Yazarlar'dan...

PISA’daki yerimizden memnun muyuz? – Faruk ÇAKIR

pisa

PISA’daki yerimizden memnun muyuz? – Faruk ÇAKIR

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) neticeleri ülkemizin eğitim noktasındaki durumunu ortaya koydu. Hiç bahane aramaya gerek yok: Önümüzdeki eğitim tablosu hiç kimseyi tatmin etmedi.
Bu neticeler tahmin ya da kamuoyu araştırması değil. Her üç yılda bir tekrarlanan ve 15 yaş üstü lise öğrencilerinin katıldığı yazılı imtihanlarının neticesi ve değerlendirmesidir.

PISA imtihanları, dünyada ilk defa 2000’de yapılmış, Türkiye ise ilk defa 2006’da bu tabloda yer almış. PISA imtihanlarında öğrencilere bilgisayar destekli açık uçlu ve çoktan seçmeli sorular soruluyor. Yani ‘test usulü’ değil de ‘yazılı cevap’ istenen bir imtihan. PISA 2015’e Türkiye’deki 187 okuldan 5 bin 895 öğrenci katılmış. Bu imtihanlarda öğrencilerin ekonomik, kültürel ve sosyal alanlardaki durumları da uygulanan çeşitli anket ve analizlerle ortaya konuluyormuş. Yani dikkate alınması gereken bir imtihan neticesi ve tablo ile karşı karşıyayız.

6 Aralık 2016’da açıklanan neticelere göre 15 yaş düzeyinde öğrencilerin katıldığı programda Türkiye matematik, fen bilimleri ve okumada geçen yıllara göre sıra kaybetti. Üç alanda da 35 OECD üyesi arasında sondan ikinci oldu.

Eğitim Uzmanı Gökhan Yücel, tabloyu değerlendirirken şöyle demiş: “Sonuçlar, Yeni Türkiye’nin hedefleriyle tamamen zıt. Fende 2012’de altımızdaki Romanya, Uruguay, Arnavutluk gibi ülkeler bizi geçti. Türkiye’dekilerin cevaplarındaki bilgiye dayalı muhakeme ve analitik düşünme becerisi o kadar düşük ki hayretler içerisinde bırakıyor.” (Hürriyet, 7 Aralık 2016)

Türkiye’nin bu tabloyu değiştirmekten başka çaresi var mı? Tabiî ki eğitimdeki bu tablo başkalarını suçlayarak değil, kendi hatamızı, eksiğimizi görerek düzeltilebilir. En önce bu neticeden herkesin haberi olması lâzım. Eğitim konusunda konuşan, düşünen, çare arayan herkes bu tablodan yola çıkmak durumunda. “Okulları depreme dayanıklı hale getirdik” demekle iş bitmiyor. Elbette o da yapılacak, eski binalar ve sınıflar yenilenecek, ama asıl meselenin eğitimin muhtevası olduğu unutulmayacak. Eğer unutan yöneticiler olursa hatırlatmak hepimizin vazifesi.

En başta eğitimle meşgul olan siyasetçilerin ve uzmanların bu neticeyi enine boyuna değerlendirmesinde fayda var. Eğer ortaya çıkan tablonun yanlış ölçme ve değerlendirmeden kaynaklandığını düşünüyorlarsa bunu ortaya koysunlar. Bu netice ile ilimde, kültürde, sanatta ve ahlâkta arzu ettiğimiz noktalara gelmemiz kolay olmaz. Fen ve matematik sorularının yanında Türkçe okuma ve okuduğunu anlama konusunda da sınıfta kaldığımız anlaşılıyor ki asıl deprem budur. Türkiye’deki okulların çocuklara ana dilini anlama ve kendini ifade etme imkânını verememesini normal görebilir miyiz?

Maksadımız şunu bunu onu itham etmek değil. Eğitim hepimizin ortak meselesidir. Kim yanlış yapıyorsa, kim eğitimdeki yanlışları görmüyor ve düzeltmek için gayret sarfetmiyorsa ona itiraz edelim. Ders kitaplarının muhtevasını mutlak surette yenileyelim, iyileştirelim, düzeltelim. Bunun için yarını beklemeye de gerek yok. Hemen, bugün eğitimi gündemin ilk sırasına yerleştirelim ve çare arayalım, bulalım…

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Hocam kafamı bir husus karıştırdı. Türkiye bu pisa sınavında ilkez 2006 da yer almışsa, 2003 verisinde nasıl türkiye var.
    Yazdıklarınıza sonuna kadar katılıyorum. Az bile yazmışsınız. Eğitimimiz dibe vurmuş. Rezillik diz boyu.
    bu eğitimle kesinlikle ülke diplomalı cahillerle dolup taşacak. Soruma cevap verirseniz sevinirim. selametle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu