FAİZ BATAKLIĞINI KURUTMAK – Cabir AÇIKSÖZ
FAİZ BATAKLIĞINI KURUTMAK – Cabir AÇIKSÖZ
Yüce Allah’ın bizlere emir buyurduğu işleri yapmamızın ve nehyettiği işlerden kaçınmamızın hiç şüphesiz bizi her anlamda kurtuluşa, iyiliğe götüreceğine iman etmek dini inancın gereğidir. “Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur.(Ahzab 36)” İlahi fermanına iman eden her Müslüman, Rabbimizin bizim için seçtiğine gönül rızasıyla uymakla mükelleftir.
Cenabı Hakk’ın biz kulları için nihai mutluluğun adresi olan İslâmın, toplumsal-ekonomik-yönetimsel bir yasağı da faizdir. Müslümanım diyen her kişinin, Allah’ın ihlal edenleri benzeri görülmemiş bir sertlikte tehdit ettiği bu faiz rezaletinden yılandan çiyandan kaçar gibi kaçması elzemdir. Ama ne yazık ki yaşadığımız coğrafyada yönetimi elinde tutan kapitalist Süfyani rejimin binbir türlü hilesiyle, helalinden kazanıp biriktirerek ev, araba, bahçe vs. alımını neredeyse imkansız hale getirmesiyle, özellikle Müslüman gözüken iktidar döneminde faiz oranlarının düşürülüp halkın her kesimine faizin cazip hale getirilmesiyle, güven-kardeşlik-karz-ı hasen(güzel bir borç)-diğergamlık gibi faiz karşıtı Kurani kavramların unutturulmasıyla ve saray hocaları vasıtasıyla halkın inancını yalan yanlış fetvalarla bozmalarıyla bugün Allah’a ve Rasülüne savaş açmak olan, en hafifi Kabede annesiyle zina etmek kadar günah sayılan bu lânetlik haram toplumumuzu ele geçirmiş durumdadır. Bu sebeple bu yazımızda faiz batağının getirilerini-götürülerini gündem etmek istedik. İstedik ki yakınımızda, yöremizde bu batağa batanlar çoğalmasın. Halkların tüm erdem ve meziyetlerini dinamitleyen ve şeytan çarpmış gibi ayarlarıyla oynanıp herşeyin tersyüz edilerek, halkımızı helake sürükleyen bu meş’um faiz tuzağını bozmada bizimde bir katkımız olsun.
Halkın algılarıyla oynayan Süfyanilerin saray hocalarının en çok bozmaya uğraştığı hükümlerden biridir faiz. Ve genelde bugün bankalardan alınan faize cevaz veren, öyleydi böyleydi derken kafaları karıştıran (hatta bir dostum İlahiyat Fakültesi’nde okurken derslerine giren İslam Hukuku profesörünün şöyle söylediğini anlatmıştı: ‘ Bu zamanda faize haram diyebilmek için en az bir ekonomist kadar iyi ekonomi bilmek gerekir.’ Yani siz bilmezsiniz, biz alın diyorsak alın demeye getiriyor işi..) sözüm ona modernist, batı yalakası bu saray hocalarının faizi helal etme uğraşları iki başlıkta toplanabilir. Birincisi; Peygamber zamanında yasaklanan faiz kat kat arttırılmış faizdi. Bugün öyle bir şey yok. Artık çok düşük oranlarla faiz alınabiliyor. İkincisi ise; Bugün zaruretler değişmiştir. Örneğin ev bir zarurettir. Bu sebeple ev kredisi alınabilir.
Aslında bu iki hususunda doğru ya da yanlışlığını anlamanın tek bir yolu vardır. Cahiliye Döneminde faiz nasıl uygulanıyordu ve haram edildiğinde ayetler nasıl uygulandı? Bu soruya vereceğimiz cevap bizi bu konuda bugünde ikna edecek cevaplar olacaktır. Bunun için gelin faizi ve yasaklanmasının nasıl uygulandığını tarihe bakarak görelim. Ebubekir Cessas cahiliye dönemi faizini şöyle anlatıyor: “Dirhem ve Dinarı her iki tarafın razı olacağı şekilde belirli bir zamana kadar daha fazla miktarı almak karşılığında borç vermekti. Bu davranış Araplar Arasında yaygındı. (Ahkamul Kuran, c. 2, s. 184)” Yine Fahreddin Razi şöyle anlatıyor o zamanı: “Cahiliye Döneminde Yaygın olan faiz sistemi şöyleydi. Birine belli bir mal borç verilirken her ay başında belli bir miktar alma şartı üzerinde anlaşılırdı. Malın aslı ise borcu alan kişinin yanında kalırdı. Belirlenmiş süre gelip çattığında borçlu borcu ödeyemeyecek durumdaysa, ödemediği zamana karşılık borcu arttırılırdı ve ek süre tanınırdı(Tefsirul Kebir, c 7, s. 186). Yine bu tür kaynaklardan o dönemde ihtiyaç, ticaret ve üretim mallarında da faizli borçlanmaların olduğunu okumaktayız. Şimdi bu bilgileri birkez daha okuyun ve akl-ı selim ile kendinize şu soruyu sorun. Cahiliye çağı faiz anlayışıyla bugünkü faiz anlayışı Arasında ne fark var? Bugün bankalardan alınan krediler de ya bir gayrı menkul, ya ticaret, ya da ihtiyaç kredisi altında alınmıyor mu? Ve alınan bu krediye sabit bir faiz koyulup, ödenmemesi veya geciktirilmesi halinde faiz arttırılmıyor mu? O zamanki başka, bu zaman ki faiz başka diyen ekonomist Allamelere(!) sormak gerekiyor. Acaba cahiliye faiziyle bugün uygulanan faizin birebir aynı olduğunu anlamak için ekonomist mi olmak gerekiyor?
Bugünkü faizin düşük oranlı oluşu meselesine gelirsek eğer, şu rivayeti okuyup o meseleyi de aydınlığa kavuşturalım. “Sakifliler Müslüman oldukları zaman İslamın faizi yasakladığını duyduklarında Allah Resulüne şöyle dediler: ‘Mallarımızın tamamı faizdendir.” Onlar, Müslüman olmak için Resulullah’a, Sakiflilerden alınacak faizlerin kaldırılması, ancak Sakiflilerin alacağı faizin ödenmesi şartını koştular. Ancak Allah Resulü onların bu şartını kabul etmedi(Suyuti, Ed Durrul Mensur).” Gerek Kuran’da geçen faiz ayetlerinden, gerekse Peygamberimizin hayatında okuduğumuz bu tür rivayetlerden çıkarıyoruz ki, faizin çoğuna ya da azına açık kapı bırakılmamıştır. Hatta Kuran’da haram olarak belirtilen bazı şeylere istisnai durum hasıl olduğunda izin verilirken faiz için böyle bir şey söz konusu edilmemiştir. Örneğin, domuz etinin can tehlikesi olduğunda ölmeyecek kadar yenebilmesi gibi. Yine faiz yasağının Peygamberin sadece Müslümanlara değil, İslam devletinin hakimiyetinde olan Necran Hristiyanlarına dahi yasaklaması konunun ne kadar hayati olduğunu ispatlamaktadır. Yani faize hiçbir esneklik tanınmamıştır İslamda. Hal böyleyken kalkıp ‘Peygamber zamanındaki faizle şimdiki faiz bir değil, düşük oranlı faizde sıkıntı yoktur.’ diye fetva vermek hangi akla, daha doğrusu hangi nifak merkezine hizmettir okuyucu karar versin.
Bir diğer mesele zaruret meselesidir. Her ne kadar yukarıda dolaylı olarak bundan bahsedilmiş olsa da bu meseleye ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Genelde bu iddianın savunucularının kullandığı ifade şudur. “Barınma ihtiyacı zaruridir. İleriye yönelik bir yatırımımız olmasın mı?” Doğru tabi ki. Müslüman’ın kesinlikle ileriye dönük yatırımı olmalıdır. Ama bunu harama bulaşarak yapanların ileri anlayışı ve yatırım inancı sakattır. Bir Müslüman için ilerisi Ahirettir. Yatırım ise dar-ı bekada kendini kurtaracak işlere ömür sermayesini sarfetmesidir. Ki bu sermayeyi en güzel sarf alanlarından biri helal rızık kazanmak için cehd-u gayret içinde olmaktır. Zira bilmeliyiz ki bizi sonsuz alemde kurtaracak bir yatırımımız, bir eserimiz yoksa, bu dünyadaki fani yatırımlarımız başımıza bela olmaktan öteye geçemeyecektir. Faizle ev alıp yıllar yılı kapitalizmin ocakları bankaların ateşini daha bir alevlendirenler acaba verdikleri o aylık paralarla kirada kalamıyorlar mı ki, çoluk çocuk sokakta mı yatıyorlar ki zaruret palavrasından medet umuyorlar? Varsın binmeyi versinler son model arabalara, varsın hayat kiralarda geçsin değer mi ki zulmün çarklarından bir çark olan faiz batağına batmaya ve imanını gün be gün tüketmeye? Hem kim demiş İslamı yaşamak kolay diye? Her ağzımızı açtığımızda demiyor muyuz imtihan diye bu hayat? Kim demiş sonsuz mutluluğun kazanılacağı bu imtihan kolay diye? Kim demiş Müslüman kalabilmek ve Müslüman ölebilmek kolay diye? Evet, Cennet ucuz değil ve cehennem lüzumsuz..
Hiç düşündünüz mü faize cevaz verenlerin bu tağuti-küfrî-cebrî-keyfi-süfyani rejimi yok etmek için neden en ufak bir çabaları bile yok? Neden hallerinden bu kadar memnunlar? Neden hep bir sülük gibi gayr-ı İslami rejimlerin gölgesinde hayat sürmekteler ve tağuti rejimlerin mengenesinde yaşamak zorunda kalan biz Müslümanlara iki arada bir derede yaşamanın yolunu gösteren fetvalar üretip durmaktalar? Niye hiç alternatif-orjinal, ‘ Doğu’ya ve Batıya hayır İslama evet!’ tezini gündeme getirmezler? Neden Süfyanilerin yasaklarına kılıflar, emirlerine yorumlar bulurlar da İslamın gereğini söylemezler? Neden faizle toplumu mahv-u perişan etmek isteyen zalimlerin aksine, Allah’ın faizin karşısına koyduğu İslam ekonomik modelinin olmazsa olmazı karz-ı hasen(faizsiz, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını karşılayan güzel bir borç) doktrinini anlatmazlar?
Bu hamur çok su götürür. O sebeple son olarak bir özel bir de genel mesajla yazımızı sonlandıralım. Üstad Bediüzzaman İkinci Lemada şöyle yazar: “.. Günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, ta Nur-u İmanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var.” Üstadın buyurduğu üzere işlenen günah tekrar edilirse alışkanlığa, alışkanlık küçümsemeye, küçümseme inkar etmeye, inkar -Allah muhafaza- Allah’ı inkara kadar götürebilir insanı. Faiz gibi bir günaha bulaşan insan zamanla laf anlamaz, nasihat tutmaz, Din iman tanımaz bir hale bürünürse şaşırmayın. İmam Hüseyin’in Kerbela sahrasında düşman ordusuna söylediği: “Sözlerimin size tesir etmemesi hiç şüphesiz karnınızı dolduran haramlardan dolayıdır.” sözünün faiz bataklığına saplanmış bir millette tezahür etmesi gayet olasıdır.
Genel olarak ise; küfrü yıkmayı ve Hakkı hakim kılmayı hedef edinen her Muvahhidin gördüğü gibi, düşman sinsi ve tehlikelidir. Elinde onlarca tuzağıyla mazlum halkları avlamakta ve daha bir kendine mahkum etmektedir. Küfrün, imanları, tertemiz dimağları içine çekip batıran faiz ve faiz gibi daha birçok bataklığının kurutulması zaruridir. Yoksa yanlızlaşmaktan ve gitgide çarka uymaktan kendimizi kurtaramayız. Dilimizin döndüğünce, gücümüzün yettiğince her platformda İslamı ve İslamın hayat bahşeden, nur saçan hükümlerini anlatmaktan yorulmayalım. Ve hemen yanı başımızda bu bahtsız asra Kuran’ın, İslam Şeriatının reçetesini sunan iman hastahanesi olan İran İslam İnkılabımızı ve baştabip İmamımız Seyyid Ali Hamaney’i habersiz tüm hastalara haber vermekten, tavsiye etmekten korkmayalım, zafiyet göstermeyelim. İnşaallah bizlerin çabalarıyla dinine yardım edenlere yardım sözü veren ve sözünden dönmeyen Allah Azze ve Celle bu emeklerimizi boşa çıkarmayacak, toplu uyanışları ve Deccaliyetin tüm uzantılarıyla imhasını bizlere nasip edecektir..Vesselam.
Hocam faizi çok güzel açıklamışsınız allah razı olsun…