Devlet kanser hastalarını mağdur edecek uygulamayı başlattı
İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Semih Güngör, Sağlık Bakanlığı’nın bugünden itibaren kanser ilaçlarının eczanelerden teminini yasaklamasının hastaları mağdur edeceğini belirtti. Kanser ilaçlarıyla ilgili 1 milyar 200 milyon liralık bir pazar payı bulunduğunu kaydeden Güngör, “Devlet ve üniversite hastanelerinin döner sermayeleri güçlü değil. Güçlü olan özel hastaneler kanser tedavisinde ön plana çıkacak. Yoğunluk oraya kayınca da orada kuyruklar oluşmaya başlayacak.” dedi.
Semih Güngör, yeni uygulamaya ilişkin görüşlerini açıkladı. Sağlık Bakanlığı’nın girişimiyle 1 Temmuz 2015 itibariyle yeni uygulamanın hayata geçirildiğini belirtti. Türkiye’de kemoterapide kullanılan ilaçları iki kategoride değerlendirmenin mümkün olduğunu anlatan Güngör, “Biri pahalı, eczanelerde bulunan ve hastalara ulaştırılabilen ilaçlar. Diğeri de Türkiye’de bulunmadığı için eczacılar birliği ya da diğer profesyonel şirketler tarafından yurt dışından getirilen ilaçlar. Onlarla ilgili uygulama aynen devam ediyor, hasta yine bu kuruluşlar aracılığıyla bu ilaçları tedarik edebiliyor.” dedi.
Birinci kısımda yer alan ilaçlar için devlet hastanelerinin zorunlu tutulacağını belirten Göngör, “Buna zamanla üniversite hastaneleri ve özel hastaneler de katılacak. Temel olarak hastanelerin bütçeleri böyle bir yükü kaldırmaya müsait değil. 1 milyar 200 milyon TL’lik bir pazar payından bahsediyoruz. Bunun için ciddi bir yatırım ve sermaye gerekiyor ki bütün ilaçları hastaneler bulundurabilsin ve hastaların kanser tedavileri aksamadan devam etsin. Böyle bir şey söz konusu olamayacağı için ne yazık ki hastaneler ellerindeki bütçeye uygun olarak ilaç teminine gidecekler. Hastaların tedavisinde ciddi aksamalar olacak.” şeklinde konuştu.
Devlet açısından bu uygulamanın gerekçeleri olarak ilaç temininde zorluk ya da bu ilaçlarla ilgili suistimallerin olmasının gösterilebileceğini ancak böyle bir durumun olmadığını ifade eden Güngör şöyle devam etti: “Diğeri tasarruf konusu. Türkiye’de tasarrufu düzenleyen ekonomik koordinasyon kurulu, bu ilaçlara yönelik bir tasarruf kararı aldıysa, hastaneler yoluyla hastalara ilaç ulaştırılması denetleme yolu ile olacaksa bu tehlikeli bir gelişmedir. Çünkü kanser gibi hastalıklarda tedavi zamanında yapılması gerektiği için tasarruf amaçlı da olsa bir takım kesintiye ve hastanın ilaca ulaşmasının zorlaştıracak tedbirler almaya yönelmek halk sağlığı ile oynamak gibi değerlendirilir. Ben tasarruf amacıyla ilgili bakanlığın hastaları hastanelere yönlendirilmesini düşünemiyorum ama geriye başka bir seçenek de kalmıyor. Böyle düşündüğümüz zaman da hastalar önümüzdeki dönemde giderek özel hastanelere yönlendirilecek. Çünkü bu bütçenin altından kalkabilecek hastaneler, bakıldığında devlet ve üniversite hastanelerinin döner sermayeleri çok güçlü olmadığı için güçlü olan özel hastaneler bu hastalıkların tedavisinde ön plana çıkacaklar. Yoğunluk oraya kayınca orda da kuyruklar oluşmaya başlayacak.”
Ekonomik olarak hastanelerin bu yükün altından kalkmasının mümkün olmadığını anlatan Göngör, Sağlık Bakanlığı’nın her ne kadar destek sözü vereceğini söylemesinin de uzun vadede geçerli olamayacağını anlattı. Güngör, eczacılar olarak yeni bir hasta mağduriyeti oluşmaması için uyarıda bulunduklarını belirterek şöyle devam etti: “Bugün Türkiye’de bulunamayan ilaçlar içi bir mağduriyet var, aylarca kuyrukta bekliyor hastalar. Türkiye’de bulunan ilaçlar için de aynı sorun başlanacak. Bu açıdan bu uygulamaya hiç gerek yoktu. Eczacılar bu hizmeti kesintisiz veriyorlardı.” Konunun bir de toplumsal boyutu bulunduğunu anlatan Güngör, sadece İstanbul’da bine yakın eczanenin ağırlıklı olarak bu ilaçların satışı ile ayakta kalabildiklerini belirterek bu eczanelerin bir süre sonra kapanmak zorunda kalacağı uyarısında bulundu. Güngör, Danıştay’da yönetmeliğin iptali için dava açtıklarını ve bu süreci beklediklerini de sözlerine ekledi.