Sevgi ve Rahmet – Süleyman DAĞISTANLI
Sevgi ve Rahmet – Süleyman DAĞISTANLI
Süleyman Peygamber zamanında küçük bir çocuk için annelik iddiasında bulunan iki kadın bu anlaşmazlık sebebi ile Hz. Süleyman’ın huzuruna çıkartılır. İki kadın da çocuğun kendisinin olduğu, çok sevdiği iddiasında bulundukları için Peygamberi bir feraset gerekmektedir çözüm için. Hz. Süleyman iki kadının da birbirinden daha ısrarcı olduğunu görünce; “Madem öyle o halde bu çocuğu ikiye bölüp yarısını birinize, diğer yarısını da diğerinize verelim” der. Kadınlardan biri bu durumdan memnun iken diğeri korku içerisinde acıyla feryat ederek annelik iddiasından vazgeçtiğini, çocuğun diğer kadına verilmesini kabul ettiğini söyler. Bu durumu gören Hz. Süleyman annelik iddiasından vazgeçen kadının çocuğun gerçek annesi olduğuna kanaat getirerek çocuğu ona verir. Diğer kadının ise bu yalan iddiasından dolayı cezalandırılmasını söyler…
Kâinattaki en değerli varlık olan insanoğluna ruhundan üfleyen Yüce Yaratıcı, onda hem iyiliğe hem de kötülüğe meyledecek bir irade ile birlikte sevgi, şefkat, merhamet, benlik, gazap, şehvet vb. duyguları da vermiştir. İman ve takvası ölçüsünde kâmil insan olma yolunda ilerleyen insanoğlu kimi zaman ağır basan benlik duygusu sebebi ile istikametten sapabilmektedir. Yüce Yaratıcının yeryüzündeki halifesi olma şerefine nail olan insanoğlu, benliğinden ziyade yaratılan diğer mahlûkata olan sevgi ve merhameti ile kâmil insan olma yolunda uzun mesafeler kat edebilmektedir.
Azerbaycanlı İlahiyatçı Hacı Şahin, muhabbet ve rahmet arasındaki farkı anlattığı bir konuşmasında, rahmetin, sevgi ve muhabbetten daha üstün ilahi bir sıfat olduğundan bahseder. Ve devamında sevgi ve muhabbetin genellikle benlikten kaynaklandığını, seven kişinin çoğu zaman sevdiğini kendi nefsi için sevip istediğini, sevginin benlik için değil sevilen kişinin kendisi için olduğunda, bu sevginin rahmete dönüştüğünü ifade etmiştir.
Aşk ile sevgi arasındaki farkı; “Aşk, aç bir düşkünün yemek yiyişidir, sevgi ise yabancı bir memlekette dildaş bulmaktır” diye açıklayan Ali Şeriati’nin bu sözünde de anlaşılacağı üzere aşktan daha üstün olan sevginin benzetildiği şey de yine kişinin kendisi ve nefsi için olan bir istektir. Yabancı bir memlekette dildaş bulmak yine kişinin kendi benliği ile alakalı, onun kendi adına mutlu olmasına sebep olan bir durumdur. İşte sevginin de ötesinde olan rahmet ise kişinin sevdiği bir kişiyi kendi için değil, o kişinin kendisi için sevmesi demektir. Süleyman Peygamberin hüküm verdiği bu olayda da çocuğu isteyen iki kadının da çocuğa duymuş oldukları şey sevgi ve muhabbettir. Ancak bu sevgi, çocuğun kendisi için olduğu vakit sevgi rahmete tebdil eder. Çocuğun gerçek annesinin çocuğun ikiye bölünmesini göze alamadığı için sevgisinden vazgeçip çocuğun iyiliğini düşündüğü vakit duyulan şey rahmettir.
Rahmet ilahi bir sıfattır. Yüce Yaratıcı rahmetinin tecellisi olarak Rahman ve Rahim isimleri ile kullarına muamele eder. Bu noktada Rahmetin ne demek olduğu daha da netleşmektedir. Kullarına şah damarından daha yakın olan Rabbimiz, yaratıklarından hiçbirine muhtaç olmaması ile nitelemiştir kendini. Yaratıklarına sadece onların iyiliği için nimetler veren Yaratıcı, bu şekilde bizlere rahmet etmektedir. Zira bizlere verdiği nimetler bize olan sevgi ve muhabbetinin sadece ve sadece bizim iyiliğimizi istediği içindir. Yine Rabbimizin tövbe eden kulunun bu tövbesinden dolayı hoşnut olması da bu sebepledir. Yapılan iyilikler, kılınan namazlar, tutulan oruçlar ve tüm ibadetler insanoğlunun bizzat kendisinin iyiliği içindir. Yüce Yaratıcının yapılan tüm bu ibadetlere muhtaç olmaması, kendisine ne bir fayda ne de bir zarar dokundurmadığı halde kulunun bu halinden hoşnut olması, Rabbimizin bize karşı olan rahmetinin tecellisidir.
Bireyselliğe methiyelerin düzüldüğü, kişisel gelişimin meziyet sayıldığı, kişi, grup ve toplumların, çıkarlar için yerilip övüldüğü, kişisel, bölgesel çıkarlar gibi süslü cümleler ile akan mazlum kanlarına ve parçalanan mazlum bedenlere etiket vurulduğu, mazlum ve mustazafların başına sayısız sıfatların eklendiği bir dünyada bu durumdan memnun olan tek güruh, insanlık düşmanlarıdır. Bu noktada dünya hayatında sevgi ve muhabbette ek olarak rahmet temeli üzere kurulan ilişkiler, insanoğlunun huzur ve mutluluğunun tek yoludur.
Aynı dünyanın, aynı kıtanın, aynı bölgenin hatta aynı ülkenin evlatlarının birbirine kırıldığı, aynı yaratıcının kullarının, aynı dinin mensuplarının, aynı peygamber ve kitabın takipçilerinin arasına ekilen fitne tohumları ile başa çıkabilmenin yegâne yolu sevgi, muhabbet ve bunlara ek olarak rahmet ve merhamettir. Bu noktada, dünya hayatında insani ilişkilere temel olması gereken rahmet ve merhamet duygusu, sevgi ve muhabbetin önüne geçebilmektedir. Zira fitnecilerin fitnesine aldananlar bazen kendi çıkarına olan, ancak milyonlarca insanın zararına olan zalimlere öylesine bir sevgi beslemektedir ki, akan mazlum kanları sevgiden (!) gözü kör olanlara en ufak bir etkide bulunmamaktadır.
Tüm mazlumların kardeş olduğu, tüm zalimlerin de birbirlerinin dostu olduğu bir dünyada, sevgi duymamız gerekenler, rahmet ve merhamet ile kendimize tercih etmemiz gerekenler tüm mazlum ve mustazaflardır. Bu mazlumlar ne bölge, ne dil, ne din, ne renk gibi farklılıklar sebebi ile sevgi ve muhabbete ek olarak rahmet ve merhamet ile onlara yaklaşmamız gerektiği gerçeğini değiştiremez, değiştirmemeli. Böyle bir prensip ile yaşanılan hayatta, mazlum ve Müslüman kardeşinin iyiliğini kendi iyiliğine tercih eden, sevgi ve muhabbetine ek olarak rahmet ve merhameti ile onlara yaklaşılacağı için, farklılıklar, çıkarlar, fitneler boşa çıkacak, zalimler işte o zaman mazluma zulüm etmek için başka mazlumdan destek göremeyecektir.
Toplumun temel taşı olan aile içerisinde de sevgi ve muhabbete ek olarak rahmet ve merhametin esas alınmasının gerekliliği ile ilgili söyleyeceklerimizi, daha fazla uzatmamak adına başka bir yazımızda işleyeceğimizi belirterek yazımıza burada son veriyoruz.
İlahi! Kalplerimizde sevgi, muhabbet, rahmet ve merhamet duygularını eksik etme. Bizlere ve tüm mazlum mustazaflara rahmetin ile muamele eyle… Amin.