İnsanlığı Ateşe Atmaya Hazırlanan Siyonistler ve Bizim İmtihanımız
Bu karanlık çağın nur çağına ve tarihin altın sayfalarına inkılap olmak üzere bulunduğu-bulunacağı ilahi bir vaad olarak furkan ve hidayet rehberi olan Kur’an-ı Kerim’in bir çok ayetinde açık- beyanla belirtilmiştir.
“Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer inanıyorsanız, mutlaka siz üstün geleceksiniz.”(Al-i İmran:139), “Kim Allah’ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Hizbullah (Allah’ın taraftarları) dır.”(Maide:56), “- Çünkü Allah: “Ben ve Resullerim elbette galip geliriz.” diye hükmetmiştir. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak galiptir.”(Mücadele:21), “Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip iletir.”(Maide:16), “Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut’tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda ebedi kalacaklardır.”(Bakara:257), “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz.”(Tevbe:32)
” Onlar, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.”(Nisa:139), “ Ey iman edenler! Siz Müslümanlardan başkasını sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size şer ve fesat çıkarmada ellerinden geleni bırakmazlar. Dâima sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Size olan düşmanlıkları, zaten ağızlarından taşıp meydana çıkmıştır. Kalplerinin gizlediği düşmanlık ise daha fazladır. Âyetlerimizi size iyice açıkladık. (Eğer akıllarınızı kullanırsanız, onlardan yararlanırsınız).”(Al-i İmran:118)…
Ahir zaman içerisinde bulunduğumuz herkesin malumudur ve yukarıdaki ayetleri günümüz dünyasını ve gerçekleşen küresel olayları, tarihten gelen hak/batıl mücadelesini ve sürecini dakik bir tetkik ile göz önünde bulundurarak irdeleyip düşündüğümüzde-tefekkür ettiğimizde, ihlas ile her türlü taassuptan uzak safi bir kalp ve objektif bir bakış-basiret-feraset ile doğruyu-hakkı-hakikati-istikameti görüp bulabilir ayrıca gerçek dost ve düşmanlarımızı bu hakikat çerçevesinde tanıyabiliriz…ki bu zamanın en büyük imtihanı ve kaybedip kazanmamızın da en büyük sebebini teşkil edeceği, sonuçlarını da göz önünde bulundurduğumuzda Müslümanlar olarak en büyük görev ve sorumluluğumuzun da bu olduğunu asla ilgisiz-duyarsız-deve kuşu misali kendimizi kandıramayacağımız-bana ne ben ibadetim ve zikrimle meşgul olurum suya sabuna dokunmadan bana takılan gözlükten bakarak , büyüklerimin (!?) sözünü dinlerim ve dillendiririm böylece cenneti kazanırım diyemeyeceğimiz kadar ciddidir-dakiktir-önemlidir.
Sıratın bir ayağının dünyada bir ayağının ahirette olduğunu düşünürsek ve şu an her insanın kendi sıratının üzerinde bulunduğunu ve bu sırat köprüsünün mahiyetinden de haberdar isek ki insanın cehenneme ayağının sırattan kayması ile düşüp gittiğini yani (sözlerinden, fiillerinden, dostlarından , düşmanlarından, takip ettiği önderinden, düşüncelerinden, kalbinde gizlediklerinden, tassubundan, aldığı kararlardan içinde bulunduğu imtihanda kaybedenlerden olması halinde gerçekleşeceğini bilirsek) durumun ciddiyetini anlamış oluruz.
Aksi taktirde duyarsız ve bilinçsiz olursak; bir taraftan Hz.İbrahim(as)’ın tevhid mücadelesini desteklediğimizi zannederken diğer taraftan da farkında olmadan O’nun atılacağı ateşe odun topluyor ve bunu bir ibadet aşkıyla da gerçekleştiriyor olabiliriz… Günümüzün Nemrutları eskisi kadar aleni ve mert değiller ki kolay anlaşılsın… ve taraflarda net olsun doğru ile yanlış birbirinden ayrılabilsin…Firavuni ve deccali Süfyan taktikleriyle nice politik ve medyatik hile ve hokkabazlıklarla ve bu hokkabazlıkları hakk gibi göstermeye çalışan hem yalaka hem dindar görünümlü nice belamlar,dernekler,vakıflar ve sivil toplumcular halk yığınlarını aldatılabiliyor… Nerede Asayı Musa ki bir ejderha olup tüm yalanları- sihirleri yutup hakikatı göstersin veya nerde o hakikatı görebilecek gözler ki sihirle gerçeği ayırsın gerçek zalimle gerçek mazlumu ayırsın veya batılı hakk kılıfında sunanların, dostane ve muhlis rollerinin altındaki şeytani hileyi fark edebilsin…
Kur’an-ı Kerim de özellikle Hz. Adem’in(as) ilk imtihanı olan yasak meyveye yaklaşmaması gereği ve şeytanın da Hz.Adem’i nasıl dost ve muhlis rolleriyle aldatıp nefsine zulmettirdiği geniş ve ayrıntılı bir konu olarak bahsetmesinin elbet çok hikmetleri vardır…
Öncelikle insana kendi yapısını (çok aceleci, cahil,unutkan, hırslı oluşunu) kendisine gösterip, şeytanın da hangi yöntemleri kullanarak kendisini aldatabileceğinin denemesini yani pratiğini göstererek ders vermiştir…İşte bu hakikatler çerçevesinde ahirzamanda yaşayan biz müslümanları bekleyen en büyük tehlike cinni şeytan olan iblisin Hz.Ademle olan kıssasının pratiğini insi şeytanlarla (Amerika ve İsrail ve bunların tüm müttefikleri-hizmetkarlarıyla) olan muhataplığımız ve bizim bu pratik uygulamadaki duruşumuz, tavırlarımız, sözlerimiz, dostlarımız, hilelere kanıp kanmadığımız, basiretimiz, imanımız, sevgimiz, takvamız, mücadelemiz ve bu mücadeledeki rolümüz ve sabrımız da hayatımızın neticesi olacaktır…
Yani nasıl ki Hz.Adem’in yaşadığı pratiğin sonucu cennetten çıkarılış ve dünya cehennemine gönderiliş olduysa ve bu pratiğin devamında olan tekrardan bir imtihan ki Hz. Adem’in nedametle pişmanlıkla ve acziyet ve fakriyetle ve uyanık bir ferasetle şeytanın tüm hilelerinden kurtuluşu ve tekrardan Allah’a kavuşmayı ve vuslatı netice verdiyse…bizimde kuruluşumuz ancak şu meydanı imtihan cehenneminde Allahımıza acziyet, fakriyet, ihlas ile yalvarıp-yakarma ve tüm islam düşmanları olan insi-cinni şeytanların hilelerine karşı uyanık bir bilinç silahıyla mücadele edip cennetlere uçabbiliriz…Aksi taktirde bu hakikatlere kulak tıkayıp, kafamızı kuma sokarsak Hz Adem’in ilk imtihanın sonucu bizi bekliyor ki -onun bir pratik çalışmadan sonra imtihan hakkıda vardı ancak biz zaten imtihanın içindeyiz – sonuç kaçınılmaz bir cehennem olur…
Binanaley sanki tüm alem BİZLERE seslenip feryat ediyor” şu karanlık ahirzaman da nerde o basiret sahipleri ki siyonizm ve emperyalizmin şeytani babalarının ve dostlarının nice hilelerle hazırladıkları ateşe İNSANLIĞI atmaya-yok etmeye çalıştıklarını, birbirine kırdırmak için de olmadık sihirler-iftiralar uydurduklarını görüp fark edebilsin ve Asayı Musa gibi bir hikmetle yılanları yutup yok etsin de Firdevsleri kazansın…”
Rahmetinden Ümitvarız…Ya Rabbena, Ya Rabbena… vesselam…
Zülfikar DOLUNAY