Musa GÜNEŞ

İSLAM KILIÇ DİNİ Mİ? 1 – Musa GÜNEŞ

islam-kilic-dini-mi

İSLAM KILIÇ DİNİ Mİ? 1 – Musa GÜNEŞ
Bu soruya birçoğumuzun vereceği cevap hiç şüphesiz ki “hayır İslam kılıç dini değildir.” olacaktır. Ama firavunların, nemrutların, karunların, süfyanların, yezidlerin kol gezdiği asrımızda bu sorunun alttan altta halkımızın bir kısmının dilinde ister istemez dolaştığına şahit oldum. Dilde dolaşmasa bile boş durmayan şeytanlar bu soruyu milletimize içten içe sordurma çabasına girmişlerdir.
Dünya ile az ya da çok bağlantısı olanlar göreceklerdir ki özellikle son yıllarda İslam üzerinde çok fazla oyun oynanmakta, kişilere farklı bir şekilde tanıtılmaktadır. Özelikle El-kaide türü örgütler gayri Müslimlere hatta Müslümanlara bile; İslam kılıç dini,zorbalık dini (haşa) insanları kesen, diri diri yakan , eşlerine her türlü ahlaksızlıkta bulunan bir dinmiş gibi tanıtmaya çalışmaktadırlar. Yaptıkları katliamların çoğunu Müslümanlara karşı yapan IŞİD türü örgütler, Müslüman olmayanlarda şöyle bir algıya sebep olmaktadırlar. “ Müslümanlar (sözde) , Müslümanları bile kesip doğramaktan çekinmezlerken bize neler yapabileceklerini asla düşünememekteyiz.” Özellikle gayri müslimler hatta birtakım Müslümanlar bile bunlar yüzünden İslam’dan soğumakta ve maalesef “İslam aslında bir kılıç diniymiş” diyebilmekte veya böyle düşünceler akla gelebilmektedir.

İşte bizde üstte saymış olduğumuz nedenlerden dolayı böyle bir yazı ele alma gereği duyduk. Biz İslam’ın ne olduğunu anlatırken İslam’ın asıl kitabı olan Kur’andan, kendisine Kur’an indirilen peygamberden, Ulul-emr makamında olan varis-i nebilerin İslam anlayışından bahsedeceğiz inşallah.

Öncelikle İslam’ın kelime manasını inceleyelim: İslam (s-l-m) selam kökünden olup birkaç manaya gelmektedir. Bunlardan biri teslim olmak manasındadır. Nitekim bunu Kuran Bakara suresininin 131. Ayetinde açıkça belirtmektedir: Rabbı ona İslâm ol emrini verince, teslim oldum Rabbil âlemine dedi. Dikkat edilirse İslam ol emrine karşı İbrahim peygamberin şahsında teslim oldum demiştir. İslam ol emrine Müslüman oldum değilde , teslim oldum demiştir. Demek ki İslam’ın bir manası teslim olmak demektir. Peki kime teslim olmalıyız. Başta Allaha teslim; Resulüne ve Ulul-Emr’e teslimin bir türü olan itaat. Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan Ulul-Emre de itaat edin.(nisa ; 59). İslam’ın ikinci manası ise; kök olan harfleri incelendiği zaman ; sulh, selamet , barış , esenlik, huzur, güvenlik, meşakkatten- kötülükten kurtulmak,… gibi anlamlara geldiği görülecektir. Nitekim selamlaşma da kullandığımız “ selam aleyküm” barış , selamet, güvenlik, esenlik, mağfiret, huzur … sizin üzerinize olsun manalarına gelmektedir. Ey İnananlar! Hep birden barışa girin, şeytana ayak uydurmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır.(bakara;208) . Bu ayetteki barış sözcüğü selam ile aynı kökten kullanılmıştır. Ayete dikkat edilirse adeta şu mana da çıkabilmektedir. Barışa girmemek şeytana ayak uydurmaktır. Bu kelime öyle muazzam bir kelime haline gelmiştir ki yüce Allah cennet ehlinin birbirine bu kelimeyi kullanacağını söylemektedir. Onların oradaki çağrıları, «Allah’ım, sen noksan sıfatlardan uzaksın» birbirlerine yönelik iyilik dilekleri, «selâm» ve son çağrıları da, «Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun» sözleridir. (yunus;10) (İbrahim;23. Ayete de bakılabilir.)

Dikkat edilirse İslamın kendisi bile barış , huzur, selamet anlamlarına gelmektedir. Kılıç, savaş, şiddet, anarşi , terörizm ( haşa ) anlamlarına gelmemektedir. Nitekim bunu peygamber hayatında da ve ona bağlı olan alimlerin hayatlarında da çok açık örneklerle görebilmekteyiz. Şimdi kitabullahtan örneklere devam edelim.

Ey örtüye bürünen! Kalk da uyar. Rabbini yücelt. (müddesir;1-3) Rabbimiz burda peygamberine kalkmasını ve ardından insanları uyarmasını söylüyor. Ayette kalk ve savaş sana uymayanlarla savaş, gücünün yettiklerini öldür demiyor. Kalk ve uyar diyor sadece. Belki bazı kesimin aklına uyarmasa olmaz mı , haşa ona mı kalkmış diye vesveseler gelmiş olabilir. Allah aşkına soruyoruz herhangi bozuk yolda bir insan gördüğünüz zaman o kişiyi uyarma gereği hissetmiyor musunuz. Bir kişi için sonunda ebedi azap olduğunu tam anlayıp idrak edebilsek inanın ki o insanı defalarca uyarmaktan geri duymayız. Çünkü vicdan öyle bir şey ki başkasının göz göre göre acı çekmesine razı olamıyor. Nitekim alemlere rahmet olan Peygamberimiz insanları imanı için defalarca uyarmış. Hatta rivayetlerde geçtiğine göre Ebu Cehil’in kapısına 20 den fazla gitmiş en sonunda Ebu Cehil “ ey Muhammed artık uyarma beni, bende senin peygamber olduğunu biliyorum ama kabullenemiyorum” deyip İblis kibirlenmesi gösterdikten sonra peygamberimiz artık bizzat fiili olarak gitmemiştir. Peygamberimiz bu gitmelerin hiçbirinde bile “artık inanmadı şunu öldüreyim” dememiştir. Çünkü efendimize emir; kalk ve uyar idi , kalk ve öldür değildi.

Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır. (kafirun; 4-6). Evet kafirun suresinin bu ayetleri de bizlere şunları söylemektedir adeta ; bir Müslümanın herhangi bir mazluma ve fitne çıkarmayan kişiye en son yapacağı iş sizin dininiz size, benim dinim banadır diyebilmesidir. Müslüman, bir kimseyi İslam dini veya herhangi bir hakikat hakkında ikna edemedikten sonra bu sözleri söylemelidir. Nitekim bunu yine peygamberimizin hayatında görmek gayet mümkündür. Peygamberimiz Medine de güçlü durumda olmasına rağmen Yahudileri , Hristiyanları, müşrikleri sırf Müslüman olmadıkları için ona inanmadıkları için onlara savaş açıp , onları öldürmemiştir. Hatta Hayber Yahudilerinin yaptıkları birçok ihanetlerden, çıkardıkları birçok fitneden sonra savaş başlamış. Kale bir süre sonra fethedilmiş , Yahudiler kendileri için kimin hüküm vermesi gerektiğini bile kendileri seçmişlerdir. Peygamberimiz farklı dinlerden olan kişilere saygı duymuş onların tecrübeli olduğu alanlarda onlardan yararlanmayı asla ihmal etmemiştir. Nitekim bunun benzerini İran’da da görmek çok zor değildir. 1979 da bütün dünyanın kilitlendiği ülke olan İran’da İslam devrimi olmuş. Devrimden sonra bazı kişiler İmam Humeyni’ye gelmiş ülkelerinde var olan Mecusilerin ve Yahudilerin durumunu sormuş. İmam ise onları serbest bırakın zulüm etmedikçe, fitne çıkarmadıkça Müslüman biri bir başkasına asla karışamaz emrini vermiştir. Halen daha İran’da 150 bin civarında Mecusi bulunmakta, belirli bir sayıda Yahudi bulunmakta hatta bunları temsil eden milletvekilleri bile bulunmaktadır. Yani İslam sadece Müslümana barış, güvenlik ve esenlik getirmez. Öz Muhammedi İslam’da herkes için güvenlik ve barış söz konusudur. İslam ve insanlık fıtratı tamamen şunu söyler: Hiç kimse inancı yüzünden öldürülemez , sorgulanamaz , zulme uğratılamaz. Tebliğciler dil ile uyarır akli deliller getirir ve gerisini kişinin kendisine bırakır. Eğer buna rağmen inanmazsa senin sana benim bana der. O kişiyi öldüremez inancı yüzünden. Bundan dolayı sen insanları Allah’ın dinine davet et ve emrolunduğun gibi doğru ol, onların heva ve heveslerinden kaynaklanan hayat sistemlerine uyma ve deki: «Ben Allah’ın indirdiği her Kitab’a inandım; aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizimde Rabb’imiz, sizinde Rabb’inizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak (düşmanlık) bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüşte O’nadır.» (şura;15)

Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah adil olanları sever. Allah, ancak sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasak eder; kim onları dost edinirse, işte onlar zalimdir. (mümtehine;8-9) Allah şüphesiz ki inanç özgürlüğünü savunmuştur. Bu ayette bunun apaçık delillerindendir. Ve biz Müslümanlara, sizi yurdunuzdan çıkarmayanlara karşı iyilik yapmamızı adil olmamızı bildirmektedir. Ancak Allah burada bir şartı da belirtmiştir. Müslümanları yurtlarından çıkaranları veya çıkaranlara yardım edenlerle dostluk kurmamızı yasak ediyor. Yani bu şartın dışında gayri Müslimlere karşı bile adil olmak zorundayız ve onlara yardım etmeliyiz .

Bu konu hakkında çok fazla ayet, hadis ve yaşantı örnekleri olduğu için şimdilik bu kadarıyla yetinmemizi , yazının fazla olması sıkıntı oluşturacağı kanaatinde olduğumuz için şu anlık kısa tutmaya çalıştık.

Bu yazımızda son olarak şunu da belirtmek istiyoruz: Rachel Corrie’nin şu sözlerini aktaralım istedik. Diyor ki “ Zulüm bizdense, ben bizden değilim!”. Bizde diyoruz ki IŞİD benzeri örgütlerin yaptıkları eğer İslamdan ise (haşa İslamdan asla değildir. Yaptıkları kendilerine göre çizdikleri İslam algısındandır. Zaten bu ve bunun gibi yazıların yazılış amacı da bunların islamdan olmadığını anlatabilmektir.) biz onların İslamından (onlardan) değiliz.

İslamı çok iyi anlayıp, anlatabilmek temennilerimizle. Çünkü biz İslamı iyi anlayıp anlatamazsak başkaları o boşluğu muhakkak yanlış yada doğru bir şekilde dolduracaklardır. Selametle kalın.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu