Termikçiler Tekelcilerin izinde… – Hüseyin Yahya CEVHER
Termikçiler Tekelcilerin izinde… – Hüseyin Yahya CEVHER
Babalar gibi satarım naralarıyla doruğa çıkmıştı süreç…
Para eden her şey satılıyor, yükte hafif pahada ağır malzemeler ise zimmete geçiriliyordu.
Adı özelleştirme idi. Yıllarca temeli hazırlanmış tezgah yürürlüğe konmuş, devletin hantal yapısı içerisinde ciddi manada kar edemeyen/ettirilmeyen işletmeler yok pahasına yandaşlara peşkeş çekilmeye başlamış, belirli bir ücret karşılığı çalışan ve bir yaşam standardı olan işçiler ise mevcut ücretlerinden çok daha aşağı çalışmak zorunda bırakılıyordu.
İktidar medya gücüyle olayı kendi istediği gibi göstermiş, bu süreçte direnen işçiler, emekçiler fişlenmiş, ötekileştirilmişlerdi.Birlikte yemek yediğimiz, muhabbet ettiğimiz insanların kahraman Tekel işçilerine ettikleri veryansınlar olayın üzerinden dört yıl geçmesine rağmen kulaklarımda. Oysa mesele bir Derdiniz Derdimizdir meselesi idi. Susma sustukça sıra sana gelecek şiarının adım adım bize yaklaşmasıydı ve ahir zamanda birbirinden iyice uzaklaşan insanlık artık ne yazık ki çoktan bana dokunmayan yılan bin yaşasıncı olmuştu bile.
15 Aralık 2009 günü başlayan Tekel Direnişi bir çok harekette, eylemde, organizasyonda, mücadelede olduğu gibi düşmanın darbesiyle değil, dostun(dost görünenin) yumuşak söylemiyle 2 Mart 2010 günü sona erdi. 2 Mart 2010 Saat: 10.00’da Tekgıda-İş Sendikası Başkanı Mustafa Türkel, “Bugün saat 13.00’te çadırları kaldırıyoruz ve eylemimize son veriyoruz. Eyleme 15-20 günlük mola vereceğiz” diyerek ilk tavizi vermiş. Tavizi asla kabul etmeyen direniş böylece yok olma sürecine girmiş ve Mayıs 2010 itibariyle de tamamen ülke gündeminden kalkmıştır.
Tekel direnişi bize çok şey öğretti, Tekelcilere öğretti, tüm işçilere öğretti. Öldürmeyen her darbenin bizi güçlendirdiği bu süreç bugünlerde yeniden kaynamaya başladı. Demir yumruklarıyla, kararlı bakışlarıyla ve sarsılmaz imanlarıyla hatırımdan hiç çıkmayan Tekel işçileri benim ağabeyim, senin baban, onun ablası, ötekinin çocuğuydu. Ama önemli olaylarda devreye giren marjinal grup ve fraksiyonlar bu şanlı direnişi de bayrak ve flamalarıyla kirletmiş, son darbe de kendilerine güvence veren sendika yönetiminden gelince işçiler moralmen çökmüş, ümidin yerini yeis almış, direniş baltalanmıştı.
O gün iktidar mensupları, patronlar, yandaşlar, babalar gibi satanlar kapalı kapılar ardında şampanyalarını tokuşturup kahkahalar atarken işbirlikçileri sendikacılara ekstra ulufeler vermiş, kölelik düzenine boyun eğdirilip 4/C statüsü ile işe başlayan binlerce Tekelcinin ise evlerine bir hüzün çökmüştü.
Söylemeden geçemeyeceğim “kısas kıyamete kalmaz” düsturu gereği babalar gibi satanlar böbrek nakli için ülke ülke gezmeye başlamış, öyle veya böyle her hak yiyenin uğrayacağı sona uğramış, hem bu dünyada hem öteki dünyada çekeceği elemli azap ekranlardan gariban halka yansıtılmış, hüzün çöken evlerde bir nebze sevinç yaşanmıştır. Yaşasın İlahi Adalet! Zalimler İçin Yaşasın Cehennem!
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım işçi babasının şu sözlerini aktardı: “Patron maaş 600 TL dese yine çalışacağım, ne yapayım?” Ülkenin dört bir yanında amele pazarlarında bekleyen vasıfsız milyonların[1] durumuna bakınca bu arkadaşımın babasının söylemine de hak vermeden geçemiyorum, fakat şerefli bir hayat için mücadele etmek, hakkını istemek, rızkın Allah(cc)’tan geldiğine sonsuz bir imanla inanmak ve yarınlara/zalimlerin zulmüne bakarak daha dik girmek için başımızın salim olduğu bugünlerde çok çalışmalıyız. Hem maddi, hem manevi…
Koskoca Türkiye’de satacak bir şey bırakmayan bu yiyiciler, satış için kurdukları aracı kurum olan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nı kapatacaklarını çünkü işlevinin bittiğini utanmadan açıklamış, son çağrı olarak ta elde kalan termik santraller ve bazı işletmeler için yandaşlara acele edin mesajı göndermiştir.
Kemerköy Termik Santrali, Yeniköy Termik Santrali, Çatalağzı Termik Santrali, Yatağan Termik Santrali ve Kemerköy İskelesi’nin özelleştirilmesine/peşkeş çekilmesine aylardır direnen Termikçiler veya bilinen adları ile Yatağan işçileri direne direne kazanacağız sloganı ile kararlı bir şekilde ülkemiz için hep beraber kazanacağız diyerek yollara düştü.
Toplu sözleşme hakları için direnişlerini sürdüren Greif işçileri ise patron-sendika işbirliğini kınayarak uzun süreden beri algılanması gereken sendikaların işçi dostu değil de işçiyi pasifize etme aracı olduğunu kamuoyuna resmen ilan etmiş oldu. Tabii ki bu süreçte birden sendikacıların gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasını ve demir yumruklu işçilerin inisiyatifi ele almasını beklemiyoruz ama Tekel tecrübesi, Greif bilinci ve Termikçi heyecanı ile hareketli, hararetli ve güzel günler geçireceğimizi düşünüyorum. Bu hareketin takip edebilen, duyabilen, ilgili haberlere erişebilenler tarafından desteklendiği düşürülürse yine kamuoyu oluşturmak ve işçilerin haklarını alması için mücadele etmekte mesajın ulaştığı herkesin üzerine bir borçtur.
Yatağan ve Muğla ekseninde büyük çaplı gösteriler düzenleyen Yatağan işçileri seslerini duyurmak için olağanüstü engellemelere rağmen Ankara’ya ulaşmış ve ekmeklerini insan bozması vahşi canavarların kursağından almak için direniş çadırlarını kurmuştur. [2] Sayılarını tekelcilere göre az gibi gördüğüm Yatağan işçileri’ne çıktıkları bu kutlu yolda destek verir, asla taviz vermemelerini cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.
İmam Humeyni(ra)’nin “İzzet ve hayat,savaşımla elde edilir.Savaşımın ilk adımı irade sahibi olmak;ikinci adımı ise,dünya küfür ve şirkinin ve özellikle de Amerika’nın patronluğunu reddetmektir.” sözünü kendilerine şiar edinmelerini gönülden istediğim emekçi kardeşlerimize kendilerini yarı yolda bırakacak iyi gün dostlarına güvenmemelerini tekrardan öğütleyerek, özellikle 30 Nisan 2014 günü Yatağan Termik Santrali’nin özelleştirilmesi için belirlenen güne kadar bir şekilde seslerini halkımıza ulaştırmalarını temenni ederim. Allah yardımcıları olsun. Vesselam.
[1] https://www.halkhaber.org/2014/04/11/vasifli-vasifsiz-kolelik/
[2] https://www.halkhaber.org/2014/04/12/direnis-cadiri-ankaraya-kuruluyor/