NERDEN ÇIKTI BU IRKÇILIK?… – Musa GÜNEŞ
NERDEN ÇIKTI BU IRKÇILIK ?… – Musa GÜNEŞ
Bazı acılar vardır, hiç bitmeyen. Bazı hüzünler vardır, bitti dedikçe filizlenen. Bazı hatalar vardır, tövbe ettikçe tekrarlanan. Bazı oyunlar vardır, yaratılışımızdan itibaren başımıza bela olan…
Şeytani ve süfyani güçlerin üzerimizde oynadığı oyunların her türlüsünün üstesinden Allah’ın inayetiyle kurtulduk. Son zamanlarda akıtılan kanlar ile birlikte, milletimizi ırk ayrımı fitnesi üzerinden birbirine düşürmek isteyen güçler bunu başaramamışlardır ama akan kan ile birlikte yaşaran gönüllerden bazıları aradaki ajanların kışkırtmalarına az da olsa bir şekilde kapılabilmişlerdir.
Son günlerde ülkemizde yapılmak istenen en son oyun ise ırkçılık oyunudur buna hepimiz kısmen şahit olmaktayız. Milletimizi Kürt-Türk diye birbirine düşürmeye çalışan güçler halkımızın kullandığı ifadeyle tam olarak avuçlarını yalamışlardır.
Oynanmak istenen bu kanlı oyunun nerden çıktığını merak etmemle birlikte yaptığım bazı araştırmaları kaleme almak istedim.
Irkçılık gerek İslami gerekse diğer indirilmiş ancak bozulmuş kitaplara baktığımızda İblis tarafından kullanılmıştır ilk olarak. Ve bu ırkçılık belasının, ırk ile övünmenin onun eseri olduğuna şahit oluyoruz.
Meleklere, “Adem’e secde edin” demiştik, İblis müstesna hepsi secde ettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı ve inkar edenlerden oldu. (BAKARA 34.) Allah ilk insanı yarattıktan sonra ona secde etmeleri için İblisinde içinde bulunduğu melek topluluğuna emrediyor. Bu emri hepsi kabul etmesine rağmen İblis büyüklük taslıyor. Büyüklüğü neden taslıyor, bunu nasıl dile getiriyor diye sorduğumuz zaman ise yüce Allah, İblisin şöyle söylediğini buyuruyor: “Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm” cevabını verdi.(ARAF 12.,SAD 76.) İblisin büyüklenmesinin, kibirlenmesinin, kendisini Allah’ın emrine karşı gelecek şekilde haklı göstermek adına kendi yaratılışını ve Hz.Adem’in yaratılışını kıyaslıyor ve bu emre uymayacağını belirtiyor. Aslında ayetlere dikkat ettiğimiz zaman İblisin ateşten yaratıldığını Allah yalanlamıyor ve onu bu konuda azarlamıyor. Yani İblisin kendi ham maddesini bilmesini, nerden yaratıldığını bilmesini lanetlemiyor. Biraz daha açacak olursak ‘beni ateşten onu çamurdan yarattın’ cümlesinde hiçbir sorun olmadığını görüyoruz. Ve İblisin burada ırkını, hammaddesini bilmesi tanıması son derece normal birşeydir. İblis hiçbir şekilde aslını inkar etmiyor. İblisin asıl tehlikeli sözü ise ‘ben ondan üstünüm’ şeklindeki cümlesidir. İşte tam burada ırkçılık, büyüklük taslaması başlıyor ve emri kendisini yaratan Allah olmasına rağmen, kendi ırkını- hammaddesini üstün tutup bu emre karşı çıkıyor. Eğer bunu bizlere uyarlamaya çalışırsak kendimizin Kürt, Türk veya Arap olduğumuzun farkında olmamız, aslımızı inkar etmememiz son derece normal ve olması gereken bu iken, bunlarla övünmemiz ve Allah’ın diğer her yarattığı ırklara saygı duymamamız Şeytanidir. Örneğin; bir insanın Türk olduğunu bilmesi, hatta ırkını sevmesi normaldir. Ama bununla övünmesi ve büyüklük taslaması diğer ırkları ezmeye çalışması, haksızlık yapması kişiyi şeytanlaştırmaya kadar götürür. Düşünsenize Allah’ın sormayacağı şeyi insan insana nasıl sorabilir ve bunu nasıl kriter alabilir. Allah hiçbir kuluna sen Kürt müsün, Türk müsün…diye sormayacak peki kul kim oluyor da haşa kendisini Allah’tan daha mı yüksek görüyor ki insanlara ırkın ne diye soruyor ve kendinden olmayana zulmetmeye kadar ilerleyebiliyor. Hiç kimse kendi ırkını, kendi annesini, kendi babasını seçemez. Bunlar tamamen yaratıcının elinde. Bu tür kavramları sorgulayanlar aslında yaratıcıyı sorgulamaya çalışıyorlar.
Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet (tek bir ırk) yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah’adır. (MAİDE 48.,ayrıca NAHL 93. Ayete de bakmanızı tavsiye ederiz.) ayete dikkat etiğimiz zaman bizim bir tek ümmet tek bir ırk olmamızı Allah’ın dilemediğini çok rahatlıkla görebiliyoruz. Yani Allah dileseydi hepimizi Kürt, Türk veya Arap yapabilirdi ama bunu istemedi. Bunun sebebi ise bizi denemek istemesidir. Bizi ırkçılık, mezhepçilik oyunlarıyla bölmek isteyenlere karşı bizim kendisine ne kadar bağlı olduğumuzu denemek ve bu oyunlardan ne kadar uzaklaştığımızı kendimize şahit tutturmak istemesindendir. Açıkça söylemek gerekirse ırkçılık yapan kişinin aslında karşı ırkla bir sorunu yoktur tıpkı İblis örneğinde olduğu gibi. İblisin de reelde Adem ile bir sorunu yoktu. Onun sorunu başka bir hammaddeden Allah’ın bir canlı yaratması ve ona bu duruma itaat edilmesinin emredilmesidir. Yani İblisin sorunu Adem ile değil, Allah ile idi. Irkçılık yapan insanların sorunu aslında ırk ile değil o ırkı yaratan iledir. Ama üzülerek görüyorum ki bazı ırkçılık yapanlar bunun farkında bile değiller. Buraya kadar yaptığımız açıklamalar da İslam alimlerinin ittifakının var olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Yani alimler ilk ırkçının İblis olduğunda hem fikirdirler.
Daha sonraki aşamalarda ise ırkçılık söylemine en iyi sahiplenen ve bunu en iyi temsil edenin İsrailoğulları olduğunu gerek Kuranı Kerimden gerekse şu anda ellerinde bulunan Tevrat’tan bunu çok rahatlıkla öğrenebiliyoruz. İsrail oğullarının Hz. Muhammed(s.av.)’i peygamber olarak kabul etmemelerinin asıl etkeni kendi ırklarından olmadığındandır. Maalesef içimizdeki bazı insanlarda peygamberimizin Arap olduğu bilinmesine rağmen ‘Peygamber Türk müydü’ başlığı altında kitaplar, makaleler yazacak kadar aptallaşmışlardır. Diğer taraftan Peygamberimizin bir hadisinde geçen Farsça-Kürtçe bir kelimeyi delil getirerek onun Kürt olduğunu iddia eden bilinçsiz insanlar var. Yani bir bakıma Yahudilerin yaptığını yapmaya çalışıyorlar. Tevrat’a baktığınız zaman ifadelerde kullanılan Rab, sadece İsrail oğullarının Rabb’idir. İncil’e baktığınız zaman ise ifadelerde kullanılan Baba, bütün insanların babasıdır. Kuran’a baktığımızda ise Allah, bütün yaratılmışların ilahıdır. Açıkça görüldüğü gibi İsrail oğulları ırkçılık da o kadar ileri gitmişlerdir ki Rabb’in bile kendilerinden olduğunu söylerler.
Tarihin derinliklerine baktığımızda ise zalim Emevilerin ırkçılık ve kavmiyetçilik fikrini beslediklerini- büyüttüklerini, İslam ümmetine bela ettiklerini görüyoruz. Bu zihniyet yüzünden bazı Müslüman olmayı isteyen kabileler -farklı topluluklar çok geç bir zamanda İslam ile tanışmışlardır.
Şimdi biraz daha bizim içinde olduğumuz topluluğu inceleyecek olursak:
Bazı ırkçı Türkler (aslında ırkçılık yapanların Türkler veya Kürtler olmadığı kanaatindeyim. Bu kişiler kesinlikle ajan olarak aramızda bulananlardır.) Kürtlerin aslında Türklerden geldiğini, eski Türklerin dağlarda yürürken kart, kurt, kürt seslerini çıkardıklarını ve böylelikle onlara Kürt denildiklerini söylemişlerdir. Buna karşılık ise bazı Kürtler, yaylalara çıkan Kürtlerin sırtlarına Türük diye bir depolama bezini bağladıklarını, zamanla bir ü harfinin düşmesiyle Türk ismini alan bu bezi taşıyanlara Türk denildiğini iddia etmişler. Yani Türkler aslında Kürtlerden gelmişlerdir diye dile getirmişlerdir. Ben bu tür söylemlere denk geldiğim de bunları söyleyen insanların kesinlikle akıldan yoksun olduğuna kanaat getirmiştim. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Müslümanlığı ile övünen bu millete, en az Müslümanlığın kadar Türklüğün ile övünmelisin söylemleri dayatılmıştır. Türkiye de yaşayan herkes Türk’tür söylemleri dayatılmıştır. Ne mutlu Türküm diyene cümlesi dile getirilerekten Kürdü, Arabı, Çerkezi ne kadar çok ezdiğimizi fark etmedik. Bayrak hepimizin bayrağı olmasına rağmen Türk bayrağı diyerekten adeta bir ırka has kıldık.
Evet, hepimiz Müslümanız. Ondan daha öte hepimiz insanız. Hiç kimsenin bir başkasına üstünlüğü yoktur. Ne renk, ne ırk, ne mezhep, ne cinsiyet… olarak hiç kimse birbirine üstün değildir. Hep birlikte Allah’ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. (ALİ İMRAN 103) ayetine rağmen ayrılmak isteyenler, farklı özelliklerini öne çıkaranlar İslam’ı din olarak kabul edememiş kişilerdir.
Arap olan Seyyid Kutup, Kürt olan Said Nursi, Fars olan İmam Humeyni, Boşnak olan İzzetbegoviç, Çeçen olan Cevher Dudayev, Türk olan Mehmed Atıf Hoca, Arnavut olan Mehmet Akif Ersoy…ve ismini sayamadığımız binlerce alim, hepsi hiçbir fark gözetmeden bizim önderlerimizdirler ve yolları yolumuzdur. Eğer bu alimlere sırf başka ırktan dolayı hakaret eder, ilmine saygı göstermezsek İblis’in yaptığının benzerini yapmış oluruz.
Irkçılık İblisten çıktı ve bu onu şeytanlaştırdı.
Son olarak ırkçılık ile ilgili Peygamberimizin bazı hadislerini hatırlatmakta yarar olduğu kanaatindeyim:
Irkçılığa çağıran bizden değildir; ırkçılık için savaşan bizden değildir; ırkçılık üzere ölen bizden değildir. (Müslim, İmare 53,57 hadis no:1850; Ebu Davud, Edep 121; İbniMace, Fiten 7, hadis no:3948; Nesai, Tahrim 27,28)
Asabiyet (kavmiyetçilik) davasına kalkan, onu yaymaya çalışan bu dava yolunda mücadeleye girişen bizden değildir. (Ebu Davud, Edep 112)