Halk Haber'den...

Sırada Ne Var?

sirada-ne-var

Sırada Ne Var? – Cabir AÇIKSÖZ

Neye el atsak elimizde kalıyor. Türkiye’de yaşadığımız durum bu. Gün geçmiyor ki bir sorunla yüzleşmeyelim. Gün geçmiyor ki başımıza bir çorabın örüldüğünü farketmeyelim. İşin en garip tarafı da ne biliyor musunuz? Başımıza gelen veya getirilen her problemle yüzleştiğimizde görüyoruz ki o problemin dibine vurmuşuz.

En son yaşadığımız maden katliamı mesela. Meğer madenlerin birçoğu aynı sorunların kıskacındaymış. İşçilerin perişan halleri, aldıkları düşük maaşlar, güvenlik sorunları, ihmaller, sahiplerinin onca servetlerine rağmen madenlerde işçilerin güvenliğine dair önlemler almamaları. Devletin işçi güvenliğini koruyan uluslararası işçi sözleşmelerine imza atmaması. Göz göre göre gelen ölümler. Yine maden gibi daha birçok iş kolunda yaşanan aynı sıkıntılar ve bilanço son on senede 12 binin üzerinde işçinin hayatını kaybetmesi. 12 binin üzerinde ailenin evlatlarını, babalarını, evinin direklerini kaybetmesi.

Maalesef öyle ilginç bir zamanda ve zeminde sürüp gidiyor ki yaşamımız, yüzleştiğimizde anlıyoruz halimizi pür melalimizi. Bir çocuk inşaat yanında yağmur suyuyla dolan çukurun içinde boğulduğunda anlıyoruz bu tür ihmallerden, denetimsizliklerden bir sene içinde sekizyüzden fazla çocuğun öldüğünü. Urfa’da bir hapishanede çıkan isyanla anlıyoruz Türkiye’deki tüm hapishanelerin ağzına kadar dolu olduğunu ve içeride yaşam şartlarının iyiden iyiye kötüleştiğini. Suçlu sayısının bu kadar artmasına mı yanalım yoksa hapishanelerin bu şartlarına mı bilemiyoruz.

Bir vatandaş banka önlerinde isyan edince dikkatlerimiz yöneliyor bankalara ve kredi mağdurlarına. O zaman anlıyoruz meğer milyonlarca kredi mağdurunun olduğunu. Faiz batağına batmış, evi malı mülkü icralık ne kadar çok vatandaşımızın olduğunu. Bir çocuğun hunharca katledilmesiyle fark ediyoruz memlekette ne kadar çok psikopatın, sadistin olduğunu. Ruh hastalıklarının nasıl tavan yaptığını. Parası olmayan bir hastanın ameliyattan çıkarıldığını okuduğumuzda anlıyoruz Türkiye’de hastahanelerin menfaate dayalı kurumlar olduğunu. Hastaların müşteri, doktorların tüccar olduğunu görüyoruz sonra. Bu yönüyle hastahanelerin, bankalardan pek bir farkının olmadığını yine ayrık otu gibi her yanda özel hastahanenin çıkmasından anlıyoruz.

“Çocuk işçi sayısı bir milyonu aştı” haberini okuduğumuzda gazetede, hakikaten diyoruz her taraf çocuk işçilerle doldu diye. Ayakkabı boyacısı, işportacı, sanayi işçisi, inşaat işçisi birçok çocuğa rastladığımız geliyor hatırımıza. Yani hangi mesele gündem olsa görüyoruz ki perişan haldeyiz. Yine bu memlekette bir güne uyanmayalım ki bir fitnenin kapımızı çaldığını görmeyelim. Her gün ama her gün bir kargaşanın, bir ayrımcılığın haberini almayalım. Etnik ve mezhepsel bölünmüşlükle yüzleşmeyelim. Kısaca birlik kurmamamız için bir engelle karşılaşmayalım. Örneğin; Okmeydanı’nda bir Cemevi girişinde Alevi bir kardeşimizin vurulduğu şu son olay ve saati dolmadan hortlatılan mezhepçilik fitnesi. İktidar kanadından gelen “ölmüştür geçmiştir” açıklamalarıyla gerilen sinirler, karışan ortam. Ve bir fitne bir fitne daha.

Haliyle soruyoruz şimdi bu yaşananların müsebbibi olan muhatabına, sırada ne var diye. Sırada ne var ey Emperyalist mihrakların sadık köleleri, işbirlikçileri, bölgedeki taşeronları? Sırada hangi sorun var ey siyonist İsrail’in koruyucu kalkanları? Sırada hangi fitne, tuzak var büyük şeytan Amerikanın müttefikleri, stratejik ortakları, Süfyaniler? Gece gündüz demeden, yemeden içmeden kesilip, fitne üreten stratejistlerinizin, teorisyenlerinizin bugün menüsünde hangi meş’um tuzak var, hangi hain kumpas var deyin hele ey ibni übeyin muasırları?

Açıkçası hiç umurumuzda değil. Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin umurumuzda değil. Biz ” Onlar tuzaklarını kurmuşlardı. Onların kurduğu tuzaklar, dağları yok edecek güçte bile olsa, Allah’ın bilgisi dahilindedir. Sakın Allah’ın, peygamberlerine verdiği va’dinden döndüğünü sanma! Muhakkak ki Allah, Azizdir, intikam alıcıdır(İbrahim,46-47).” va’dini veren Rabbimiz Allaha sığınmışız bir kere. Sizin gücünüzün ne olduğunun, bilginizin çokluğunun, kendinizi tuzak kurmada emsalsiz sanmanızın hiçbir önemi yok. Çünkü Allahımız var. Aziz olan, mutlak güç sahibi ve intikam alıcı Allahımız var. Biz öyle bir sahib, dost, mabud bulmuşuz ki kendimize en değerlilerimizi kurban etmişiz yoluna. Bu ölmez, pörsümez hakikate tarihin başından beri, siz batıl cenahın toplanıp eline bir su dökmeye bile layık olmadığınız canları vermişiz. Zekeriyayı vermişiz, Yahyayı vermişiz, Hüseyin’i( Allah’ın salât ve selamı onların üstüne olsun) vermişiz ve hergün kurbanlar vermeye devam ediyoruz. Biz iyi biliyoruz ki aldığınız ahlarda boğulacaksınız. Mazlumiyetin en acısını tatmış yanık gönüllerin biriktirdiği feryad öyle bir sayha olacak ki kulaklarınız patlayacak önce, uyuşturduk sandığınız halklar söndürüp fitnelerinizi, tutuşturacak kıyam ateşini ve tarih birkez daha şahitlik edecek zalimlerin yıkılışına Aziz ve İntikam Sahibi Allah’ın eliyle.

Şimdi sırada ne varsa varsın olsun. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Sizin elinizde olan tek sermayeniz bu çünkü. Sermayeniz mühürlenmiş kalbiniz, fitne üretmekten huzura hasret aklınız ve zulümleriniz, kalbiniz kadar kara zulümleriniz. Bize gelince Ey Zalimler!!! İyi anlayın hayatta bizim, ölümde bizim, ebedde..!

Related Articles

4 Comments

  1. Maşallah güzel özetlenmiş.
    Sahidende başımıza geldikten sonra anlıyoruz o konuda dipte olduğumuzu.
    Bizleri kendimize getirdiğiniz için teşekkürler.
    Allah kalemine kuvvet versin
    Selametle

  2. Sizin gibi şuurlu ve bilincli kardeşlerimizden Allah razı olsun. Rabbim azminizi arttırsın inşallah…

  3. eline ve kalemine sağlık cabir kardeşim duygularımıza tercüman olmuş yazdıkların. yaz kardeşim yazılarınla zalimlerin zulmünü halkımıza duyurmaya devam et. zira zalimin zulmü karşısında suskun durmak hem onların zulmüne destek olmak hem dilsiz şeytan olmaktır. vesselam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top button