Süleyman DAĞISTANLI

GERÇEK SUSUZLUK – Süleyman DAĞISTANLI

gercek-susuzluk

GERÇEK SUSUZLUK – Süleyman DAĞISTANLI
“Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz?” (Bakara 214)
Yıllar önce yine bir ramazan ayında, neden dolayı olduğunu hatırlayamadığım ama ne kadar susadığımı hiç unutmayacağım bir günde, iftara saatler kalmasına rağmen artık konuşacak, yerimden kalkacak takatim dahi kalmamıştı susuzluktan. O kadar susamıştım ki uyuyamıyordum bile. O sırada anneme dönüp anne demiştim; “bu susuzluk nasıl bir şeydir ki, ne yapsam, ne ile uğraşsam da bir türlü geçmiyor ve içimde artarak aynen devam ediyor.” Annem o çok şaşırdığım cevabı verince acı bir tebessüm kaplamıştı yüzünü; “Oğlum demişti, susuzluk evlat acısı gibidir. Bir anne baba eğer evladını kaybetmişse ya da evladından yana bir sıkıntısı varsa, ne yaparsa yapsın, ne işle uğraşırsa uğraşsın, uyusun, kalksın, gülsün, ağlasın, çalışsın, otursun hiç fark etmez; o içindeki acı ne geçer ne de azalır bilakis artarak devam eder.” Verdiği cevaba çok şaşırmıştım annemin. Evladın en zor ve en büyük imtihanlardan biri olduğunu bilsem de evladım yoktu sonuçta. Akşam ezanı ile son bulacak olan susuzluğum ile kıyasladığımda sanki biraz daha iyi anlamıştım evlat ile imtihanın ne zor ve çetin bir imtihan olduğunu. Belki şu dünyada bir süre sonra son bulacak susuzluk çekenler vardır ancak, eminim ölünceye kadar son bulmayacak olan evlat acısı çekenlerin sayısı çok daha fazladır. O günden beri her susuz kaldığımda, tarih boyunca evladı ile imtihan olan sayısız insan gelir aklıma ve utanırım susuzluktan dolayı bitap düştüğüme. Sonra imtihanları birbirinden tamamen farklı olan sayısız insan gelir aklıma ve susuzluğu akşam ezanı ile son bulacaklar ile evladından yana verdiği imtihan dolayısı ile yürek yangını ölünceye kadar bitmeyecek olanlar.
İşte o zaman anladım, bizler ile türlü imtihanlarla birlikte evladıyla da imtihan olan enbiyalar, evliyalar, İslam kahramanları ve tarihin şahitlik ettiği isimsiz kahramanlar arasındaki farkı. İşte o zaman anladım “Yaptıklarına sevinen ve yapmadıklarına karşılık övülmekten hoşlananlar…” (Al-i İmran 188) ile “Rablerine razı olarak ve kendilerinden razı olunarak dönenler…” (Fecr 28) arasında ki farkı. Yine o an anladım, insanların ilki olan Âdem(a.s.)’ın bir evladının diğer bir evladını öldürmesi ile yüreğinin nasıl yandığını. Daha sonra, İnananlar ile birlikte bindiği gemiden, küfür ve inat dalgaları ile boğuşan ve en sonunda da helak olan oğlu Kenan’ı izlerken, tüm yeryüzünün sularla dolu olmasına rağmen yüreği kavrulan Nuh(a.s.)’ı düşündüm bir an. İlahi emir gereği oğlu İsmail (a.s.)’ı kurban taşına yatırıp eline bıçağı alan İbrahim (a.s.)’ın yüreğinin nasıl yanmış olabileceği geldi aklıma ve o an anladım Allah(c.c.)’ın Halili olabilmenin ne demek olduğunu ve nasıl yanmak gerektiğini. Tüm evlatlarını kaybettikten sonra “Meşakkat ve acı ile bana şeytan dokundu.”(Sad 41) diyen ve yüreğinin yangınına kâinata ders olacak bir sabırla tahammül eden Eyyub (a.s.) geldi aklıma, o an anladım yürek yangınına ve evlat acısına dahi Peygamberi bir tahammülün ne demek olduğunu. 40 yıl Yusuf (a.s.) beklerken yüreği kavrulan Yakup (a.s.) ve hüzün kulübesi geldi aklıma. Acaba dedim, Rabbine verdiği söze olan sadakatini göstermek için küçük Meryem(a.s.)’i mabede hizmetkâr olması için veren annesi Hanne’nin yanan yüreğini anlayabilir miyiz? Suya kanmanın ne demek olduğunu, oğlu Abdullah’ı kurban taşından 100 deve karşılığı kurtaran Abdulmuttalip’den öğrenmeliyiz bence. Yürek yangınının ve susuzluğun ne demek olduğunu beş evladını elleriyle toprağa veren Kâinatın Efendisi Muhammed Mustafa (s.a.v.)’den öğrenmeliyiz. Şimdi düşünelim birde hem susuzluğu hem evlat acısını aynı anda yaşayan İmam Hüseyini(a.s.). 6 aylık evladı kucağında susuzluktan gökyüzünü titretircesine ağlarken, okla vurularak şehid edilen İmam Hüseyini(a.s.) birde şöyle susuzken düşünelim. Peygamber evlatlarının susuz bir şekilde teker teker doğrandığı Kerbela sahrasının susuzluktan çatlayan bağrını bir kez daha düşünelim. Cennet gençlerinin efendisi İmam Hüseyin ve evlatlarının susuz bir şekilde şehid edildiği Kerbela şehitlerinin tarihe geçip âleme cihad ve şahadet dersi verdiğini ancak o zaman anlayabiliriz.

Her susuzluğu ve her yürek yangının söndürecek bir rahmet pınarı vardır elbet. Yanmış ve kavrulmuş yüreklerimizin Kevser havuzundan kana kana içerken hayat bulmasını diliyoruz Rabbimizden. Ama bu dünyada da yanmış yüreklere su olmak gerekir, rahmet olmak gerekir. Ve bence bu yangını söndürecek o rahmet pınarları, nebevi yolu izlemeden geçer. Ancak o zaman yanmış ve kavrulmuş yürekler hayat bulabilir. Zira “Biz bu Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz…”(İsra 82) diye buyurmuyor muydu Rabbimiz?

İbrahim misali Nemrutlara “LA” deyip, ateşleri göze alabildiğimizde, Rabbimizin emrine “Lebbeyk” deyip İsmaillerimizi kurban taşına yatırabildiğimizde, İmam Hüseyin gibi “Heyhat Minezzile” diyerek zulme başkaldırıp bu uğurda tüm varlığımızı ortaya koyabildiğimizde; işte o zaman tarih boyu zulümden ve acıdan kurumuş ve yanmış tüm gönüllere şifa kaynağı, şu zamanda yaşayan tüm mazlum ve mustazaflara yağmur misali rahmet ve gelecek için ümit ışığı olabiliriz ancak. Aksi takdirde her iki dünyamızı da perişan etmeyi kendilerine şiar edinen Deccali ve Süfyani sistemler ve sadık uşakları, bizleri sonu bu dünyada ve öteki dünyada rezillik olan ve sonsuza kadar bitmeyecek olan bir yürek yangınına ve susuzluğa mahkûm edeceklerdir. Ama eğer içerisinde gönüllerimize şifa ve rahmet kaynağı olan Kur’an’ı ve onun günümüzde yaşayan asıl temsilcilerinin, yaşayan Kur’an olan Resulullah(a.s.) ve onun pak neslinin yolundan ve izinden gidersek, su üzerindeki köpük misali geçici ve güçsüz olan batıl dağılıp yok olacak ve akşam ezanları bir an önce okunacak, yanıp kavrulmuş yürekler suya kanacaktır inşallah.
İlahi! Bizleri senin rızan için hakkıyla oruçlarını tutan kullarından eyle. Bizleri bu dünyada imtihan ettiğin şeylerden dolayı yüreği kavrulsa dahi Senin Rahmetin, Resulünün şefaati ve Kevser Havuzu’nun serinliğinin iştiyakıyla imtihanlara sabredip başarıya ulaşanlardan eyle. Ve bizleri, zalimlerin zulüm düzenlerini bitirecek, yüreği yanmışların yürek yangınını söndürecek olan Ezanları okuyan ve bu uğurda şehadete erişebilenlerden eyle. Amin.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu