İŞ İMKÂNI…(!) – Süleyman DAĞISTANLI
İŞ İMKÂNI…(!) – Süleyman DAĞISTANLI
“Geçenlerde kullandığım GSM operatörünün bayisinin önünden geçerken camda gayet uygun fiyatlı bir tarifenin reklamı asılıydı. Kullandığım tarifeden çok daha uygun ve cazip olan bu pakete geçebilir miyim diye girdim içeri ve sordum. Geçip geçemeyeceğimi sorduktan sonra yetkili uzun uzun anlatmaya başladı ne kadar avantajlı bir tarife olduğunu ve rakiplerinden ne denli iyi olduklarını. Konuşmasını bitirince tamam dedim gayet uygun geçmeyi kabul ediyorum. Yetkili, İlk sorması gereken soruyu en son sordu ve hangi operatörü kullanıyorsunuz dedi, cevap verince büyük bir hayal kırıklığına uğradığı yüzünden belli oluyordu; “Bu tarife kendi müşterilerimiz için geçerli değil, başka operatörleri kullananlar için…(!)”
Birkaç gün önce basında ve yayında “iş imkânı” diye yoğun bir şekilde haberler yapıldı. İşsizliğin hat safhaya çıktığı ülkemizde bu tarz haberleri görünce insanlar, bir umutla haberin içeriğine bakmakta ancak kendisi için olmasını beklediği imkânın başkalarına sağlandığını görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktadır. Tıpkı kullandığı operatörün en cazip teklifi kendi müşterisine değil başka operatör kullanıcılarına sunulduğunu görenler gibi.
Bir ülke düşünün, her köşesinde üniversite(!) kurulmuş ve her tarafı üniversite mezunu işsizlerle dolmuş. Ve bu ülkede 560 bin üniversite mezunu işsiz var. Her yıl bu sayı %10 artmakta ve birileri hala çıkıp “her üniversite mezunu işe girecek diye bir şey” yok diyor. Bu ülkede asgari ücretle çalıştırılan, kör kuyu madenlere karın tokluğuna inen, başka bir şehre güneş doğmadan elma toplamaya gidenler dahi iş sahibi sayılmasına rağmen işsiz sayısı 2 milyon 700 bin.
Ama tüm bunların yaşandığı bir ülkede yaşamıyormuşçasına, bu ülkenin evlatlarının işsiz güçsüz kalmasında hiç payı yokmuşçasına açıklamalar yapan bir çalışma bakanı, “Suriyelilere iş imkânı sağlanacak. Beyana göre verilecek olan kimlik kartları ile bize iş başvurusunda bulunanlara var olan kadroların %10’una kadar iş imkânı sağlanacak” diyebiliyor.
Normalde 4817 sayılı yabancıların çalışma izinleri hakkında ki kanunda, çalışma izni alabilmenin birçok şartı vardır. Her yıl için harç parası verme şartı bulunur ve bir kişi en fazla 1 yıl çalışma izni alabilir, daha sonra yeniden harç ve yasal prosedürler yerine getirildikten sonra uygun görülürse iki yıl daha uzatılır. Süresiz çalışma izni alabilmenin şartı 8 yıl bu ülkede aralıksız ikamet ediyor olmak veya 6 yıl kesintisiz çalışmaktır. 2003 yılında yayınlanan bu kanunda 2010 yılında yapılan bir değişiklikle “mülteci ve sığınmacılarda ikamette süre koşulu aranmaz” ifadesi eklenmiştir. Suriye de küfür güçlerle başlatacakları fitne ateşinin üzerinde uzun süre çalışan süfyaniler, kanuni alt yapıyı da ihmal etmemişlerdir.
Tüm bunları milyonlarca gencin umut bağladığı KPSS alımları sırasında açıklayanlar, bunu da bilinçsiz bir şekilde yapmamakta, halkların birbirlerine diş bilemesini istemektedir. 17 Kasım da başlayacak olan KPSS alımlarında lise, ön lisans ve lisans mezunlarının tamamı için 5.067 kişi alacaklarını açıklayanlar, aynı günlerde Suriyelilere var olan iş hacminde %10’a kadar iş imkânı sağlayacaklarını açıklaması, emeğinin karşılığında bir iş sahibi olamayanların öfkelerini süfyanilerin üzerinden alıp Suriyelilerin üzerine çevrilmesini sağlamaktadır. Yıllarca emek verip sayısız sınava giren milyonlarca gencin tamamı için 5 bin kadro açanlar, oluşacak infialden olabildiğince az etkilenmek için halkların öfkesinin yön değiştirmesini sağlamaktadırlar.
Sadece bu yıl sınava giren 830 bin ön lisans mezunu için 770 kadro açanlar, ortalama binde bire bile denk gelmeyen bu rakamın yanında Suriyelilere %10’a kadar iş ikanı verileceğini söyleyerek hedef şaşırtmakta, böylelikle halkları birbirine karşı diş biler hale getirerek kendisi de en az hasarla işin içinden sıyrılma düşüncesindedir. Sınava giren 1 milyon 200 bin lisans mezunu için 3700 kadro, 1 milyon 850 bin lise mezunu için de 580 kadro açarak bir anlamda ülkenin gençleri ile dalga geçenler, bir de basın yayın aracılığı ile “şu alanda şu kadar kadro açık kaldı, şu paraya çalışacak mezun bulunamıyor, şu kadar düşük puanla memur oldu” gibi istisnai birkaç kadronun ismini zikretmeden reklam etmekte, sanki iş varmış da gençler çalışmıyormuş gibi, kadro var da yeterli puanı alabilen yokmuş gibi bir hava estirmeye çalışmaktadır. Durumdan pek de haberdar olmayan aileler ise, yapılan bu istisnai haberler üzerinden, sınava giren milyonlarca gence 5 bin kadro açanlarda değil, boş kalan(!) kadrolara yerleşemeyen(!) evlatlarında kusur bulmaktadır.
Ülkenin her yeri kömür olmasına rağmen halkına ithal kömür Afrika kömürü, Rus kömürü yaktıran, ülkede hayvancılığı bitirip angus ithal eden, tarımı bitirip saman ithal eden, atanamayan sayısız İngilizce öğretmeni varken yabancı ülkelerden İngilizce öğretmeni getirtileceğini, yine yabancı ülkelerden doktor getirileceğini söyleyen süfyanilerin, ülkede işsiz yaklaşık 3 milyon insan varken Suriyelilere iş imkânı sağlanacağını söylemesi bizleri şaşırtmamıştır.
Ancak bu kez oyun çok daha büyüktür. Ülke nüfusunun %10’u Suriyelilerden oluşuyormuş gibi var olan iş hacminde %10’a kadar istihdam sağlanacağını söyleyenlerin bunu söylemelerinde ki asıl amaçları, ülkede bulunan ve 2 milyona yaklaştığı söylenen Suriyeliler ile bu halkı birbirine tamamen düşman edip burada da karışıklığa sebep olmaktır. Bu vesile ile ülkedeki yoksulluğun, işsizliğin, hırsızlık ve ahlaksızlığın asıl sebebi süfyanilerin kendisi değil, Suriyeliler olduğu imajı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Özellikle bu konu gündeme her geldiğinde, süfyaniler tarafından meşhur edilmiş ve halkın diline dolandırılmış birkaç klişe ifade gündem edilmekte, süfyanilerin asıl amaçlarının gizlenmesine sebep olmaktadır. “Hükümet, oy için bunları yapıyor, yakında bunlara oy verme hakkı da tanıyacak” gibi söylemler, işi basite indirgemektir.
Süfyanilerin oy gibi bir derdi olmadığı gibi, seçimlerde verilen oyların da ülkenin başına geçeceklerin belirlenmesinde en ufak bir etkisi yoktur. “Oy için” demek, seçimleri de meşru hale getirmek demektir.
Suriyelilere çalışma izni verilmesinde ki amaç ne onların ucuz iş gücü oluşturmasıdır, ne de kendilerine yetecek parayı kazanmalarını sağlamaktır. Amaç, zaten karın tokluğuna çalışan bu ülkenin evlatlarına süfyanilerin ve yandaşlarının “ bu işi yarı fiyatına yapacak binlerce Suriyeli işçi var beğenmiyorsan çık” deme hakkı verilmesi, halkın süfyanilerin zulmüne karşı ses çıkartamayacak hale getirilmesi ve bir kişiye yetmeyecek olan ekmeğin onlarca insana bölüştürülmeye çalışılmasıdır. Hakkının bir ekmekten fazlası olduğunu bilen bu ülkenin evlatları, bu sayede süfyanilerden hakkını istemek yerine bir ekmeğe razı olmaya, ona bir ekmeği reva gören süfyanilere değil elinde olan bir ekmeği de almaya çalıştığını düşündüğü diğer kişilere düşman olacaktır. Böylelikle bir taşla birkaç kuş vurmanın derdinde olan süfyaniler, halk üzerinde ki zulmünü gün geçtikçe arttıracak ama aynı zamanda aba altından sopa göstermeye devam edecektir.
Halkların bu noktada hesap sorması gereken kişiler, Suriye’yi emperyalistler ile birlikte harabeye çeviren süfyanilerin kendileridir. Süfyanilere; “neden kendi halkına iş sağlamadan Suriyelilere iş imkânından bahsediyorsun?” Demek yetmez arıca şunu da sormak gerekir, “iş imkânı sağlamak mı bu insanlara iyilik yapmaktır, yoksa ülkelerini harabeye çeviren teröristleri yetiştirmekten ve desteklemekten vazgeçmek mi iyilik yapmaktır?” Ayrıca bu işi misafirperverlik(!) ve büyük devlet(!) olmaya bağlayanlara şunu söylemek gerekir, Büyük devlet(!) olmak, halkına zulmetmek yetmiyormuş gibi bir de başka ülkeleri harabeye çevirerek o ülkenin halklarının yüz binlercesini katlederek kalanlarını kuru ekmeğe muhtaç etmek midir? Misafirperverlik, kendi isteği ile evine gelen insana mı gösterilir, yoksa evini yıkarak evine gelmesini, sağladığın insanlara mı?
İlahi! Sen bizleri, kullarına zulmetmekte sınır tanımayan, şeytanlıkları son bulmayan günümüz deccali ve süfyani rejimlerinin tez zamanda bu mazlum halklar tarafından yok edildiği günlere eriştir… Amin.