İLLÜZYONLAR KARANLIĞINDAN HAKİKAT GÜNEŞİNE HİCRET…! -1- Zülfikar DOLUNAY
İLLÜZYONLAR KARANLIĞINDAN HAKİKAT GÜNEŞİNE HİCRET…! -1- Zülfikar DOLUNAY
Bu meydanı imtihan yeri olan dünya, insanoğlunun en girift çetrefilli ve çok yönlü ayrıntılı sınava tabi tutulduğu ve soruların illüzyonlar yumağı içinde sunulduğu, kişinin kalbinde gizlediklerinin deşifresini sağlayan açığa çıkaran bir mahiyette olan rüyadan bir derece daha hakikatli, bireye verilen cüz’i irade ile sorumluluk sahibi kılınan insanın ahirette biçeceği ekinin tarlası konumunda olan fani –geçici mekandır…
İllüzyon, bir gerçeğin- doğrunun olduğu gibi gösterilmeden çarpıtılarak veya tam aksi yönden yansıtılarak algı yanıltmaları ile gözlerin kulakların yanlış algılamalarını sağlamaktır. Hal böyle iken aceleci, unutkan, nankör, cahil gibi özelliklerle yoğrularak yaratılmış, hiperaktivite ve dikkat eksikliği marazına genel olarak müptela olan insanın, illüzyonlar yumağıyla sarmalanmış bu hayat imtihanında aldanmadan, yoldan sapmadan, sürçmelerle yalpalamadan, vesveseler okyanusunda boğulmadan ahirete uyanması-geçmesi ne derece muhal ve zor olacağını her insan olan insan bilir. Bu illüzyonların bazıları kişinin benliğinde bazıları his ve duygularında, hayal ve vehminde bazıları insi ve cinni şeytanların fısıltı-vesvese ve vaatlerindedir. İşte bu gerçekler çerçevesinde bizi dünya karanlıklarından girdaplarından çukurlarından depremlerinden acılarından hastalıklarından kurtarıp ahiret aydınlığına düzlüğüne huzur ve saadetine neşesine mutluluğuna ulaştıracak-yolumuzu aydınlatacak bir güneşe ihtiyacımız olduğu artık tüm insanlığın malumudur…
Yüce Allah, bu karanlık dünya illüzyonunda, gerçeği yanılmadan fark edebilmesi, hakikati güneş kadar açık görebilmesi ve ona göre yanılgı ve yanlışlardan uzak doğru tercihlerde bulunabilmesi için değişik vesilelerle insanoğluna yardım elini uzatmış İlahi emir ve nehiylerini beyanatlarını peygamberleri aracılığıyla ulaştırmış ki; biz buna İslam dini diyoruz. Bu ilahi beyanatları ve kainatı-evreni ve hayatın anlamını gayesini anlayacak kavrayacak önemli bir özellik olarak insana Yüce Allah akıl-fikir-hikmet bahşetmiştir ancak akıl, tek başına bir insanın her olayı ve olguyu doğru anlamasını doğru yorumlamasını ve doğru hareketlerde bulunmasını sağlayacak yeterli düzeyde aydınlatıcı değildir. Bir kişinin elindeki küçük bir el fenerine güvenerek-kendine yeterli bularak zifiri karanlık gecede zor ve ıssız bir yerde vahşi parçalayıcı hayvanların kol gezdiği hengamede yolculuğa çıkmasının sonuçları açısından ne derece aptallık ve bedbahtlık olacağını her akl-ı selim insan anlar-bilir. Ki akıl dahi sadece kendisinin merkez edinilmesini ve böylece yola çıkılmasına karşıdır-doğru bulmaz…
Akıl tefekkür ve düşünce boyutuyla sebep- sonuç ilişkisi içerisinde, bu derece muhteşem bir kainatın mutlak bir sahibi ve hakimi olduğunu ve başıboş bir şekilde yaratılmadığı bir amaç ve hedef çizgisinde hareket ettirildiği sonucuyla bir yaratıcının varlığını ve Yüce Allah’a karşı muhatap olduğu tespitini yapar. Bu noktadan sonra akıl daha fazla ilerisini göremez-göremeyebilir. Bundan sonrası Allah’a ve gayba iman devreye girer. Yüce Allah akıl için bazı işaretler sunmuş ancak bütününü göstermemiş bazen yarı bulutlu sisli göstermiş işte göstermedikleri için en önemli yol aydınlatıcısı Allah’a güçlü bir imandır-itminandır-güvendir. Hakiki imanı itminanı-güveni elde eden müminler aynen gündüz güneşin aydınlatıcı nuruyla yolculuk yapan her eşyanın her varlığın her olay ve olgunun hakikatini-sosyal gerçekliğini olduğu gibi görebilen tam mutmain-sekinet sahibi kişiler gibi iken Allah’a iman etmeyenler-inanmayanlar-güvenmeyenler-şüpheler okyanusunda dalgalarla boğuşanlar ise sanki gecenin zifiri karanlığında gözlerinin feri-ışığı kaybolmuş hiçbir eşyanın ve varlığın hakikatini doğru algılayamadan sosyal gerçeklikten uzak yanılgılar aleminde bocalamalarla bataklığa saplanıp hareketsiz ve çaresiz kalmış nereye gitmesi gerektiğini bir türlü anlayamadan rüzgar önünde savrulan yaprak misalidirler… Güçlü bir iman, selim bir aklın getirisidir- sonucudur. Allah’a İman etmeyenlerin selim bir akıldan da yoksun olduklarının delilidir.
İnsanlık tarihi-peygamberler tarihi bu hakikatler çerçevesinde unutulmaz örneklerle doludur-şahittir. Hz. Adem’in cennetten yeryüzüne gönderilişi, Habil ile Kabil’in yaşadıkları, Hz. Nuh’un kavmine ilahi ihtarları akl-i delilleri sunması onların ise tamamen atalarına bağlılıktan dem vurarak aklın hakikatlerine yüz çevirmeleri böylece karanlık dünyanın karanlık tufanına mağlup olarak esfele safiline düşmeleri-boğulmaları gibi Hz. İbrahim, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz.Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. İsa ve Peygamber efendimiz ve daha nice peygamberler (Yüce Allah azze ve celle’nin salat-u selamı tüm peygamberlere ve ehli beytin üzerine olsun) ve ayrıca Al-i Muhammed olan Ehl-i Beyt’in hayatları incelenirse konumuz daha iyi anlaşılacaktır.
İnsanlık dönem dönem geliştikçe terakki edip yükseldikçe illüzyonlarda bu açıdan farklılık arz etmekte çeşitlilik göstermektedir. İnsanlığın her yönden zirveye çıktığı dönem olan Ahirzaman da tüm insanlık, bütün tarihe bedel olaylar, illüzyonlar, imtihanlar sarmalından geçecek ve geçiyor da. İnsanlık için tek kurtuluş yolunun Öz Muhammedi İslam olduğu gerçeği artık inkar edilemez düzeyde kesinliğe ulaştı. Bu hakikati perdeleyip göstermek istemeyen dünyanın sömürgeci emperyalist Siyonist zalimleri değişik illüzyonlarla hilelerle ortaya çıkardıkları ve dünya halklarına sundukları Amerikancı İslam modeliyle insanlığın Öz Muhammedi İslam’a yönelmelerini engellemeye çalışmaktadırlar. Bu illüzyon Amerika ve İsrail müttefiki sözde İslamcı gerçekte Siyonist canilerinin son oyunudur ve kendi sonlarının kendileri tarafından hazırlanışıdır inşaallah… vesselam.