Gece iki buçuğa kadar müdür atardık – Hüseyin Yahya CEVHER
Gece iki buçuğa kadar müdür atardık – Hüseyin Yahya CEVHER
Arslan, kurt ve tilki arkadaş olmuş, avlanmaya çıkmışlardı. Akşama doğru bir yaban öküzü, bir dağ keçisi, bir de semiz tavşan yakaladılar. Avlarını sürükleyerek ormana getirince kral arslan kurda dönüp:
-Bunları, aramızda adaletle taksim et bakalım! diye emir verdi.Kurt:-Padişahım,dedi,yaban öküzü en büyük av olduğu için size layıktır. Keçi orta boyda, orta irilikte, o da benim olsun. Tilki de tavşanı alsın.Arslan, kurdun taksimine şiddetle karşı çıkıp:-Sen kim oluyorsun da ben varken pay istiyorsun? diye kükredi.Bir pençe ile kurdu yere yıkıp parçaladıktan sonra tilkiye döndü:-Haydi, dedi, avlarımızı bir de sen taksim et!Tilki yüreğini dolduran korkuyu gizlemeye çalışarak:-Aman efendimiz dedi, pay etmekte neymiş? Bu semiz öküz sizin kuşluk yemeğinizdir, keçiyi gün ortasında yer, akşama doğru da tavşanla kendinize ziyafet çekersiniz!Arslan, tilkinin taksimini pek beğenmiş, yüzü gülmeye başlamıştı.-İşte adaletli bir taksim böyle olur diye mırıldandı. Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin sen?Tilki başını çevirip yerde yatan kurdu gösterdi:-Padişahım, dedi, tabi kurdun halinden…
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki tilkinin bir hayvan olduğu halde ders alıp akıllıca hareket etmesine rağmen bazı insanlar bir tilki kadar bile düşünemeyip kurdun yaptığı taksimi yapmaya kalkıyorlar.
Oturduğu yerde biraz daha kaykılıp, “Gece iki buçuğa kadar müdür atardık” dedi.
Sonra yanımdaki öğretmen ağabeye dönerek, “Seni de müdür yapayım mı?” dedi.
Öğretmen ağabey, “Değil müdür, vali yapsan istemem, bana dokunma” dedi.
“Niye kimse müdür olmak istemiyor ya” diyerek sohbete devam etti.
Diyeceksiniz ki bu adamın İl Milli Eğitim müdürüyle ne işi olabilir? Veya atamadan sorumlu bir Milli Eğitim(Gençleri Eritim) Bakanlığı yetkilisiyle… İkisiyle de işimiz olmaz, yüce Allah(cc)’ın izniyle bir ortamda da oturmak nasip olmaz, olursa da böyle bir muhabbete zaten izin vermeyiz. Oturduğumuz adam sarı çizmeli Mehmet Ağa, gerçekten öyle…
“Gece iki buçuğa kadar müdür atardık” derken bulunduğum ilin okullarındaki müdür rotasyonunda bir gücünün olduğunu vurgulayarak aklı sıra hem hava atıyor, hem de gündem yapıyordu. Öğretmen ağabeyin çıkışıyla zaten hava da kalmadı su da…
Konuştukça bu işin yetkisinin üniversitede hocalık yapan birisine ihale edildiğini ve 3-5 kişilik bir grubun bu atamaları yaptığını belirtti. İşte size çete devleti, işte keyfi, küfri, cebri devlet…
Ülkenin en önemli meselesi olan eğitim; esnaf, hoca, inşaatçı, emlakçı, parti binasında çaycı şeklinde tanımlanacak kişilerin eline bırakılmış ve bu iş lanse edilirken de “Çok dikkatli davranıyorlar, akidesi düzgün adam arıyorlar” diye İslami bir hava da verilmeye çalışılıyor.
Bak sen!
Ne oldu akidesi düzgün paralelcilere?
Tilki kadar aklınız olsa paralelcilerin ölüsünden ders alırsınız ama nafile…
Dedim, “Ne oldu geçenlerde görevden alınan binlerce müdüre? Var mı garantisi seneye görevden alınmamaya?”
Baktı, kaldı.
Bak, bak, iyi bak…
Birden,
“Devrim yapmak çok zor” dedi, “hatta imkansız”…
Ne devrimi, nereden çıktı Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, ben devrim demedim, evrim demedim.
Ama dedim, “Sen de ümitli olsan daha hızlı olur, ama sen olmasan da yapacağız.”
Yapacağız, biz layık olamazsak, bizden sonrakiler yapacak, ama bu devrim yapılacak. O kadar.
Niye biliyor musunuz?
Atama işi sarı çizmelilere kaldığı için…
Bu kadar reklama rağmen kimse müdür olmak istemediği için…
Halkımız çete devleti yetkililerinden tamamen sıtkını sıyırdığı için…
Ve en karanlık an şafağa en yakın an olduğu için…
Yarın elbet elbet bizimdir. Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir…
Vesselam.