Büyük devrimci Hugo Chavez’i hüzün ve rahmetle anarken… – Hüseyin Yahya CEVHER
Büyük devrimci Hugo Chavez’i hüzün ve rahmetle anarken… – Hüseyin Yahya CEVHER
5 Mart 2013 Salı gününü Çarşamba’ya bağlayan akşam eve biraz üşümüş ve yorgun olarak dönmüştüm. Gece yarısına yakın büyük devrimci Hugo CHAVEZ’in vefat ettiği haberini aldım. Aslında bu haberi bekliyordum zira gündemi yakından takip ettiğimizden Chavez’in sağlık durumunun kötüye gittiğiyle ilgili bilgiler veriliyordu ama benim asıl Chavez’den ümidi kesmem kayınpederimin vefatının ardından oldu.
Latin Amerikalı liderlerin ardı ardına kanser olduğu dönemde merhum kayınpederimde kanser hastalığına yakalanmıştı. Kendisiyle görüşmelerimizde sürekli moral veriyor, ilaçtan ziyade moral ve mutluluk ile bu hastalığın yenileceğini bildiriyor, örnek olarak ta Chavez’i veriyordum. Ve yine bir muhabbette merak etme Chavez’de ölmeyecek, sen de ölmeyeceksin demiştim.
“Her nefis ölümü tadacaktır.” (bk. Âl-i İmran, 3/185; Enbiyâ: 21/35; Ankebut, 29/57). Kayınpederim 15 Aralık 2012 günü vefat etti. Allah rahmet eylesin. Hemen ardından korkulu bekleyiş başladı ve Chavez’de kayınpederimin ardından dar-ı ukbaya vasıl oldu. Allah rahmet eylesin.
Dışarıdan bakanlar için sıradan bir adam, bir ülkenin lideri, hatta bir gavur-haşa- olarak nitelendirilebilecek Hugo Chavez için en insaflı yaklaşım Latin Amerika’nın Necaşi’si olduğu görüşüdür. Hz.Mehdi(as)’nin en büyük askerlerinden olan merhum Chavez hep Mehdi İnkılabı’nın dünyaya hakim olması aşkıyla yaşadı. O içerisinde yetiştiği ezilmiş/mustazaf hıristiyan toplumu devrimci bir yapıya dönüştürerek Büyük Şeytan Amerika ve dostlarına büyük İran İslam İnkılabı’nın vurduğu darbeden sonra derin bir darbe daha vurdu. Bu darbenin sıradan, plansız programsız bir darbe olmadığını da 33 Latin Amerika ülkesini İran İslam İnkılabı çizgisinde veya dünya halklarından taraf bir çizgiye getirerek/getirmeye çalışarak ispatladı.
İşçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Hugo Chavez halkın çektiği sıkıntıları gördükçe rahatsız oluyor ve rejime karşı düşünsel ve anlatımsal karşıtlığını sürdürüyordu. Venezuela ordusuna subay olarak giren Chavez 1980’lerin başlarında gizlice Bolivarcı Devrimci Hareket-200 (MBR-200) isimli örgütü kurdu. Ardından sürdürdüğü çalışmalar neticesinde 1992 yılında Başkan Carlos Andrés Pérez hükümetine karşı başarısız bir darbe girişimine liderlik yaptı.
Rejim karşıtı Venezuela halkına acımasızca saldıran Carlos Perez rejimini yıkmaya çalışan Chavez ve arkadaşları başarısız olup hapishaneye giderlerken Chavez’in “şimdilik başarısızlığa uğradık” ifadesi kendisindeki imanın ne kadar büyük ve sarsılmaz olduğunu anlamamız için yeterlidir. 2 yıl zindanda kalan Chavez ve ekibi, mevcut rejimin devrilmesi sonucunda serbest kaldılar. Faaliyetlerini sürdüren Chavez 1998 seçimlerinde 1997 yılında kurduğu Beşinci Cumhuriyet Hareketi ile halkın yüzde 58 oyunu alarak cumhurbaşkanı seçildi. Şimdiki cumhurbaşkanı Nicolas Maduro’nun da ekibin içerisinde olduğunu bildirelim. Chavez’in devrimi kendisi vefat etsede Nicolas Maduro’nun kontrolüyle başarıya ulaşacaktır. İnşAllah…
Latin Amerika’nın, sömürgeciliğe karşı direnişinin yerli önderlerinden Simon Bolivar’ın bağımsızlıkçı çizgisini savunan Chavez ve arkadaşları, ilk günden itibaren mustazaf halkların lehine çalışmaya başladılar. Dolayısıyla bu ve buna benzer hareketlerin hiçbir şekilde komünizmle ve sosyalizmle tam manasıyla birebir aynı gibi düşünülmemesi gerektiğini de yeri gelmişken vurgulamak istiyorum.
Chavez’in iktidarı ile dünyanın en büyük petrol rezervine sahip olduğunu bildiğimiz ve diğer zenginlikleri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmadığımız bu güzel coğrafya Allah tarafından mustazaflara verilmiş, İran İslam İnkılabı’nın gerçekleşmesinin ardından nasıl İran coğrafyasında mustazaflar varisçi olmuşlarsa, Venezuela halkı da kendi topraklarına tam varisçi olmuşlardır.
1998’de göreve geldiği günden itibaren gariban halk için çalışan Chavez’in başarıları Büyük Şeytan Amerika ve yerli işbirlikçilerini çileden çıkarmakta bir yolunu bulup Chavez’i ortadan kaldırmaya çalışmaktaydılar. 11 Nisan 2002 günü CIA destekli bir darbe ile Chavez tutuklandı, fakat Venezuela halkının onmilyonluk gösterileri, kararlı duruşları ve devrimci mücadeleleri sonucunda 13 Nisan 2002 gecesi serbest bırakılan Chavez, 14 Nisan 2002 günü yeniden koltuğuna oturdu. Bu darbeye aleni olarak Venezuelalı işbirlikçi zenginler, ABD başta olmak üzere emperyalist güçler ve Katolik Kilisesi destek verdi.
Yüce Allah(cc)’ın yardımıyla ve halkın büyük teveccühü ile yeniden işbaşına gelen Chavez adeta halk tarafından hediye edilen bu yeni yaşamını bir kez daha halka adayarak çalışmalarına kat kat hız vermiş, sadece kendi ülkesi değil en yakın çevresinden başlayarak bu emperyalistlerin elini kolunu kesmeye bir kez daha karar vermiştir.
Dış açılımı Küba ile başlatan Chavez, Latin Amerika’nın birleştirilmesi gerektiğini ve ABD’ye karşı tek yumruk olmasını istiyordu. Küba’ya uygulanan ambargoyu delen Chavez’in Küba devrimi lideri Fidel Castro ile de ayrı bir sevgi-saygı ilişkisi vardır. Dünyanın en iyi tıp ülkesi olan Küba’da binlerce doktorunu Venezuela halkı başta olmak üzere Latin Amerika halklarına seferber etmiş, müthiş bir dayanışma ile halkların gücü bir kez daha dünyaya gösterilmiştir.
Dünya müslümanlarının ve mustazaflarının yaşama ümidi İran İslam İnkılabı ile ilişkilerini ilk günden başlatan Hugo Chavez ilk resmi ziyaretini ise 2001 yılında yani iktidarından hemen 2 yıl sonra yapmıştır. Hugo Chavez ilk ziyareti esnasında İran’a ayak basar basmaz, “21.yüzyılda barış, adalet, güvenlik ve gelişim için İran ile ele ele vereceğiz” diyerek İslam İnkılabı’nın çizgisini kabul ettiğini ve bu yolda yürüyeceğini tüm dünyaya haykırmıştır. 2005 yılında Venezuela’yı ziyaret eden cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’ye “dünya halklarının korkusuz savunucusu” nişanı veren Chavez, 3 Ağustos 2005’te İran cumhurbaşkanlığına Mahmud Ahmedinecad’ın gelmesiyle adeta cuş-u huruşa gelmiştir.
Şahsi görüşüm bir elmanın iki yarısı, dünya halklarının en sevgili ağabeyleri, birisi müslümanların birisi mustazafların önderi olan bu ikili eğer bizim bir gram halkçılığımız var ise bunun da vesilesidir. Chavez ve Ahmedinecad’ı yan yana gördüğüm zaman ki mutluluğum ve coşkum tarif edilemez. Bir yalın ayaklı olarak bendeki bu duygunun tüm dünya halklarında oluştuğunu da adım gibi biliyorum.
2006 yılındaki İran ziyaretinde Chavez’e tam da doğum gününe denk gelmişken(28 Temmuz 2006) İran’ın en üstün şeref madalyası verilmiştir. Chavez her durum ve her şartta kendisinin ve Venezuela halkının İran İslam İnkılabı’nın emrinde olduğunu da defalarca vurgulamıştır. Aynı madalyaya Beşşar Esad da sahiptir. Dolayısıyla Venezuela’yı İslam İnkılabı’nın sol kolu, Suriye’yi de sağ kolu olarak tanımlasak abartmış olmayız diye düşünüyorum.
Yine Chavez’in İran ziyaretlerinde İran halkının, Ahmedinecad’ın Venezuela ziyaretlerinde de Venezuela halkının sevgi, saygı ve coşkusu bizim de burada yerimizde duramamamıza sebep olmuş, ümitsiz derbederleri adeta bir aslan yapmıştır. (İran-Venezuela ilişkileri askeri, eğitim, ticari, kültürel, turistik vb. alanlarda çok çok ileridedir, bunlar müstakil bir araştırma hatta kitap konusudur, şimdilik ana çizgiyi verdiğimize inanıyorum.)
Chavez’e olan bu büyük sevgimizin sebebini bir kademe daha anlayabilmeniz için kendisinin Hz. İmam Mehdi(as) ve Hz.İsa(as)’nın ahir zamanda yani bu zamanda geleceği konusunda videosunu mutlaka izleyiniz. [1] Ki o videoda görülecektir ki; Chavez; Kur’an-ı Kerim’in sözüne inanan bir insandır, İmam Mehdi ve Ruhullah Hz. İsa’dan bahsederken gözlerinin yaşarması ise çok manidardır, 2008-2009 yılında yapılan ve Furkan Savaşı olarak adlandırılan savaşta Gazze’ye karşı saldıranların tüm Batıl cephe olduğunu anlamıştır, anlatmaktadır, Furkan savaşının Hak-Batıl savaşının hatimesi olarak gördüğünü bildirmektedir. [2]
Vefatının ardından çevremden Chavez’in vefatı dolayısıyla aldığım taziye mesajları ise yaşamımdaki en güzel anılarımdandır. Zira böyle büyük bir insanın yakını olarak görülüp, taziye almak benim gibi bir gariban için çok değerlidir. Vefatının birinci yıldönümünde kendisini hiçbir zaman unutmadığımızı ahiretteki o güzel yerinden gözlemleyen Hugo Chavez ağabeyimi sağ yumruğum sıkılı olarak selamlarken, Yüce Allah(cc)’tan bizleri de onun yanında haşretmesini niyaz ediyorum. Vesselam.
[1] http://www.islamidavet.com/2011/10/20/video-hugo-chavez-imam-mehdi-ve-isa-mesihi-anlatiyor/
[2] http://www.islamidavet.com/2011/02/06/imam-mehdi-ve-isa-mesihin-gelmesini-bekliyoruz/
ALLAH CHAVEZE GANİ GANİ RAHMET EYLESİN BİZLERİDE CHAVEZ GİBİ SAMİMİ KULLARINDAN EYLESİN AMİN ECMAİN
Gerçekten Çaveze farklı bir sevgim vardı.
Onu ve Ahmedinejatı yanyana gördüğümde iki mazlumu görmüş gibi olurdum.
Hele İsrail elçisini kovması yokmu yüreğimize su serpmişti.
İkilinin hiç kibirli bir hallerine şahit olmadım. Tam bir halk ve hak adamıydılar.
İnşaallah onların hedeflerine sonrakiler yetişir.
Çavezi devrimci selamı ile selamlıyorum.
(1) Ahir zamanda Hazret-i İsa (as) gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (ASM) ile amel edecek mealindeki hadîsin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (tabiat felsefesi) verdiği cereyan-ı küfrîye (inkarcı hareket) ve inkâr-ı uluhiyete (Allah’ı inkar) karşı İsevîlik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden temizlenip) İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevîsini öldürür; öyle de Hazret-i İsa (as), İsevîlik şahs-ı manevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevîsini temsil eden Deccal’ı öldürür.. yani inkâr-ı uluhiyet fikrini öldürecek. (Mektubat, s. 6)
(2) İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (as)’ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i ilahiyetinin semasından nuzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi (saflaşacak) edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyet’e inkilab edecektir… (Mektubat, s. 53)
(3) Ve Kuran’a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu (tabi olunan) makamında kalacak. Din-i Hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken; âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa (as), o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık (Hz. Muhammed (sav)), bir Kadir-i Külli Şey’in va’dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey’ va’detmiş, elbette yapacaktır. (Mektubat, s. 54)
Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber (karma karışık) eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa (as)’ın din-i hakikîsini İslâmiyet’in hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve “Müslüman İsevîleri” ünvanına lâyık bir cem’iyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa (as)’ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı uluhiyetten kurtaracak. (Mektubat s. 441)
Şahs-ı İsa (as)’ın kılıncı ve maktul olan şahs-ı Deccal’in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevi’nin hakikatini hakikat-i İslamiye ile mezcederek (karıştırarak) o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek… (Şualar, s. 493)
Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
Al-i İmran ;199
Yaşasın sevgimiz bizim yaşasın islam