Bu nasıl zafer? İran ile 5+1 Grubu’nun ortak bildirisinin analizi… – Hüseyin Yahya CEVHER
Bu nasıl zafer? İran ile 5+1 Grubu’nun ortak bildirisinin analizi… – Hüseyin Yahya CEVHER
Yıllardır devam eden İran İslam Cumhuriyeti ile dünya kabadayıları arasındaki nükleer müzakerelerde önemli bir adım daha atıldı, “ortak bildiri” olarak adlandırılan ve 1 Temmuz’a kadar hazırlanıp, imzalanıp, yürürlüğe girmesi gereken “nihai anlaşma” genel şablon olarak oluşturuldu.
Öncelikle genel değerlendirme yaparkan nasıl yaptığımızı anlatma adına, bilenlerin tekrar etmesi, bilmeyenlerin öğrenmesi için Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi hazretlerinin anlattığı şu anı çok önemlidir. ““Ramazan-ı Şerifte, İstanbul’da Beyazıt Cami-i Şerifinde hafızları dinliyordum. Birden, şahsını görmedim, fakat manevî bir ses işittim gibi bana geldi. Zihnimi kendine çevirdi. Hayalen dinledim, baktım ki bana der:
-“Sen Kur’an’ı pek âli, çok parlak görüyorsun. Tarafsızca muhakeme et, öyle bak. Yani bir beşer kelâmı farz et bak. Acaba o meziyetleri, o ziynetleri görecek misin?” dedi. Hakikaten ben de ona aldandım. Beşer kelâmı farz edip, öyle baktım. Gördüm ki: Nasıl Beyazıt’ın elektrik düğmesi çevrilip söndürülünce ortalık karanlığa düşer. Öyle de o farz ile Kur’an’ın parlak ışıkları gizlenmeğe başladı. O vakit anladım ki, benim ile konuşan şeytandır. Beni uçuruma yuvarlandırıyor. Kur’an’dan yardım diledim. Birden bir nur kalbime geldi. Müdafaaya kat’î bir kuvvet verdi. O vakit şöylece şeytana karşı tartışma başladı. Dedim:
-Ey şeytan! Tarafsızca muhakeme, iki taraf ortasında bir vaziyettir. Hâlbuki hem senin, hem insanlardan senin talebelerinin dediği tarafsızca muhakeme ise; karşı tarafı tutmaktır, tarafsızlık değildir. Geçici olarak bir dinsizliktir. Çünkü Kur’an Allah kelamıdır. Böyle bir kitaba tarafsız bak demek onu beşer kelamı kabul et demektir ki bu geçici bir dinsizliktir. Bâtılı kabullenmektir, tarafsızca muhakeme değildir, belki bâtıla taraftarlıktır. … “[1] devamı da var okunsa faydalı olur.
Buradan yola çıkarak olaylara tarafsız bakma gibi bir durum yoktur. Hele hele müslümanlar için hiç yoktur. Dolayısıyla her türlü değerlendirmede ilahi rızayı ve Yüce Allah(cc)’ın emir-yasaklarını dikkate alarak hareket etmekte fayda vardır. İncelemeye çalışacağımız ortak bildiriye geçmeden önce “Güldü, güldü, güldü ve kazandı”[2] başlıklı yazımı okumanız bu yazıya temel olması açısından önemlidir.
İslam barış dinidir. Kaosun, kargaşanın, yıkımın, savaşın, tehditin olduğu bir ortamda İslam’ın yayılması yavaşlar. İslam mükemmel bir din ve fikir sistemi olarak hiç bir şekilde herhangi bir görüşün karşısında acizliğe uğramaz, bu yüzden İslam düşmanları İslam’ın yayılmasını engelleyemedikleri için yavaşlatma adına sürekli barışçıl ortamları bozmaya çalışmaktadır. İşsiz, güçsüz, ülkesi savaş içerisinde olan, insani imkanlardan yoksun insanlığın İslam ile tanışma şansı ne kadar olabilir? Huzur ve güven içerisinde dünya hayatını sürdüren insanlar düşünmeye başlayacak, düşündükçede fıtratlarının bozulmamışlığı oranında İslam’la buluşma süresi hızlanacaktır.
Bu anlaşma ilk etapta Büyük Şeytan Amerika’nın süper güçlüğünün bittiğinin resmi göstergesidir. Çünkü P5+1 (ABD, İngiltere, Rusya, Çin, Fransa ve Almanya) ülkeleri, İran İslam Cumhuriyeti’ni tam-denk bir muhatap almış ve dikte etmeye çalıştıkları maddelerin (ilk nükleer müzakereler başladığı dönem ki istekleriyle, şu anki maddeleri kıyaslayalım) binde birini bile kabul ettirememişlerdir. Dünya ilk etapta çok sayıda güçlü devletler yönetimine daha sonrada İslam Çağı ile beraber İslam İnkılabı önderliğinde İslam’ın uygulandığı bir dünyaya doğru gitmektedir. “İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir!” (İSRÂ-11) ayetinde belirtildiği üzere ben de dahil olayların pat-küt olmasını istiyoruz ama öyle bir dünya yok. Onun için ilahi vaad gereği olacağından zerre miskal iman edenlerin şüphesinin bulunmadığı bu durum gerçekleşecek, biz göremesekte çocuklarımız bu ilahi dünyada yaşayacaktır. Bugün İslam İnkılabı bir taraftan bir çok cephede sıcak savaşlar verirken(Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen…) bir taraftan da barış ortamı oluşturarak İslam’ın savaşçıl bir din olduğu algısının yerleştirilmesine çalışan İslam düşmanlarına engel olmak istemektedir.
İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanı ve müzakere heyetinin lideri Muhammed Cevad Zarif’in anlaşmayla ilgili yaptığı açıklamalarda değindiği bir kaç nokta olayın çözümlenmesi açısından faydalıdır. Aşağıdaki yorumları okumadan önce Türkçe Altyazılı olarak yayınlanmış olan ilgili konuşmayı dinlemeniz faydalı olacaktır. [3]
– Uluslararası ilişkilerde kazan-kazan ilişkisi vardır.
Ortak bildiri bu çerçevede oluşturulmuştur. Yani burada şöyle bir hayalimiz mi vardı? İran dışişleri bakanı tahta oturacak ABD başta olmak üzere diğer ülkelerin dışişleri bakanları gelecek elini öpecek, sonrada saygıyla önünde eğilecek 🙂 Yazıdaki ikinci öyle bir dünya yok ifadesi olacak ama hakikaten yok. İslam İnkılabı’mız çok güçlü ve süreçte ilahi vaad gereği Dünya İslam Cumhuriyetleri Birliği kurulacak ve İslam Dünyaya hakim olacak ama kafamızda hayal ettiğimiz şekilde değil.Olması gerektiği şekilde…
–İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer programı devam edecektir.
Bugüne kadar her ortamda İran’ın nükleer programını bitirmek için çabalayanlar bunu resmen kabul etmiş oldu. Peki nedir İran’ın nükleer programı? Atom bombası yapmak mı? Asla. Dünya Müslümanlarının ve Mustazaflarının Rehberi Seyyid İmam Ali Hamaney’in fetvasıyla böyle bir şeyin olmayacağı kesindir. Bu bildiri ile TEKNİK OLARAK GERİLEME olarak görülen kısımlar zaten İran’ın hedeflediği nükleer programa zarar verecek maddeler değildir. İran’ın hedeflediği nükleer program için(tıp, elektrik üretimi, araştırma ve benzeri barışçıl çalışmalar) yüzde 20 seviyesinde zenginleştirilmiş uranyum yeterlidir. Düşük düzeyli zenginleştirilmiş uranyum olarak bahsedilen bu maddeden ağırlıklı olarak yüzde 3-5 arasında yeterli miktarda bulunması iş görecektir. Uranyumu pazardan aldığımız patatesle kıyaslayan bizlere kg olarak bahsedilen uranyum miktarları çok az gelebilmektedir 🙂 Tüm dünyadaki komple zenginleştirilmiş uranyum miktarı 2000 ton civarındadır. Dolayısıyla gramlar, kilogramlar yeterli olmaktadır. Zaten bu işin aslı üretebilme teknolojisine sahip olmayla ilgilidir. Ya değilse siz üretmeyin biz size çok ucuza verelim tarzı emperyalist ve kapitalist yaklaşımlarda daha önceden teklif edilmiştir. Bu durum çok teknik meseleleri içerdiğinden bizim sınırlı kapasitemiz ve bilgimiz buna yetmez. Zira nükleer müzakerelerde bile teknik konular devreye girdiğinde eski dışişleri bakanı, İran İslam Cumhuriyeti Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi devreye girmektedir. Taviz verilmeyecek noktalar belirlenmiş ve dosya Muhammed Cevad Zarif’e verilmiş o da izin verilen sınırlar içerisinde Batı’ya İslam İnkılabı’nın bileğini öptürmüştür.
–İran İslam Cumhuriyeti aleyhindeki tüm yaptırımlar kaldırılacaktır.
İkinci en büyük kazanım budur. Yaptırımların azmimize şiddet kattığı ortadadır fakat yaptırımların uygulanmadığı dünya ekonomisine entegre bir İran bugüne kadar aldığı yol kadar yolu çok daha hızlı alacaktır.(Kendim Yaksam Yeter başlıklı yazımı[4] daha geniş izah için okuyabilirsiniz.) Ayrıca daha da güzeli İslam düşmanları tükürdüklerini yalayacaklardır. Bu bile idrak eden için yeterli bir başarıdır.
–İran İslam Cumhuriyeti dünya halkları tarafından daha iyi tanınacak.
İslamofobi(İslam Korkusu)’yi yok etmek için Öz Muhammedi İslam’ın güzel yüzünü İran İslam İnkılabı bugüne kadar gösterdiği gibi bundan sonraki süreçte daha parlak sunacaktır.
-İran’ın mevcut çalışan bütün nükleer tesisleri(-Natanz, Fordo, Arak- bazıları görev değiştirmek suretiyle) çalışmaya devam edecektir. Dolayısıyla herhangi bir geri adım söz konusu değildir. Bazı değişiklikler mevcuttur ki müzakere budur. Ya değilse her şey eskisi gibi kalarak şartlarımız kabul edilecek olursa bugüne kadarki mücadele ne içindi? diye sorarlar adama…
İran dışişleri bakanı’nın İran’ı da ayırmadan “tarafların kendi iç siyasetlerindeki ihtiyaçlarına binaen bir şeyler anlatmaları doğaldır” şeklindeki açıklaması çok önemlidir. Çünkü her kafadan bir ses çıkar tarzda yorumların hepsine bakılırsa ortalık karışacaktır. Yayınlanan genel ortak bildiriyi aşağıda kendi cümlelerimle metne döktüm, kesinlikle yanlış bir bilgi yoktur, her türlü yoruma açığım, bu yazıya özel yapılan yorumlarla beraber yazı içeriğini de değiştirelim. Hep beraber tamamen doğru bir anlaşma metni ortaya çıkaralım, anlaşma içeriğiyle ilgili aşağıdaki maddelerin herhangi birisinin gerçek olmadığı bildirilirse değiştirilecektir. Buyrun:
-İran aleyhindeki tüm yaptırımlar kaldırılacaktır.
-İran aleyhindeki tüm BMGK bildirileri iptal edilecektir.
-İran’ın dünya bankalarındaki dondurulmuş milyarlarca doları verilecektir.
-İran sattığı ürünlerin parasını anında alabilecektir. (Bankacılık sistemi entegrasyonu)
-İran nükleer enerji teknolojisi üreticisi ülkelerden biridir.
-İran dünyadaki nükleer enerji çalışmalarına katılabilir, ülkesinde de dışarıdan gelen uzmanlar gelişime katkı sağlayabilir.
-Natanz tesislerinde belli sayıda santrifüjle uranyum zenginleştirme devam edecek.
-Fordo tesislerindeki santrifüjlerde uranyum zenginleştirilmeyecek onun yerine izotopların üretimi ve benzeri barışçıl nükleer çalışmalar devam edecektir.
-Arak Ağır Su Reaktörü en son teknolojiyle yenilerek çalışmaya devam edecektir.
-İran aktif çalışan santrifüj sayısını 3’te 1 oranına düşürecektir.
-İran uranyumu 15 yıl boyunca %3,67 oranında zenginleştirebilecektir.
-İran mevcut uranyum stoğunu ve ağır su stoğunu dünya pazarına satabilecektir.
-İran yeni nesil santrifüj geliştirme çalışmalarını sürdürecek ve geliştirecektir.
-Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın tüm tesislerini denetleyebilecektir.
-Atık nükleer yakıt stoğu ülke dışına çıkarılacaktır.
Anlaşma bu… İnşAllah; Şimdi bu nasıl zafer? diye soran samimi insanların kafasındaki soru işaretleri yerini cevaplara bırakmıştır. Aşağıdaki satırlarda bu yazıyı hazırlama sürecinde Türkçe olarak medyada çıkmış konuyla ilgili çıkan tüm yazıları okurken aldığım bazı kısımlar… Şunu da söylemeden geçemeyeceğim siyonist medyada öyle hainler var ki okurken insan zorlanıyor. Güzel olan ise Rabbimiz(cc)’in bunlara hitaben “De ki: «kininizle geberin!»”(ÂLİ İMRÂN-119) demesiyle, yüreğimize su serpilmesidir. Ya değilse bunlara gelmiş geçmiş bütün hakaretleri yapsak yüreğimiz soğumaz.
***
Siyonist, münafık yazar-çizer tayfasının bu zafer hakkındaki yorumlarını tırnak içerisinde vereceğim.
“İran, çok ağır müeyyidelere rağmen nükleer programından vazgeçmemişti ve ısrarının semeresini bu anlaşmayla almış oluyor.” (Sedat Laçiner)
“Anlaşmanın ardından İran’ın üzerindeki yaptırımların gevşemesi, hatta önemli oranda ortadan kalkması bekleniyor. Bu da İran’ın ekonomik ve askeri anlamda güçlenmesi anlamına geliyor. Muhtemeldir ki güçlenen İran pazularını…”(Sedat Laçiner)
“dünyanın bir numaralı gündem maddesi, İran nükleer pazarlığının uzlaşmaya varmış olması.” (Cengiz Çandar)
“tüm uluslararası sistemin ve en başta da Ortadoğu bölgesinin çehresini değiştirecek nitelikte gerçekten de “tarihî” nitelikte bir anlaşmaya ulaşılmış olduğu gerçeği değişmeyecek.” (Cengiz Çandar)
“Tüm uluslararası ve bölgesel siyasi dengeleri etkileyecek olan çok büyük bir adım” (Cengiz Çandar)
“Bu “uzlaşma”nın en önemli sonuçlarından biri, 1979’daki İslam Devrimi’nden beri uluslararası sistemde bir tür “parya” muamelesi gören İran’ın “saygın” ve “etkili” bir “aktör” olarak sistemdeki rolünün “kabul görmesi” olacaktır.Bu da, en kestirmeden, İran’ın Ortadoğu’daki “ağırlığı”nı daha da arttıracaktır. Dahası, 1972’de Washington ile kurulan ilişki, Çin’in uluslararası sisteme girişini ifade ederek, anlamı ve sonuçları yıllar sonrasına yayılan bir etkiyi nasıl ortaya çıkarttı ise, İran’la “nükleer uzlaşma”nın da benzer siyasi sonuçları olacaktır.” (Cengiz Çandar)
“değerli jeopolitik konumu, zengin doğal kaynakları, Irak’tan Suriye’ye, Yemen’den Lübnan’a birçok ülkedeki zaten belirleyici gücü olan İran’ın dünya ile ilişkileri normalleştirmesinin, hem gücüne güç katacağına hem de tüm bölge siyaseti üzerinde ciddi etki yapacağına kuşku yok.” (Abdülhamit Bilici)
“İran, Türkiye’nin en önemli ithalatçılarından olduğu doğalgazın yanı sıra petrol ve çok zengin stratejik minerallere sahip. Şayet nükleer anlaşmada taahhütlerini yerine getirir, ekonomiyi rayına oturtursa İran’ın, dünyanın ilk büyük 10 ekonomisi arasına girmesi şaşırtıcı olmaz.” (Lale Kemal)
“Bu mutabakat, “kazan-kazan” anlayışıyla gerçekleşen bir diplomatik başarı.
Zaten karşılıklı ödün verme ve uzlaşma niyeti olmasaydı, böyle bir “çerçeve anlaşması” da ortaya çıkmazdı.Şimdi taraflar varılan sonucun pozitif tarafına, yani bardağın dolu kısmına bakıyorlar.” (Sami Kohen)
“İRAN’ın başlıca kazanımı, yıllar önce uygulamaya koyduğu nükleer programının uluslararası kabul görmesi, yani meşrulaşmasıdır.” (Sami Kohen)
“… kendisine karşı uygulanan ambargodan kurtulacak. Bu sayede bir ekonomik güç olma yoluna girebilecek.” (Sami Kohen)
“Batılı ülkeler ayrıca İran’a uyguladıkları tüm yaptırımları kaldıracak ve yüzlerce batılı şirket Tahran yolunu tutacak.Net söylüyorum : 21. yüzyıla damgasına vuracak bir gelişme.İran büyük bir zafer kazandı.” (Hüsnü Mahalli)
“petrol ihracatında kısıtlamaların kalkması, İran’ın günlük iki milyon varil ihracat düzeyine çıkmasını sağlayabilir. Bugün bunun sadece yarısını ihraç edebiliyor. Bu artış da, mutlak rakam olarak İran’ın gelirlerinde büyük rahatlama sağlayacaktır.” (Tulu Gümüştekin)
“İran’a uygulanan ambargolar kalkacak, bloke edilen petrol paraları serbest bırakılacak ve ülke küresel ekonomi içinde serbest oyuncu haline gelecek. Bunun anlamı, Batı’da bloke edilen 7 milyar $ ile Pasifik ülkelerinde tutulan 35 milyar $ ve kürenin tamamında toplam, İran’a göre 60, ABD’ye göre 100 milyar $’lık petrol parasının ülke büyümesi için ivedilikle kullanılacağıdır.” (Şeref Oğuz)
***
Bitirirken, bu bir anlaşma değildir, bu bir ortak bildiridir. Önümüzde 3 aylık bir süre daha söz konusudur ve bu süreç Dünya Müslümanlarının ve Mustazaflarının Rehberi Seyyid İmam Ali Hamaney’im tam destek verdiği nükleer müzakere heyeti tarafından yürütülmektedir. 21 Mart’ta başlayan yeni yıla “Hükümet ve millet, gönül ve söz birliği” yılı ilan edilmesinin ardından anlaşmanın imzalanacağına dair kişisel Facebook sayfamdan yaptığım tahmin-yorum tutmuş gibidir, tam tutması için anlaşmanın imzalanması gerekmektedir. Bu süreç anlaşma ile noktalanacak. Hudeybiye Süreci tam olarak başlayacaktır, zira bugün ortak bildiriden sonra bile İslam İnkılabı taraftarlarının bir kısmının kafaları karışmış, bu nasıl zafer tarzı sorular sormaya başlamışlardır. Hudeybiye’de İmam Ali(as)’nin eli titreye titreye yazdığı anlaşma önce Hayber’in sonra Mekke’nin fethini müjdelemiştir. Hayber’in Fethi korsan İsrail’in yok oluşu,Mekke’nin Fethi ise Türkiye başta olmak üzere Sünni müslümanların yaşadığı ülkelerin İslam İnkılabı çizgisine gelmesidir. Şimdiden hayırlı olsun, bu sürece katkı sunanlardan olma adına çabalarımızı artırsın, Allahuekber ve lillahil-hamd. Vesselam.
Dipnotlar:
[1] http://www.kuranaiman.com/bediuezzaman%E2%80%99-seytanla-muenazarasi
[2] https://www.halkhaber.org/2013/11/26/guldu-guldu-guldu-ve-kazandi-huseyin-yahya-cevher/
[3] http://www.islamidavet.com/2015/04/04/video-iran-disisleri-bakani-nukleer-anlasmanin-detaylarini-acikliyor/
[4] https://www.halkhaber.org/2014/06/10/kendim-yaksam-yeter/
Açıklayıcı anlatımdan ötürü Allah razı olsun hocam.. Belirttiğiniz üzere münafık-siyonist medya gerçekleri gizlemede mahir davranırken samimiyetle konuyu öğrenme gayretindekilere fırsat vermemektedir.. Bu vesile ile şeytanın en büyük destekçisi ülkelere bir darbesini daha indiren İslam İnkılabının başarısını idrak etmiş olduk..