Krallar Mazlum Halkları Neden Hedef Alırlar? – Zülfikar DOLUNAY
Sosyal bir varlık olan insan, ilk döneminden günümüze kadar kendi fıtri yaratılış değerleri ve normlarını merkez edinerek oluşturduğu gelenek görenek ve ananeleri ile meydana getirdiği kültürle temellendirdiği bir toplumsal yapıyla yaşamını sürdürmüş bugünlere kadar gelmiştir…
Tarihsel süreç içerisinde ara ara insanlığın başına bir kara bulut gibi çöken zalimler-diktatörler toplumun sosyal dokusunu değiştirmek, kültürel değerlerinden koparmak onları kendi istedikleri -şahsiyetsiz, karaktersiz, köle ruhlu, dirençsiz, itaatkar, dalkavuk…- gibi özelliklere çekmek istiyorlardı ki bu konuda en dirençli, değişmeyen, inatçı, katı olanlar halkın musta’zaf-gariban-baldırı çıplak fakirleriydi. Tarihi kaynaklar incelendiğinde zalimlerin en büyük destekçilerinin müreffeh hayat yaşayan elitler, zenginler ve o sistemin-tağuti rejimin necis fikir ve yaldızlı şeytani düşüncelerinin mürekkebinden yalayan aydın görünen kapkara entellektüEller olduğu görülecektir.
Ad, Semud ve Hz.Nuh(as)’ın kavimleri gibi; Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller, Yezitler, Şahlar, Deccalı Süfyanlar gibi tağuti rejim sahipleri zalimler, toplumun garibanlarını kendilerine göre yola getirmek için çok zulmetmiş, asmış, kesmiş, türlü işkenceler yapmışlardır. Çünkü insanlık onuru ve değerini hiçe sayan ve bunları yok etmedikçe topluma hükmedemeyeceklerini bilen bu tağutlar önce toplumu tüm kültürel değerlerinden koparmaya, sosyal dokularını altüst edip ifsat etmeye, insanlık değerlerinden soyutlamaya çalışmışlar bu konuda toplumun elit ve zenginlerin aksine halkın büyük çoğunluğunu oluşturan musta’zaflar, yalın ayaklı garibanlar, rejimin ifsat programlarından -eğitimlerinden geçmeyen-geçirilemeyen-etkilenmeyen fakirler, aç-susuz perişanlıkla yaşamaya çalışanlar kültürel değerlerinden, insanlık onurundan, vefakarlık, dürüstlük, hakperverlik, adalet, şefkat- merhamet, şeref ve izzet gibi sosyal dokularının mayası olan temel özelliklerinden taviz vermeye, eritilmeye-yontulmaya, bozulmaya karşı direnç gösterenler tağuti rejimlerin asıl ulaşmak istedikleri hedeflere çomak soktukları sonuçsuz bıraktıklarından zalimlerin baş düşmanları ve boy hedefleri-yolları üzerinden kaldırılması yok edilmesi gerekenler olarak görülmüştür…
Yüce Allah(cc) Peygamberleri ve İslam’ı insanlığın mutlak kurtuluşu huzuru ve saadetini sağlamak ve bu çerçevede zalimlerin pençeleri arasında can çekişen musta’zafları, mazlumları kurtarıp kendi öz değerlerine yani fıtratlarına uygun olarak yaşayabilme ortamını sağlamaya çalışmışlardır; halkın gariban kesimi fıtri değerlerini-kültürlerini kendi toplumlarının müreffeh hayat yaşayan elitlerin, tağuta kul olanların aksine korumuş olduklarından İslam’ın hayat bahşeden çağrısına aşkla yönelmiş gönülden bağlanmış çok kolay bir şekilde iman etmişler bu yolda hiçbir fedakarlıktan çekinmemişlerdir. Peygamberler tarihi incelendiğinde durumun böyle olduğu görülmektedir. İslam her dönemde insanlığa Nuh’un gemisi hükmünde olup onları zalimlerden, azgın diktatörlerden kurtarmış öz yapılarına kavuşturmuştur…
Büyük Şeytan Amerika’nın kuruluş sürecine baktığımızda görüyoruz ki Amerika kıtasının yerli sakinleri Kızılderililerdi ve onlar bazılarının anlattığı gibi yamyam veya canavar karakterli değillerdi. Onlar gayet insani değerlere sahip, misafirperver sadece yiyecek için avlanırken silah kullanan kimselerdi. Batının-Avrupanın cani eşkıyaları kıtaya ilk geldiklerinde gayet candan ve sıcak insancıl bir şekilde karşılandılar kızılderililer tarafından ancak Avrupa eşkıyaları bu iyi niyetlilere karşı gayet kötü niyetlilerdi ki onları acımasızca katlettiler misafir oldukları bu toplumu-musta’zafları yalın ayaklıları kıyımdan geçirdiler-yokettiler, vatanlarını, varlıklarını işgal edip yağmaladılar… Emperyalist eşkıyalar bu musta’zaf kızılderililerin insani değerlerinden vazgeçmeyeceklerini, kendilerine köle yapamayacaklarını ilerde muhakkak kendilerine sorun olacaklarını belki de bir güç oluşturabilirlerse kendilerini yıkabileceklerini anladıklarından “en iyi kızılderili ölü kızılderilidir” sloganını-sözünü gerçekleştirdiler…
Bugün bu siyonist ve emperyalist şeytanlar özellikle Asya-Ortadoğu ve Afrika’da ulaşmak istedikleri hedeflerin en büyük engeli olarak mazlum ve gariban halkları görmektedirler…Değişik bahanelerle savaşlarla, virüslerle, hastalıklarla bu halkları yok etmenin tek çare olduğunu düşünmektedirler ve bu yönden de dünyanın gelecekte ancak 225 milyon insana yetebileceğini beyan ederek geri kalan milyarlarla insanlığı yok etmek- katletmek istediklerini gizleme gereği dahi hissetmiyorlar…
İşte bu hakikatler doğrultusunda şunu iyi bilmeliyiz ki; Amerika ve İsrail müttefikliği konumundaki tüm rejimler ister İslami ister Komünist ister Kapitalist yada demokratik hümanist görünsün tek hedefleri var bütün müslüman ve musta’zaf halkları bir ferdi kalmayacak şekilde katletmek ancak bu işi halkların gözünü boyayarak-kandırarak hile ve entrikalarla yapmaya toplu kıyamlara, ayaklanmalara sebebiyet vermemeye çalışmaktadırlar.
Deccal-i Süfyanların yaşatmak istedikleri tam karanlık son dönemlerine girerken İmam Mehdi’nin de tüm ihtişamıyla yerden ve gökten fışkıran bereketiyle cennet asa bir baharın renk renk güzellikleriyle, öğle vakti güneşin parlaklığıyla aynı dönem içerisinde gerçekleşeceğini unutmayalım… uyarı ve müjdelerin muhatapları olarak çok nazik bir dönemin içine girdiğimiz hakikatiyle nasıl ki biz insanların yaşayış sürecinden çok, hayatımızı nasıl sonlandırdığımız daha önemli olduğu gibi büyük insan hüviyetinde ki kainatın ahir ömrünü nasıl sonlandıracağının belirleneceği ince çizgiye ulaşıldığı hem hakk hem de batıl cephesi tarafından daha net bir şekilde görülmektedir…İlahi! bizleri, müjdelediğin salih kullarının arasına kat…Amin. Vesselam.