Peygamberimizi Örnek Almanın Şartları ve Sonuçları – Lokman Hikmet SEBAT
Peygamberimizi Örnek Almanın Şartları ve Sonuçları – Lokman Hikmet SEBAT
Kuran’ı Kerim’i açıp, mübarek Ahzab süresini okumaya başlayıpta, yirmi birinci ayete geldiğimde aklıma gelen ilk şey bu yazının başlığıydı. Bu ayeti belki defalarca okumuştum, dinlemiştim ama o ana kadar bu husus hiç dikkatimi çekmemişti. Resulullah’ın inananlara en mükemmel örnek oluşu bilinen bir gerçekliktir. Ama Resulullahı örnek alabilmenin bazı şartlara bağlı olduğunu açıkçası yeni farkettim. Ve bu şartlara uyarak Resulullah’ı örnek alanların başarıya ulaştıklarını okudum ve sanki yeni bir kıta keşfeden kaşifin duyduğu sevinçle kaleme aldığım bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim.
Şöyle buyurur Allah Azze ve Celle Ahzab 21. ayette: “Andolsun, Allah’ın Resûlünde Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” Bu ayetle Efendimizi örnek alabilmenin iki şarta bağlı olduğunu görüyoruz. Şimdi bunları inceleyelim.
1. Şart, Allaha ve ahiret gününe kavuşmayı ummak: Peygamberimizin mübarek hayatlarını az çok okuyanlar bilir ki, o asırlara bedel kutlu hayatta insanın her haline örneklik arz edecek bir alan vardır. Ailesini İslamın kurallarına göre idare etmek isteyen bir babaya, aile reisliğiyle örnektir Peygamberimiz. Bir devlet başkanına yöneticiliğiyle, acı çekenlere sabrıyla, yenilenlere yeniden direniş aşkını aşılamasıyla, velhasıl her haliyle insanlığa en şumüllü, en iyi örnektir Peygamberimiz. Ama O’nu örnek alabilmenin sağlam bir temele oturtulması gerekir. Bu temel, Allaha güçlü bir iman, bağlılık ve bunun sonucu olarak dünya imtihanını bitirip ahirette saadete kavuşma azmiyle çalışmaktır. İşte bu temel sağlamlaştırıldıktan sonra, örnekliğine uyulan Peygamber bizim için bir anlam ifade edecektir. İşte o zaman bizler de: “Mü’minler, düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resûlü doğru söylemişlerdir” dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır(Ahzab 22)” ayetindeki kararlı Müminlerin şuuruna varabileceğiz. İşte o zaman Efendimizin bir avuç sahabesinin dünyaya meydan okuduğu gibi bizlerde tüm dünya küfrüne meydan okuyabileceğiz. Eğer bu anlayış üzerine oturtmamışsak Resulullah’ın örnekliğini, üzülerek söylemeliyiz ki bu romantik bir takılmanın ötesine geçemeyecektir. Maalesef bugün ülkemizde Peygamberin örnekliğinden anlaşılan bu çarpık romantik bağlanmadır. Bugün Süfyanilerin Belamlarının Peygamber diye tanıttıkları, her yana gülücük dağıtan, zalime hiçbir sözü olmayan, olsa bile kendisini bağlayan, bugüne hiçbir yararı olmayan bir Peygamberdir. Ha birde kutlu doğumlarda yenen yemeklerle ve ilahiler eşliğinde akıtılan birkaç damla gözyaşıyla mükemmele varan Peygamberi örnek alma sanatı(!) vardır bunların Peygamber tanıtımlarında. Bu kadar basit midir bu iş? Allaha kavuşmayı umacak kadar Peygamberine bağlı olmak demek bu olabilir mi? Böylesi bir örneğin ve örnek almanın bugün hangi derdimize dermanı olabilir ki? Ahzab 22’deki gibi şuurlu, Serdengeçti, kahraman Müminlere çevirmiyorsa bizi Resulullah’ı örnek alıyor olmak, hiç kusura bakmayın bu boş bir iddiadan başka bir şey değildir.
2. Şart, Allah’ı çok zikretmek: Allah’ı zikretmek yani O’nu hep hatırında tutmak. Hiçbir işinde Rabbul aleminden bigane kalmamak. Her daim her koşulda Allah’ın rızasını kazanmayı hedeflemek. Allah’ı çok zikretmek, yani hayatında Allah’ın olmadığı bir alan bırakmamak. İbrahimvari, benim hayatım, işim, gücüm Allah içindir bilincine sahip olmak. İşte bu denli Allahla irtibatlı olunca Mümin, gözünden silinir dünya ve geçici tüm zevkleri. Yönünü ebede döner o zaman ve Ahzab 23’ün överek anlattığı Müminlerden olur. “Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” Bu haleti ruhiyeyi taşıyan Müslümanın örneğidir işte Resulullah. Bu manevi atmosferden uzak olanların ise dilleri her ne kadar örneğim Resulullah desede, başkadır örnekleri. Başkadır peşinden gittikleri. Allaha ve ahiret nimetlerine kavuşmanın hayaliyle ve Allah’ı her daim hatırda tutmanın verdiği heyecanla küfrün üzerine bir sel olup akmıyorsa Mümin ve Resulullah’ın en büyük başarısı olan İslam devleti kurarak ideal bir dünya modeli için çalışmıyorsa ve zalimlerin korkulu rüyası değilse Müslüman ve beri olmamışsa zulmün her türünden, hiç boşuna örneğim Resulullahtır deyip gezmesin. Zira bu boğazından aşağı inmeyen bir laftan öte bir şey değildir.
Sözün tam burasında Peygamberi her anlamda örnek olan somut bir örnek vermenin yararı olacağını düşünüyoruz. Bu sayede meramımızı daha açık anlatmış olacağız. Asrımızın İslam güneşi olan İran İslam İnklabı ve onun fedakar evlatları konu edindiğimiz bu ayetlerin canlı örnekleridirler. Daha devrim sürecinin en başında yol haritalarını Resulü Ekremin örnekliği olarak belirlemişler ve kurulacak devletin İslamın çizgisinde olacağını belirtmişlerdir. Dünya küfrünün tüm engellemelerine rağmen, Allah’ın yardımıyla bu hareket başarıya ulaştığında ise, aynen denildiği üzere Muhammedi bir devlet kurulmuş, bu şekilde Resulullah’ın nasıl örnek alınacağını dosta düşmana göstermişlerdir. Allaha kavuşma aşkıyla ve her daim Allah’ın zikriyle bu örnekliğe sahip çıkan İran Müslümanları, bu halleriyle tüm dünya müslümanlarına ve mazlumlarına da örnek olmuşlardır. Öyle ki, neden bizde ülkelerimizde böyle Islami bir hükümet kurmuyoruz diyen Müslümanlar vecde gelip hâlâ kıyam etmekteler ve emperyalizmin zulmünden bıkmış nice milletse(Küba, Venezüela gibi) dini zalimlerin bir oyunu addederken, bu nurani inkılab sonrası dinin insanı dirilten ve ilerleten bir hayat iksiri olduğunu itiraf etmekteler. Hatta Çinli yetkililer bir keresinde şöyle bir itiraf yapmaktan kendilerini alamamışlardır: “Batının birkaç yüzyılda ulaştığı ilerlemeye, bunca baskı ve ambargoya rağmen otuz yıllık bir devlet olan İran İslam Cumhuriyeti nasıl ulaşmıştır? Bu başdöndürücü bir gelişmedir.” Rehberimiz İmam Ali Hamaneyse nükleer müzakerelerle alakalı bir konuşmasında bu hususa değinmiş, aslında Emperyalizmin derdinin İranın nükleer gelişmesi olmadığını, tek dertlerinin en güçlü kendilerinin olduğu bir dünyada bu algının Islam inkılabı eliyle değiştirilmesi olduğunu ve yine emperyalistlerin bir afyon ve sömürü aracı olarak halklara tanıttıkları dinin, özellikle İslamın aslında adaletin, uyanıklığın, ilerlemenin merkezi olduğunun ortaya çıkıyor oluşuna tahammül edememeleri olduğunu beyan etmiştir. Bu sebeple ellerinden geleni artlarına koymamaktadırlar. Ama ne çareki nurunu tamamlayacak olan Allah, bu Öz Muhammedi İslamı ihya eden Mübareklere her yandan lütuflarıyla destek vermektedir.
İşte İran İslam İnkılabının bu başarısı, İslama harfiyyen uymanın zaferidir. İşte bu Allaha ve ahiret gününe kavuşmayı umarak ve Allah’ı hep hatırlayarak, her işe Allahın mührünü vurmanın getirisidir. İşte bu tüm şartlarıyla, hakkıyla Resulullah’ı örnek alanların başarısıdır. Eğer bizde Peygamberimizi bu şartlara uyarak örnek alabilirsek geleceğimiz nokta budur. Rabbim bizleri, Muhammed Mustafa Efendimizi(saa) tıpkı Imam Humeyni ve sadık yarenleri gibi örnek alıp, küfrü tarumar eyleyen Müminlerden eylesin. Amin.
Allah razı olsun, Çok güzel bir tefsir olmuş.