İNKILAB-I MUSA-I KELİM 4 –ZUHUR- Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU
İNKILAB-I MUSA-I KELİM 4 –ZUHUR- Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU
“Bir şeyi dilediği zaman, O’nun buyruğu sadece, o işe “ol” demektir, hemen olur.” (Yasin 82)
“…Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff 8)
Firavun azmış da azmıştı. Çocukları katletme ve timsahlara yem etme eylemi de devam ediyordu. Kararan kalplerle masum hayatlar da kararıyordu. Ama binler meyve netice verecek mazlum yavruların kanı Musa nebiyi vücuda getirdi. Musa-ı Kelim’in dünyaya gelmemesi için Firavun ve Allah’ı bırakıp Firavun’u Rabb ittihaz edinen adamları çok uğraştılar. Türlü türlü tedbirler aldılar, binlerce masum yavrunun kanını akıttılar. (Burada bir hususu hatırlatmakta fayda var. Bu anlatılanlar özellikle çocukların vahşice katledilmesi meselesi Firavun zamanına has bir olgu değildir. Aslında bizler de habis emeller uğruna yüz binlerce masum yavrunun katledildiği ve zamanın Firavunlarının hüküm sürdüğü bir asırda yaşamaktayız. Bir farkla ki zamanın eli kanlı Firavunlarının çoğu Müslüman görünümlü canilerdir ki halklar onların asıl kimliklerini görememektedir). Ama bir netice alamadılar. Zira onların güç ve saltanatları fani ve tedbirleri de beyhudeydi. Zahiri sebeplere göre hareket ediyorlardı. Kendi maddi hesaplarına göre kesin netice almaları gerekiyordu. Ama bilmedikleri belki bilmek istemedikleri bir hakikat vardı ki o da tüm kâinatı yoktan var eden yüce bir yaratıcının varlığı ve birliği idi. Sebepleri dahi o halk etmişti. Onun üstünde hiçbir güç ve otorite de yoktu. O neyi murad ederse o olurdu ve O’nun muradı Musa peygamberin dünyaya gelmesi, zalimlerin saltanatını tar u mar etmesi ve insanların onun vasıtasıyla hidayet bulması idi. Allah daha önce nurunu tamamladığı gibi yine tamamlayacaktı. O gücü tevazuda karar kılmıştı ve kibir ehlinin kibrini de kıracaktı elbette. Bu bir sünnetullah ve adetullah idi. Ve nihayetinde Ulul azm peygamberlerden olan Hz. Musa dünyaya geldi. Üstelik çocukların öldürüldüğü yılda. Hz. Musa çocukların sağ bırakıldığı yıl dünyaya gelse bir sıkıntı yok idi. Bu normal bir durum olarak karşılanacaktı. Ama yüce rabbimiz bununla sayısız mesaj vermek için böyle yapmıştı. Kibir ehlinin zelil olması, Allah’ın kudret ve azametinin görülmesi, müminlerin imanlarının artması bu sayısız mesajlardan sadece birkaç örnektir. Şu halde şartlar ne olursa olsun müminler Allah’a dayanmalı, o ne güzel vekildir demeli ve zalimlerden asla korkmamalılar. Allah’ın kendilerine mutlaka bir çıkış yolu göstereceğini bilmeliler. (Bakınız talak suresi 2-3. Ayetler).
Musa aleyhisselam zuhur etmişti. Şirki ve küfrü yok edip fitne ateşini söndürmek, Mazlum ve Mustazaf halkların uyanıp kıyama kalkmalarını sağlamak, zalimlerin kalplerine korkular salmak, türlü renklerle anılan saraylarını başlarına geçirmek ve ilahi nizamı hâkim kılmak için. Evet, Musa nebi yüce bir amaç için zuhur etmişti. Bu amaç Kur’an-ı Kerim’de;
“Doğrusu Firavun, ülkesinde zorbalık yaptı, büyüklük tasladı. Halkını çeşitli fırkalara ayırdı. Onlardan bir topluluğu, erkek evlatlarını kesmek, kız evlatlarını ise hayatta bırakmak suretiyle özellikle zayıflatmak istiyordu. O, bozguncunun teki idi.
Biz ise o ülkedeki güçsüzlere ihsanda bulunmak, onları dünyada örnek şahsiyetler yapmak ve ülkeye onları varis kılmak, onlara dünya hâkimiyeti vermek; Firavun’u, Haman’ı ve onların ordularını ise korktuklarına uğratmak istiyorduk.” (Kasas 4-6) ayetleriyle dile getirilmiştir.
Musa peygamberin mübarek doğumlarıyla Mısır’ın tarihinde yeni bir dönem başlamış ve Mısır’da karanlık günler yavaş yavaş geride kalmaya başlamıştı. Zira Mısır’ın necat vesilesi dünyaya gözlerini açmıştı. Mısır, Yusuf peygamberi bağrına basarken hissettiği heyecanı yeniden yaşıyordu. Atası Yakup ve Yusuf peygamberlerden sonra şimdi de Musa-ı Kelim tevhid mücadelesi verecekti Mısır’ın topraklarında.
Allah’ın seçkin kullarının zuhur ve kıyamları olmasa müstekbirler dünyayı tam bir cehenneme çevirirler. Bundan dolayı yüce Allah her asır ve zamanda seçkin kullarını gönderiyor ki bu alçaklar habis emellerine ulaşamasınlar. Her Firavun’a karşı bir Musa elbet var oluyor. Önceleri peygamberler bu ağır emaneti yüklendiler ve onlardan sonra Allah’ın seçkin kulları olan veliler, şehitler. basiret sahibi âlimler, takvayı esas alan hizbullahi erler bu ilahi davayı yüklendiler. Peygamberlerin emanetine sahip çıkarak meydanı zalimlere bırakmadılar. Kıyam dalgaları birbirini izledi ve Hüseyinler, Seyyid Kutuplar, Bediüzzamanlar, Nasrullahlar ve Ruhullahlar hep var oldu ve var olmaya da devam edeyor. İlahi dava sahipsiz değildir elbet. Lakin her şeyin bir vakte ve uygun bir zemine ihtiyacı vardır. Uygun şartlar oluştuğunda Allah hiç beklenmedik yerlerde Musaları gönderecek, Firavunların beklemediği zaman ve mekânlardan Musalar çıkacak ve zalimlere gerekli dersi verecektir.
Musa-ı Kelim dünyaya gelmişti ve ağır sorumluluklar kendisini bekliyordu. Ancak tam olarak galip gelmesi için halkın uyanıp ona destek olması gerekiyordu. Yoksa imtihanın ne önemi olurdu? Acaba beni İsrail’in tavrı nasıl olacaktı?