Süleyman DAĞISTANLI

KATRANLI YOLLAR DUMANLI KAFALAR – Süleyman DAĞISTANLI

katranli-yollar-dumanli-kafalar

KATRANLI YOLLAR DUMANLI KAFALAR – Süleyman DAĞISTANLI

Harabezar bir ülkenin nasıl olduğunun betimlendiği bir ezgide; dermansız gönüller, dumansız evler, kararmış gönüller, imansız bedenler, yüreksiz tenler, katranlı yollar ve dumanlı kafalardan bahsedilir. Sadece fiziki anlamda yapılan tahribatın değil aynı zamanda zihinsel ve fikirsel tahribatın yapılması ile ortaya çıkan durumdur harabezarlık. Koca bir ülkenin bu hale getirilmesi ise insanoğlunun şahit olabileceği en acı manzaradır. Yaşadığımız coğrafyada bizlere pek de yabancı gelmeyen bu manzaranın, farklı alanlarda tahribatı en üst seviyeye çıkarma amacı taşıyan farklı aktörleri bulunmaktadır. Bu yazımızda halkların temel değerleri üzerinde oluşturdukları şüpheler ile dumanlı kafalar, katranlı yollar inşa eden bazı Belam’ların nasıl ve ne şekilde çalıştıkları ile ilgili bazı hususlara değinmeye çalışacağız.

Harabezar bir ülke meydana getirmek için farklı alanlarda faaliyet gösteren güç (!) sahibi dostlarından aldıkları destekler ile adlarını tüm ülkeye duyurmayı başaran, dergiler, kitaplar, tv programları, konferanslar düzenleyen, hatta kendilerine ait radyo ve tv kanalları bulunan bu kişilerin halkların değerleri üzerine yaptıkları konuşmalar, meselelere getirdikleri yorumlara bazen rastlama imkânı bulduğumuzda, bu kişilerin davalarına olan sadakatlerine şahit olmaktayız.

Sıkça tv programlarına çıkan, kitaplarının reklamları caddelerde boy boy gösterilen, belediyelerce konferanstan konferansa davet edilen, sosyal medyada sayısız sohbetleri bulunan bu kişilerin asli meselelerden çok, değindikleri ayrıntı ve aykırı meseleler asıl amaçlarını gözler önüne sermektedir. Geçenlerde rastladığım ünlü ilahiyatçı (!) diye reklamı yapılan bir kişinin canını dişine takarcasına anlattığı bir kaç meseleyi aktarmaya çalışacağım. Konuya şöyle giriyor; Moğollar tüm Anadolu’yu yerle bir edip taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadığı yıllarda neden Mevlana ve Şems’e bir şey yapamamıştır? Çünkü Şems Moğolların ajanıydı(!). Bir başkası, Sevr Mağarasının önünde ne güvercin vardı ne de örümcek ağı diyor ve başlıyor uzun uzun tahliller yapmaya, ayetlerden hadislerden alıntılar yapmaya. Yine bir başkası, kabir azabı yok, olmaz olamaz diye konuya girip başlıyor ayetler ile bunu ispat(!) etmeye. Başka bir tanesi, Miraç gecesi peygamber efendimiz diğer peygamberlere imam olup namaz kıldırmadı, hatta miraç rüya gibi oldu, beden olarak bir yükselişten bahsedilemez. En meşhurlarından olan başka bir tanesi Mehdi inancı Hristiyanlıktan Yahudilikten devşirme olup İslam’a girmiş bir düşüncedir öyle biri yok hepimiz mehdiyiz diyor. Bu tarz söylemler ile ilgili sayısız örnekler verilebilir ancak daha fazla uzatmamak adına bu kadar örneğin yeterli olacağını düşünüyoruz.

Karşılarında bulunan insanların bildikleri ile ilgili şüpheler oluşturup çoğunlukla da süslü cümleler ve olmadık eleştiriler ile gündemde kalmayı başaran bu kişilerin farklı olmak adına Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerime dahi farklı bir isim taktıklarını görebilirsiniz. Havada olan burunları sebebi ile önünü görmekten dahi aciz olan bu zevatın, Yüce Yaratıcının kerim kitabında tanımladığı isimleri o derin (!) ilimleri sayesinde yetersiz görebilmekte ve kendilerince farklı bir isim takabilmektedirler. Yaşadığımız çağda çok çeşitli meallerin bulunduğu göz önüne alındığında, bu şahıslardan birinin kalkıp 30 yılını bir meal hazırlamak için harcadığını söylemesi aslında yaptığı tahrifatın boyutlarını tahmin edebilmek adına önemlidir. Özellikle hadisler ile ilgili getirdikleri eleştiriler, peygamber mucizelerini o kıt akılları ile açıklamaya çalışıp mantıksızlığını (!) ispat etmeye çalışmaları vb. çabalarıyla, okudukları ve yazdıkları sayesinde kitap yüklü eşekler olarak nitelenmeye fazlasıyla layık olan bu kişilerin, halkın inancının temelini dinamitleme adına aşırı uç fraksiyonlardan örnekler getirmeleri, sinsiliklerinin boyutunu da gözler önüne sermektedir.

Yaptıkları tahliller ve eleştiriler ile yüzlerce yıl önce yaşamış ve bir beyitini yazmaktan aciz oldukları bir kişiyi ajan olarak niteleyenler, düşmanın gizli dostu olarak tanıtanlar, günümüzde insanlığın en büyük düşmanları ile onların gizli ve açık dostlarından bahsetmezler mesela. Moğollar ve ajanları diye müthiş bir tahlil yaptığını zannedenler, İsrail ve açık dostlarını değil eleştirmek övgüler dahi dizmekten geri kalmazlar mesela.

Mescidi Aksa’nın düşman botları altında olmasından, Sevr mağarasının önündeki güvercin ve örümcek kadar rahatsız olmazlar. Mehdi (a.s.) yalanlayanlar, deccal ve avenelerine övgüler dizebilirler mesela.

Bir büyüğümüz yıllar önce İstanbul’da görüşmeye gittikleri bir kanaat önderinin şadırvanda abdest alırken yağmurluk benzeri bir kıyafet giyerek abdest aldığını gördüklerini, sebebini sorduklarında ise bu kişinin bu elbise sayesinde abdest alırken sıçrayan sulardan korunduğunu zira sıçrayan suyun necaseti manevi olduğunu söylediklerini anlatmıştı. Devamında ise namaz sonrası, sıçrayan abdest suyundan çekinen bu takvalı(!) Müslümanın şoförünün sürdüğü Jaguar Marka araba ile camiden ayrıldığından bahsetmişti. Görünüşte takvası(!) ile göz dolduran bu kişinin insanlar üzerinde bıraktığı etki, onun bindiği arabanında, diğer hatalarının da üzerine bir çizgi çekilmesine sebep olmaktadır. Bununla da kalmayıp, temiz Müslümanların kalplerinin zalimlere ısındırılmasına sebep olan bu kişiler, tali meseleler ile asıl meseleleri unutturmakta, üstün takvaları (!), müthiş tahlilleri (!), hata ve tutarsızlık kabul etmeyen yerinde eleştirileri (!) ile halkların gözünde öylesine bir algı oluşturmaktadırlar ki, asli meselelerde hata yapabilecekleri ihtimal dâhilinde bile görülmemeye başlanmaktadır. Amaçları anlatmak, öğretmek, açıklamak ve netliğe kavuşturmak olmayan bu kişilerin asıl hedefleri zihinleri bulandırmak, gerçekler üzerinde şüpheler oluşturmak, günümüzde işimize yaramayacak tali sayısız meseleyi gündemde tutup asli meseleleri göz ardı etmektir. Bu tarz ağızlarından zehirli bal damlayan desenli yılanlara karşı dikkatli olmalı, süslü cümlelerine, kendilerini pazarlamalarına aldanmamalıyız.
İlahi! Bizleri, tüm mazlum ve mustazafları desenli yılanların fitnelerinden beri eyle. İslam düşmanlarının zehirli bal hükmünde olan süslü cümlelerinden etkilenmeyen, hakikati saptıran görüşlerinden beri olanlardan eyle. Amin.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu