Halk Haber'den...

Hayatı minimum yaşamak

“Hayatı minimum yaşamak” son dönem benimsediğim bir hayat felsefesi. Gerçi; istesek te şu halimizle hayatı maksimum yaşayamayız ama bu durum “minimum yaşama gerekliliği” gerçeğini değiştirmez. Zira her insan kendisine göre daha minimum yaşayan bir insan bulabilir. Burada olay bir çıkmaza gidiyor gibi gelebilir. Evi olan insan evi olmayana göre mi yaşayacak, peki sokak ta yaşayan insanlarda var o zaman ne olacak, iki elbisesi olan insana göre bir elbisesi olan insan da var, yılda iki defa et yiyen insanlarda var bir defa et yiyen insanlarda var. Bazıları da çıkıp; sanki lüks içinde yaşayan mı var ülkenin durumu belli diyebilirler.

“Hayatı minimum yaşamak” tam olarak bunlar olmasa bile buna yakın şeylerdir. Kast edilen niyet şu olabilir; iki gömleği olan bir kişinin; gömleği yırtılmış, eskimiş olan bir başkasına yardımda bulunmasıdır. Evi olanın yapması gereken ikinci evi alma mücadelesi yerine evi olmayanlara destek olmak olacaktır. Ancak böyle olursa gerçek manada hayatı minimum yaşamış oluruz. Halkımızın sistematik bir şekilde borç batağına sürüklenerek fakirleştirildiği bir dönemde bu tür yardımlaşmalara ziyadesiyle ihtiyacımız vardır. Özde kendisinin olan ama sömürü düzeninin bir şekilde elinden aldığı paralarla kredi batağına sürüklenerek borçlandırılan ve bu şekilde köleleştirilmek istenen insanımızı bu çarktan kurtarmak için “hayatı minimum yaşamak” felsefesini her Müslüman benimsemelidir. Bu satırları yazarken gömlek meselesi mantıklıda ev meselesi kafama yatmadı diyen okuyucuların olabileceği aklıma gelmedi değil. Zira çoluk çocuğumuz var onların istikbali falan filan yani… Onlara da şöyle bir cevabımız olabilir, aflarına sığınarak siz İslam’dan hiç bir şey anlamamızsınız. Asıl istikbal, rahat bir şekilde dünyayı yaşayacak bir nesil değil çocuklarımıza manevi anlamda yaşanabilir bir dünya bırakmak olmalıdır. Böyle bir nesil ancak hayatı minimum yaşayarak yetiştirilir.

Bu cümleleri kurarken tarihten; hasır üzerinde yatan peygamber efendimiz(sav), Medine de Müslümanların su sıkıntısı çekmesinin ardından Yahudi birisine ait olan bir su kuyusunu alarak Müslümanların hizmetine sunan Hz Osman, eline geçen her dünyalığı fakirlerle paylaşan Ebu Zer el Gıffari, yakın zamanda Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bize en büyük dayanak olmaktadır. Bütün ömrünü îman ve Kur’ân hizmetinde geçiren bu mümtaz şahsiyet, tüm hayatını iktisat ve kanaatla geçirmiştir. Cemiyetin imamını kurtarmak için yani; İslam ümmetinin babası konumunda olarak evlatlarına gerçek manada bir istikbal hazırlamak için hayatı minimum yaşamıştır. Çok az yiyen ve israftan son derece kaçınan Said Nursi Hazretleri, “İktisat” için özel bir eser kaleme alarak, mühim tesbitlerde bulunmuştur. Bu eserinde, herkesin fakr u zaruret içinde bulunduğu, aç ve muhtaç olanların verdiği acı ve üzüntünün, kişinin gayrı meşru bir sûrette kazandığı parayla aldığı lezzeti, vicdanı varsa acılaştıracağını belirtmiştir. Yine konumuzla bağlantılı olarak Said Nursi Hazretlerinin şu sözü çok büyük bir ders vermektedir. “Eskiden ekser İslâm aç değildi; tereffühe ihtiyar vardı. Şimdi açtır, telezzüze ihtiyar yoktur.”

es selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtü.

Related Articles

2 Comments

  1. yazınız için teşekkürler. böylesi bir günde bu önemli hususları tekrardan hatırlattı bizlere. bir ricam var halkhaberden. yazarlarımızın yazılarını siteden takip ediyorum. yalnız yazılar çok silik. bu yazı rengini biraz koyulaştırmanın imkanı yok mudur? gözlerimden muzdaribim. bu husus beni rahatsız ediyor. ilginize arz olunur. selam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top button