi Türkiye’de devrim olur mu? Olur, zamanını açıklıyorum derken bunu kastediyorum. Ne zaman bu kesim ikna edilirse ki Gezi Parkı direnişi olarak adlandırılan olaylar artık oy dengesinin bozulduğunu, sağın-solun ortadan kalktığını, Türkün-Kürdün, kanlı bıçaklı fanatik taraftarların omuz omuza “Hükümet İstifa!” sloganları attığını tüm Türkiye’ye gösterdi.
Özellikle son dönemde Türkiye cumhuriyeti başbakanı’nın -ki kendisi mağdur edebiyatı ile iktidara gelmiş ve 11 yıldır bu atmosferle ülkeyi yönetmiştir. Halkımız garibandan, mağdurdan yanadır.- mazlumluktan zalimliğe, mustazaflıktan müstekbirliğe, garibanlıktan firavunluğa geçişi tam aşikar olmuştur. Aslında şahsi düşüncem her zaman zalim, müstekbir ve firavun olduğudur ve bugün artık bunu dışa vurmaktan kendini alamamakta veya gizleme enerjisi tükendiğinden bu durum kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Peki 27 Mayıs’ta başlayan Gezi Parkı direnişi nasıl bir halk hareketine dönüştü.
Çünkü başbakan halkı aşağılayıcı konuşmalarını pervasızca yapmaya başladı.
29 Mayıs günü
“İşte birileri geliyor. Taksim meydanında yok Gezi Parkı şöyle olmuş böyle olmuş orda gelip gösteri yapacaklar. Şudur Budur Vesaire. Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik. Verdiğimiz gibi bunu işleyeceğiz”
cümleleri bardağı taşıran son damla oldu, halk harekete geçti. Özellikle o aşağılayıcı mimikler ve için dışa yansımasını halkımız anlamıyor mu zannediyorsunuz?
Aynen Oğlum Bak Git! olayında sabırla bekleyen ama laftan anlamayan terbiyesiz çocuğa en sonunda dayanamayarak müdahale eden gariban temizlikçi kardeşimizin sopasını çekip müdahale ettiği gibi halk harekete geçti. [2]
3 Haziran 2013 günü
“Ben tek şey söyleyeceğim ‘tencere tava hep aynı hava.’ Bunları geçmişte de gördük, eski alışkanlar bunlar aşılır.”
dedi. Tenceresini, tavasını alan sokağa indi; Tek yürek oldu. Hükümet İstifa! sloganlarını daha gür bir şekilde atmaya başladı. [3]
Hemen ardınan Türkiye başbakanı’nın ağabeyi ve çok yakın sırdaşı Bülent ARINÇ’ın “Tencere tava çaldılar, İstanbul’un en seçkin iki ailesinin düğünü mahvoldu.” cümleleri de halkın dikkatinden kaçmamıştır. [4]
Bu süreçte meydanlara dökülen halk çok çeşitli sıfatlarla suçlanmıştır. Meydanlardaki halk bazı parti ve marjinal gruplara yamanmaya çalışılmıştır. Ama halk bulabildiği her fırsatta bunu yalanlamayı başarmıştır.[5]
Halkımızın bu çabasına Yüce Allah(cc) plan yapıcıların planlarını kendilerine çevirerek yardım etmiştir. Şöyle ki;
{Biraz uzun ama olayın tam anlaşılması için okunması ve izlenmesi[6] lazım:}
“Reuters Muhabiri Birsen Altaylı, Başbakan Erdoğan’a, “Geçtiğimiz hafta Gezi Parkı ile başlayan olaylar sadece Türkiye kamuoyunda değil, uluslararası kamuoyunda da hükümete karşı yükselen bir muhalefet gibi algılanıyor. Biz gazeteciler de ilk kez böyle bir şeye tanık oluyoruz. Özellikle sizin bu grupları tanımlarken, bu muhalefeti, bu eylemcileri tanımlarken bir ideoloji içerisine sokmanız, bu hareketi küçümser tavırda olmanızın da kitleleri daha fazla öfkenlendirdiği şeklinde yorumlar var. Siz buna katılıyor musunuz? Bunlara ilişkin herhangi bir yumuşatıcı tavır içerisine girecek misiniz? Aşırı güç kullandığını söylediğiniz polisle ilgili herhangi bir önlem alacak mısınız?” diye sordu.
Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, “Yumuşatıcı ifadeler ne olabilir, bana onu öğretirseniz ona göre konuşurum” dedi.
Ardından Altaylı’nın, “Bütün toplumun beklediği bir şey” ifadesini kullanması üzerine Erdoğan, “Bütün toplum diye toplumu suçlamayın. Bütün toplum demeyin bir defa bir kısım derseniz aklım yatar ama bütün toplum derseniz aklım buna yatmaz. Bütün illerde bunlar olabilir bütün illerde bu ideolojik yapıların uzantıları vardır, ana muhalefet partisinin bütün toplumda Türkiye’nin genelinde temsilcileri var. Onları ayağa kaldırmış olabilir, onları bu işe sürmüş olabilir. Aşırı uçların aynı şekilde belli illerde yapılanmaları var onlar devreye girmiş olabilir. Siz bu ülkenin bir evladı bir insanı olarak aslında şunu görmeniz lazım; Yani burada ne oluyor da ne yapılmadı ki bu ülkede böyle bir adım atılıyor veya bunlar yapılıyor. Arkadaşıma az önce sordum size de sorayım siz ne mesajı aldınız, acaba ne yapılmıyor da bu ülkede böyle bir adımı attılar, sizin aldığınız bir mesaj var mı?” diye konuştu.
Ardından Reuters muhabiri Altaylı, “Toplumun yarıya yakın bir kesiminin hükümetin uyguladığı bazı uygulamalardan rahatsız olduğu mesajını alıyorum. Çünkü biz de gazeteci olarak bunu görüyoruz, eğitimden tutun alkol yasaklamalarından tutun herkes kendisiyle ilgili bir yasağa karşı harekete geçmiş olarak görüyoruz. Çünkü bizim alanlarda gördüğümüz insanlar gerçekten de hiçbir siyasi, herhangi bir yere bağlı olmayanlar. Ayrıca bu alanlardaki insanların çoğu CHP’yi de desteklemiyor, ana muhalefetle hiç ilgisi olmayan, hiçbir örgütü desteklemeyen insanlar. Herkesin öfkesi hükümetin ‘neden bu insanlar ayağa kalktı, ne oluyor’ sorusunu sormamasından şeklinde yorumluyoruz” dedi.
Başbakan Erdoğan, çok ilginç bir yere gelindiğini belirterek, “Burada şimdi hiç CHP yok, peki kim var orada?” diye sordu.
Altaylı da, “CHP var tabii ki. Bir sürü gencecik insanlar var sokakta üniversite öğrencileri var” yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan ise, “CHP’yi desteklemiyor olabilir, üniversite öğrencilerinin idealleri, ideolojileri yok mu?” dedi.
Altaylı, “Evet işte onlar neden ayaklandı, ev kadınları neden ayaklandı” diye konuştu.” [6]
Bu konuşmada hem başbakanın CHP liderinin Taksim meydanında konuşturulmadığını açıklaması, hem de Reuters muhabirinin yukarıda okuduğunuz satırlarda bahsi geçen sözleri söylemesi bu oluşumun bir HALK HAREKETİ olduğunu kesinlikle belgelemiştir.
Halkın gözünün içine baka baka yalan söylenmesi bir dönem Türkiye başbakanı’nı destekleyenlerin bile başlarını öne eğdirmiştir. Örneğin TOMA aracının halkın üzerine pervasızca sürülmesi emrinin verilmesi ve böyle bir olayın olmadığını söyleyen başbakanın yalanının hemen ortaya çıkması… [7]
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Vallahi sizi bir kaşık suda boğarız ama dua edin ki biz demokrasiye inanıyoruz.. Biz de kaba kuvvet ve eşkıyalık yok” sözleri de yine Türkiye başbakanı’na fatura edilmiş ve bu faturayı acilen ödemesi istenmiştir.[8]
Tabii bu sürece kolay gelinmedi. Binlerce yıllık tarihsel birikimin katkısı çok büyük ama özellikle 11 Mayıs 2013 günü gerçekleştirilen ve halkımızı aleni hedef alma/katliam etme planının ilk hamlesi olan Reyhanlı saldırıları sonrasında yönetime olan güvenin sıfıra inmesi, medyaya olan güvenin sıfıra inmesi, tüm siyasi parti-pırtı-organizasyonlara aynı gözle bakılması Gezi Parkı direnişinin tabiri caizse bir grup tatlı su devrimcisi(Sırrı Süreyya ÖNDER ve diğer siyasi parti temsilcileri…) ve tatlı su aktivistinin(Okan BAYÜLGEN ve diğer sanatçılar…) elinden alınarak HALK HAREKETİ haline gelmesini sağlamıştır. {Allah başta Reyhanlı şehidlerimiz ve gazilerimiz olmak üzere dünya üzerindeki tüm mustazaf halklara hizmet yolunda şehid ve gazi olmuş kardeşlerimizden razı olsun.}
İşte bugün yani 5 Haziran 2013 günü Taksim Direnişi, Gezi Parkı Direnişi, Halk Hareketi, Türkiye Baharı adına ne diyorsanız artık farketmez bir yol ayrımındadır. Ya halka tam mal olacak örneğin Miraç kandilini hep birlikte idrak eden kitleler sokaklara dökülerek “Hükümet İstifa!” ve “Allahu Ekber” sloganı atacak ki başka slogana gerek yok. Bunun sonucunda belki bugün destekçisi 10 milyon olan hareketin nasıl bir anda 50 milyon destekçiye dönüştüğünü izleyeceğiz ya da bayrak ve flamalarıyla meydanlara inen istihbaratın kontrolündeki sözde muhalif partiler ve marjinal ideolojik grup ve fraksiyonlara meydanı daha fazla bırakarak bu hareketin bir başka bahara kalmasını sağlayacak.
İlk seçenek olursa ne ala, ikinci seçenek olursa da bu sürecin halkımıza kazandırdığı çok büyük kazanımlar var onları da daha sonra paylaşalım, inşAllah.
Mevlâ görelim neyler,neylerse güzel eyler…
Tevfik ancak Allah (cc)’tandır.
Vesselam.
Çok uzattım ama böyle iddialı bir başlığın kısa bir yazı ile doldurulamayacağını siz de takdir edersiniz. Halkımızın vakti az pek uzun yazı okuyamaz ama inşAllah bu yazıya teveccüh edip okur. Okuyanlardan olumlu/olumsuz kesin yorum bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
DİPNOTLAR
———
[1]https://www.halkhaber.org/2013/06/02/1-haziran-2013-gunu-gundogumunda-harekete-gecen-halkimiz/
[2]https://www.halkhaber.org/2013/06/03/izmirde-goztepe-ve-karsiyaka-taraftarlarindan-hukumete-oglum-bak-git/
[3]https://www.halkhaber.org/2013/06/05/tava-catlayana-ampul-patlayana-kadar/
[4]https://www.halkhaber.org/2013/06/04/bulent-arinc-tencere-tava-caldilar-istanbulun-en-seckin-iki-ailesinin-dugunu-mahvoldu/
[5]https://www.halkhaber.org/2013/06/02/hic-bir-parti-altinda-direnmiyoruz-biz-halkiz/
[6]http://www.islamidavet.com/2013/06/03/video-reuters-muhabirinin-alanlardaki-halkin-siyasi-partileri-desteklemiyor-sozu-erdogani-sinirlendirdi/
[7] http://www.islamidavet.com/2013/06/03/video-sosyal-medyada-yalan-haberler-ucusuyor-mu-varin-siz-karar-verin/
[8]https://www.halkhaber.org/2013/06/02/allaha-inanmayan-melih-gokcek-halki-bir-kasik-suda-bogmakla-tehdit-etti/
S.a
Küfür tek millettir. Ağzına yüreğine sağlık bize sizin gibi liderler lazım sizden dökülen bu sözler imam Hüseyin’in haykırışı gibi sesimi duyan yok mu diyordu ya kurban olduğum bu haykırış
imama lebbeyk demektir
Vesselam dua ile…
Bu halk hareketini de dış güçlerin oyununa bağlayarak ve aralarına kattıkları kendi adamlarıyla Gezi olaylarını terörist bir hareket olarak algılatarak maalesef kılıfına soktular..
Allah halkımızın daha derinden yapacağı devrimlere ulaştırsın inşaallah..
Kuran-ı Kerim de adı geçen zalim-diktatör tağutlar bize bir ibret sahnesi. Evet, bundan sonra bir İlahi kitap gelmeyecek; ama bunların yaptıkları tağutluğu yazacak kitap yok. Ancak Cehennemin en dibini boylayacaklar. Çünkü zamanın ahirinde atalarının miras-ı olgunluğunda olan torun nemrutların, başkaldıran halkları, verdikleri çetin ve girift-karmaşık imtihan ve mücadele sonucunda çok büyük İlahi-gaybi yardım ve kazanımlarla inşallah tüm insanlığı ihya eden hayırlı hareketlere yol açacaklar. Ayrıca böyle akıcı bir yazı ve yorumdan dolayı da teşekkürler, ufuk açıcı bir makale olmuş.
Yazı uzun ama dil akıcı o yüzden de sıkılmadım. allahın izni ile mazlum halkımızın islama dönüşü bu defa devrimci bir ruhla olacak. Daha önceleri olan baş kaldırılar gibi devlete talip olmayan cinsten değil, direkt devletin yönetimini talep edecek müslümanlar. Bu eylemler son bulsa bile korku duvarının aşılmış olması, her zaman şikayet ettiğim bizde olmayan isyan kültürünün oluşmaya başlaması, en önemlisi tamda ümidi halktan kestiğim bir anda insanımızın bu hareketi bende tekrar güzel duygular uyandırdı. Allaha hamd olsun. Demekki halkımız siyasilerin ve siyasetin olmadığı bir platformda birlikte hareket edebiliyorlarmış. Allah bu miraç kandilinde bana iki güzel müjde lütfetti biri kusayrın temizlenmesi, diğeri halkımızın bu devrimci hareketi. Lütfunda hoş kahrında ya Rabbel Alemin. Sayın yazar bunları bize tekrar hatırlattığın için teşekkürler. Çok şey yazmak isterdim ama zamanım yok. Elinize sağlık
güzel bir yazı
ağzınıza sağlık.
inşallah milletimiz tekbir sesleriyle halk düşmanı olan rejimlerden kurtulur.