LÜKS TÜKETİME CAYDIRICI VERGİLER(!) – Süleyman DAĞISTANLI
LÜKS TÜKETİME CAYDIRICI VERGİLER(!) – Süleyman DAĞISTANLI
Uluslararası bir ekonomik forumunda dünya ülkelerinden katılan temsilciler, konferans arasında ülkelerinde ki vergiler ve bu vergilerin kullanımı ile ilgili konuşurken biri; bizim orda halktan vergileri toplarız, yere bir daire çizer ve paraları havaya atarız, dairenin içine düşen paraları kendimiz için, dışına düşenleri halk için kullanırız der. Diğeri söze girer; siz halka çok yüz vermişsiniz daire de ne demek, biz yere bir çizgi çizer ve tüm paraları havaya atarız, çizginin sağında kalanı biz kullanılırız, solunda kalanları halk için kullanırız. Sözü alan üçüncü kişi ne gerek var çizgiye falan demiş. Biz çizgi falan çizmeyiz halktan topladığımız paraları havaya atarız, yere düşenleri biz kullanırız, havada kalanları da halk için kullanırız…
Halktan topladıkları paraları çizgi çizmek şöyle dursun, havaya bile atmadan kendi ve yandaşlarının ceplerine atanların başa geçtiği ve her gün yeni vergi ve zamların halkın sırtına yüklendiği ülkemizde zam ve vergi haberleri o kadar sıradan hale gelmiş ki, artık yeni vergiler dahi halka iyi bir şeymiş gibi lanse edilerek haber yapılıyor.
“Lüks tüketime caydırıcı vergiler geliyor” Bugün sabah birçok haber sitesinde, bu başlıkla verilen ve insanın bir an için pek de üzerine alınmadığı bir haber vardı. Halkımız başlığı duyunca üzerine alınmıyor zira kendisini lüks tüketim yapan biri olarak görmüyor haklı olarak. Birçok haberde olduğu gibi başlığı ile içeriği arasında dağlar kadar fark olan bu haber aslında lüks tüketim yapanları değil, mazlum ve mustazaf halkımızın tamamını ilgilendiren bir haber. Zira bizlerin zihninde ki “lüks” ile ülkenin başına çöreklenmiş süfyanilerin “lüks” anlayışı birbirinden tamamen farklı. Kendileri ve yandaşları için “yat, lüks değil ihtiyaç”(1) diyenlerin halklar için asgari ücreti “büyük para”(2) yani bir anlamda “lüks” olarak değerlendirdiklerini düşündüğümüzde, bu ayrımı yapanların “caydırıcı vergileri(!)” hangi kesim için getirdikleri ortaya çıkmaktadır. Bir ülkede ekonomi bakanı ve çalışma bakanının çalışanlara verilen üç kuruşa “zam”, asgari ücrete “iyi para” derken, yaptıkları sayısız ve sınırsız zamları da “güncelleme(!)”(3) olarak ifade etmesi, gelinen noktada halkın durumunu ve bu halkın ne tür canilerin eline düştüğünün en açık göstergesidir. Çalışanlara bir yıl için verdikleri zammı(!), zaruri ihtiyaçlara yaptıkları zam pardon “güncelleme” ile bir ayda geri alanlar, laf cambazlığı yaparak her gün halkın sırtına “caydırıcı, vergi, güncelleme” gibi kelime oyunları ile yeni yükler getirmekte ve bir de halklarla akıllarınca dalga geçmektedirler.
Özellikle bugün yapılan haberlerde, ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ile ilgili güncellemeler(!) yapılacağı, özellikle ÖTV’nin 2 ve 4 numaralı listelerinde ayrıntılı incelemeler yapılacağından bahsediliyordu. (yani kısaca “kapsamının genişletileceği” demek istiyorlar.) Öncelikle diğer çeşitli vergilerin tamamından daha fazla gelir elde edildiği devlet tarafından açıklanan ÖTV’nin ne olduğuna bakmamız gerekir. 60 yıl önce konulan ve kapsamı daha geniş olan diğer vergilerden, ya da KDV gibi her ürün ve hizmete eklenen vergiden daha fazla gelir getiren, vergi gelirlerinin %40’ını oluşturan ÖTV ne demektir ve ne zamandan beri halktan alınmaktadır?
ÖTV vergisi Marmara depreminden sonra geçici olarak getirilen ancak diğer birçok vergi gibi geçiciliği sürekliliğe dönüştürülen ve 2002 yılında resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girerek kalıcı hale gelen bir vergidir. İlk bakışta özel tüketim mallarına getirilen vergi gibi algılansa da kapsamı gayet geniş ve her geçen gün de genişletilmektedir. Kendi içerisinde 4 ayrı liste olarak düzenlene ÖTV’nin 1.grubunda aslında çok da özel olmayan hatta zaruri olan akaryakıt, doğalgaz, LPG yer almaktadır. 2.grupta da aynı şekilde özel olmaktan ziyade zorunluluk haline gelen motorlu tüm kara, hava ve deniz taşıtları yer almaktadır. 3. Grup her ne kadar tütün ve tütün ürünleri, içki gibi ürünler ile meşhur edilse de bu grupta koladan gazoza kadar basit içecekler dahi yer almaktadır. 4.grup da aynı şekilde genellikle kürk, havyar gibi lüks ürünler ile anılsa da aslında aynı grup da buzdolabı, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge, cep telefonu gibi en temel ihtiyaçlar da yer almaktadır. Son düzenleme ile 2. ve 4. Grup da genişletilmeye gidileceği belirtiliyor, muhtemelen ilerleyen günlerde cebimizde taşıdığımız flaş bellek de 4.gruba dahil edilerek ÖTV kapsamına girer diye düşünüyorum.
Aslında ÖTV Avrupa’ya uyum(!) çerçevesinde getirilen bir vergi olarak adlandırılmaktadır. Zira Avrupa da lükse kaçan tüketimin veya zararlı alışkanlık grubuna giren, sağlığı tehdit eden ürünler bu kapsamda vergilendirilerek güya halka yol su elektrik olarak değil, sağlık harcamaları ve daha temiz bir doğa olarak döndürülmesi amaçlanıyor. Her ne kadar ülkemizde vergi denilince yol su elektrik köprü akla gelse de aslında çıkış mantığında ÖTV ile bunlar dahi yapılamaz. Yani şöyle bir mantıkla getirilmiş bir vergidir; Eğer sen büyük motorlu bir araca binip daha fazla doğal kaynak harcayıp, çevreye daha fazla zarar veriyorsan bunun bir bedeli var ve sen o parayı bize vereceksin ve biz de o parayla doğasını kirlettiğin diğer insanların daha sağlıklı ve temiz bir ortamda yaşamalarını sağlayacağız. İş, her zamanki gibi kitabına uyduruluyor ancak gelin görün ki işin aslı bundan çok farklı. Devlet öncelikle bu verginin kapsamını genişletiyor tıraş köpüğünden tutun da en zaruri ürünlere kadar bu vergiyi alıyor, çevreyi kullandığı büyük motorlu araçtan dolayı kirleten kişiden de bu vergiyi alıyor ve sonuç olarak devletin başına çöreklenmiş olanlar bu para ile kendilerine çok daha büyük motorlu bir araç alıyor gibi düşünülebilir. Yani mantık biraz daha farklı işliyor halk ile halkı sömüren devlet arasında, yere çizgi falan çizildiği yok, aslında paranın havaya falan atıldığı da yok direk cebe. Yani al gülüm ver gülüm değil, Alırım gülüm ama sana kesinlikle vermem gülüm…
Son olarak günümüzde zaruri bir ihtiyaç haline gelen araba örneği ile yazımız bitirelim. ÖTV, tüm motorlu taşıtlardan alınıyor demiştik ya, uçak, gemi, yat falan bilemiyoruz ama arabalardan alınan oranlarını biliyoruz. Şöyle ki 1600 motora kadar olan araçlardan %45 ÖTV, 1600-2000 motor olan araçlarda %90 ÖTV, 2000 ve üzeri motorlu araçlardan %145 ÖTV alınıyor. Tabi hepsinin ayrıca %18 KDV’si de var. Bu oranlar 2011 de dahi sırasıyla %45,%60, %84 oranlarındaydı. Sadece 3 yıllık dönemde dahi bu oranlar neredeyse yarı yarıya değişti. Şöyle bir örnek verelim, halkın kullanacağı seviyede olan bir araba 100 liraya yurt dışından üretim maliyeti dâhil olmak üzere Türkiye ye geliyor. Sınırdan girdiği anda %45 ÖTV ile 145 lira, ardından KDV ile 163 lira oluyor. Alınan diğer küçük(!) vergiler hariç tabiî ki. Bu en düşük motorlu araçlar için. Örneğin bir araba firmasının satmış olduğu ve %145 ÖTV dilimine giren bir arabanın fiyatını ayrıntıları ile yazmış aynen paylaşıyorum; Aracın net fiyatı 124 bin TL, ÖTV 180 bin TL, KDV 54 bin TL, MTV 3 bin TL ve sonuç olarak satış, 362 bin TL. Yani bir ülke bir aracı üretim masrafı ve karı dâhil 124 bin TL’ye satıyor ve o araç Türkiye de anında üzerine 238 bin TL konularak 362 bin TL oluyor. Ama şaşırmamak lazım bunlar zam veya vergi değil sadece güncelleme(!)…
Yazımızı şu trajikomik alıntı ile bitirelim; “Zamanın birinde bir ülkede deprem olmuş.. çok sayıda mağdur insanı mağduriyetten kurtarmak ve bunu yaparken de ülkenin ekonomisini bozmamak için büyükler ÖTV adında bir fikir sunmuşlar.. Geçici olarak halkın genelinin alamadığı, genelde gelir düzeyleri yüksek kişilerin aldığı mallardan ekstra para alınması fikri herkesin hoşuna gitmiş sonuçta yardım sever bir halkmış o ülkenin insanları.. Gel zaman git zaman bakmışlar ki halk bu işe alışmış en temel mallarda bu kapsama alınmış. 30 yıl önce çamaşır makinesi bir lüks iken bugün bir ihtiyaç olduğunu kavrayamayanlar ülkenin %90’ının kullandığı telefona da lüks demişler, milyon dolarlık oyuncaklara da… Depremin yarası sarılmış belki ama bu vesileyle açılan yara hiç bir zaman sarılamamış…A ksine gün geçtikçe büyümüş ve büyümüş… Ötv ile depremin ilişkisi ise “soran olursa sadece arkadaşız” biçiminde kalmış.
İlahi! Bizleri tez zamanda zalimlerin zulmettiği günden daha çetin olacağını bildiğimiz, mazlumların zalimlerden hesap soracağı günlere eriştir. Amin.
(1) http://www.denizhaber.com/HABER/31170/1/binali-yildirim-yat-tekne.html
(2) http://www.haber5.com/ekonomi/asgari-ucretle-gecinilir800-tl-buyuk-para
(3) http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18975720.asp