Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

İNKILAB-I MUSA-I KELİM 5 –MUSA (AS) SARAYDA- Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

musa-as-sarayda

İNKILAB-I MUSA-I KELİM 5 –MUSA (AS) SARAYDA- Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

Saray hep aynı saray. Adları ve sakinleri farklı olsa da saray hep aynı saray. Ahalisinin lüks ve sefahat içinde bir hayat sürdüğü görkemli yapılar. Mazlum ve mustazaf halkların kültürüne hayli uzak oldukları şaşaalı binalar. Mazlumların hakları ve dökülen kanları üzerinde yükselen meskenler. Sakinlerinin içinde rahat bir yaşam sürüp ardından bu rahatlığı bırakıp daracık kabre girdikleri güzel ama geçici konak yerleri. Zulmün ve mazlumlar üzerinde oynanan çok boyutlu oyunların yönetim merkezi. Aç, susuz, yoksul insanların akla dahi getirilmediği, ehli keyf insanların yaşam alanı. İsrafın tüm boyutları ile görüldüğü yerler. Zulüm, cinayet, istibdat, tekebbür, tuğyan, israf, dalkavukluk, şehvetperestlik… Daha ne diyelim saray dedik ya kâfi geliyor.

İşte bunların en meşhurlarından birisi de Firavun’un sarayı idi. Firavun’un sarayı da yukarıda zikredilen tüm özellikleri haiz bir saraydı. Bu sarayın bir konuğu vardı hem de ilahi bir konuk. Davetsiz bir konuk. Doğmaması için her türlü tedbire başvurulan ama ilahi takdir gereği dünyaya gelen bir misafirdi bu. Doğar doğmaz ilahi davete lebbeyk diyen bir misafir. Birkaç gün önce Mısır’ın yoksul mahallerinden birinde salih bir baba ve saliha bir anneden dünyaya gelen bir misafir.

Firavun’un tüm uğraşlarına rağmen yüce Mevla Musa’nın (as) doğması için uygun zemini hazırlamıştı. Musa peygamber dünyaya gelmişti gelmesine ama onun ve ailesinin hayatı tehlikede idi. Zira iki farklı cihetten gelen bir tehlike söz konusu idi. Birisi zaten beklenen bir düşmanlıktı ki bu Firavun tarafından gelebilecek olan bir tehlike idi. Zira Musa’nın dünyaya geldiğini öğrenirlerse hemen onu öldüreceklerdi. İstihbarati bir bilgi kâfi idi bu iş için. Diğer tehlike ise İsrail oğullarındandı. Zira onların büyük çoğunluğu da kendilerine yapılan onca zulme rağmen hidayete değil dalalete talip olmuşlardı. Kendilerine yönelik bu zulümlere ortak olacak kadar aşağılamışlardı. Bilhassa kendi çocuğu öldürülenler haset damarları kabardığından komşularının doğan erkek çocuklarından Firavun’un askerlerini ve ebelerini haberdar ediyorlardı. İşin daha vahimi ise Firavun’un Kıptilerden olan çocuklara dokunmamasından dolayı ahlaksızlığı seçen kadınların sayısı da gün geçtikçe artıyordu. Dolayısıyla Musa peygamberi çetin bir mücadele bekliyordu ki zaten bu mücadele için kıyam edecekti. Bunun için yaşaması elzemdi. Bundan dolayı yüce Allah onun mübarek annesine şöyle bildirdi ki Musa peygamber hayatta kalsın. “Çocuğu emzir, başına gelecekten korktuğun zaman onu suya bırak. Korkma! Onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız.” (Kasas 7).

Hz. Musa’nın mübarek annesi bu ilahi ilham ile onu Nil nehrine bıraktı. (Bu mübarek kadını bir sonraki makalede daha teferruatlı olarak ele almaya çalışacağız). Onu izleyen ablası sandığın Firavun’un sarayına gittiğini görünce dehşete kapıldı. Tüm uğraşları onu Firavun’un zulmünden kurtarmak içindi. Ama şimdi sandık tam da onun sarayının önünde durmuştu. Lakin korkmaya lüzum yoktu. Çünkü Musa hıfz-ı ilahide idi. Musa peygamberi Firavun’un zulmünden kurtarmaya muktedir olan Rabbimiz onu bizzat Firavun’un sarayında da yaşatmaya muktedirdi elbet. (Bu ilahi bir lütuf idi ancak Musa(as) ile sınırlı değildi. Rabbimiz kendisinden önce de sonra da “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.” diyen kullarına da benzer lütuflarda bulunmuştu. Tarih; Nemrutların, Süfyanların, Deccallerin salih kullar üzerindeki komplolarının sonuçsuz kaldığı onlarca, yüzlerce olaya şahit olmuştur. Tecritler, sürgünler, hapisler, yasaklamalar, cinayetler, katliam şebekeleri, zulümler, iftiralar, etkisiz kalmış ve İslam yükselen değer olmuştu ve olmaya da devam edecekti).

Evet, sandık tam da Firavun’un sarayının önünde durmuştu. Onu görenler hemen sandığı alarak içine baktılar ve onun bir çocuk olduğunu anlayınca hemen saraya haber verdiler. Bunun bir erkek çocuğu olduğunu öğrenen Firavun onu hemen öldürmek istedi. Lakin Allah, saliha bir kişi olan ve kendi övgüsüne mazhar olan Hz. Asiye’nin eliyle onu korudu. (İleride Hz. Musa’nın terbiyesinde önemli rol oynayan Hz. Asiye’den de bahsetme niyetindeyiz). Onun hayatta kalması için amansız bir mücadele verdi ve Musa peygamberin sarayda kabul görmesini sağladı. ( bakınız Kasas suresi 9. Ayet).

Onlar Musa’yı saraya aldılar. Ama bir şey vardı ki ondan kimsenin haberi yoktu. Bu çocuk ileride kıyam edecek ve Firavun saltanatını yerle bir edecekti. Nitekim yüce Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Firavun’un adamları onu almışlardı. Firavun, Haman ve askerleri suçlu olduklarından o onlara düşman ve başlarına da dert olacaktı.” (28/8) Evet, Musa sarayda idi ama buraya yerleşmek, buranın nimetlerinden istifade etmek için değil. Aksine adaletsizlik üzerine bina edilen bu sarayı sakinlerinin başına yıkmak için.

Burada sorulması belki üzerinde düşünülmesi gereken bir sual vardır ki o da; Musa aleeyhisselamın neden Firavun’un sarayında büyümesi gerektiğidir. Bunu şüphesiz en iyi Rabbimiz bilmektedir. Bizim idrak edemeyeceğimiz kadar çok olan hikmetlerinden bir iki tanesi üzerinde durmakta fayda var. Bu durum kibrin doruklarında olan Firavun’a verilmiş ilahi bir derstir. Onu zelil eden bir durumdur. Firavun yaşamının sonlarında bu gerçeğin farkına varmış ve nasıl olurda kendi saltanatımı darmadağın eden adamı kendi ellerimle büyüttüm diyerek ayetin tabiriyle kiniyle gebermiştir. Diğer bir hikmet ise Musa peygamberin bu habis rejimi tüm yönleriyle tanımasını sağlamak içindi. Musa‘nın (as) inkılabının amaçlarından birisi de Firavni sistemi yok etmek ve halk üzerindeki sultasına son vermek idi. Bunun içinde bu sistemi çok iyi tanımalıydı. Zulmün kaynağını ve zaaf noktalarını iyi tespit edebilmeliydi. Musa sarayda zulmü, çıkarcılığı, sömürüyü ve zorbalığı tanıyacaktı. Tanrı olduğunu zanneden Firavun’u ve sistemini tanıyacaktı. O sarayların görkemine tanık olacak ve saray sahiplerinin mazlumlara nasıl zulmettiğini müşahede edecekti. Zalimlerin mazlumların paralarıyla nasıl iktidar olduklarına tanık olacaktı. Bir tarafta kıt kanat geçinen mazlumları öte yandan sarayın tükenmek bilmeyen nimetlerinden istifade eden seçkin(!) insanları görecekti. Hülasa fısk ı fücurun, adaletsizliğin, zulmün, baskının, iltimas ve küfrün merkezi bu saraydı dolayısıyla da Musa (as) bu sarayda idi.

Related Articles

9 Comments

  1. Hakses kardeşimiz görüşlerinize aynen katılıyorum.Zira hakikatleri Üstad Bediüzzaman’ın tabiriyle iki kere iki dört misali ispat eden Halk Haberde yayımlanan yazılarını her akli selim kabul eder. yeter ki bu yazıları gerekli yerlere ulaştırabilelim.

  2. Öneri ;
    Halk haberin özellikle yazarlarının yazıları genelde belirli bir kesim tarafından okunmakta ve belirli bir döngüde paylaşım yapılmaktadır. Tabi bu işlemi yapan yazarlardan ve Halk Habere gönül verenlerden Allah razı olsun. Evet özellikle ülkemizde okuma oranı maalesef çok az. Onun için bana göre Halk Haberin özellikle okuyan kesime ulaşabilmesi önemlidir. Bunun için Halk Haber editörlerine tavsiyemiz : belirli aralıklarla özellikle facebook üzerinden sayfa tanıtımları yapılmasıdır. Bunun yanında yazarlara ve halk habere gönül verenlere tavsiyemiz çevresini ve kendi facebook sayfaları üzerinden kişileri halk habere davet etmeli, yönlendirmeye çalışmalılar. Aslında sayı hiçbir zaman önemli değildir ama okuyan nüfusa ulaşmak içinde bazı sayıları kat etmek gerekiyor. Halk haberden ricamız bu öneri yazımızı facebook ve twitter üzerinden paylaşıma açmasıdır. Tabi bir sorun olmazsa. Allah yardımcısı olsun Hakka ve Halka gönül verenlere.

    1. Kurulduğumuz günden beri hiçbir reklam vermeden ve almadan yayın hayatımızı sürdürdüğümüzden doğal bir şekilde ilerlemeyi uygun görüyoruz. Takipçilerimiz sizin söylediğiniz çalışmaları uygun gördükleri çerçevede yapmaktadır. Bir duyuru şeklinde üzerinde durmak ve tekrar etmenin hafiften de olsa bir zorlama havası uyandırmaması için paylaşıma açılmaması uygun görülmüştür. Teşekkürler. Kolay Gelsin.

  3. Kurulduğu ilk günden beri halkın ve hakkın yanında olmayı kendisine prensip edinen Halk Habere şükranlarımı sunuyorum. Allah halk haber editörlerinden ve yazarlarından razı olsun. Kendisine hakikati ölçü edinen halk habere teşekkürler. Halkın sorunlarını dertlerini korkusuzca dile getiren halk habere teşekkürler. En başta hem editör olan hem de yazılarıyla bizleri bilinçlendiren Hüseyin Yahya CEVHER ve Gazi Direnene teşekkürler. İşlerinin yoğunluğuna rağmen halk haberle ilgilenmelerine bir kez daha teşekkürler. Bunun yanında yazarlardan olup sürekli bizleri bilinçlendiren , farklı bakış açıları sunan, yazılarıyla gündem değerlendirmesi yapan , dini ve ahlaki konulara eğilen, bilimsel olaylardan haber veren ; Süleyman DAĞISTANLI, Cabir AÇIKSÖZ, Musa GÜNEŞ, Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU, Lokman Hikmet SEBAT, Ömer Faruk YILMAZER, Said Hilmi CİHAN, Tarık Şamil YILMAZ yazılarıyla bizi aydınlatan bu yazarlara teşekkürü bir borç biliyoruz. Allah Halk haber ailesinin gücünü arttırsın , daim yardımcıları olsun bu sisli ve bulanık hava da.

  4. Allah hayırlı çalışmalarda meşguliyetinizi ve başarılarınızı artırsın Ahmet Yasin hocam. Yazılarınızla zamane firavunları ile Hz. Musa zamanı firavununun temelde farkları olmadığını anlıyorum. Allah razı olsun. Selamlar.

  5. ÖZÜR VE DUA TALEBİ
    Uzun bir süre önce başladığımız “İnkılab-ı Musa-ı Kelim” adlı yazı dizisini, günlük meşgaleler dolayısıyla düzenli olarak sunamadık. Bundan dolayı kıymetli “Halk Haber” site yöneticileri ve yazarları ile değerli takipçilerinden özür diliyorum. Eleştiri ve önerilerinize açık, dualarınıza muhtaç bir kardeşiniz olarak sizlerin duaları ve yüce Rabbimizin yardımlarıyla, bu çalışmayı daha seri şekilde yayımlama gayretinde olacağımı belirtirim.

    1. Allah yardımcınız olsun sayın Ahmet Yasin Yiğitoğlu. Siz gönderdiğiniz zaman yazılarınız yayınlanacaktır. Bizim açımızdan bir sorun yoktur. Kolay Gelsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top button