Boğazınızda bırakacağız – Hüseyin Yahya CEVHER
Boğazınızda bırakacağız – Hüseyin Yahya CEVHER
Sabah güneş doğmadan kahvaltı yapmadan okula giden öğle tatili zilinin çalmasıyla karşıdaki fırına giderek bir papatya ekmeği alan sonra da onu bölüşerek yiyen Ahmet ve Abdullah için en mutlu günler, o susamlı papatya ekmeğini yerken yanına bir ayran aldıkları günlerdi. Susamlı papatya ekmeğini sevdikleri için değil ikisinin karnını bir simit parasına doyurduğu için alıyorlardı. Ayranı da her gün almak istiyorlardı ama paraları yoktu.
Ahmet’in babası yoktu, dedesinin verdiği iki çuval un, amcasının verdiği üç-beş kuruşla annesi 5 çocuğuna bakmak için yaşam mücadelesi veriyordu, Abdullah’ın babası vardı ama şofördü, daha doğrusu bir kamyonları vardı ama kamyon o kadar eskiydi ki kazandıkları sanayiye gidiyor, Abdullah’a ise kuru ekmek alabilecek harçlığı zar zor veriyordu.
Bugün ülkemin dört bir yanı Abdullah ve Ahmet’lerle, hatta onlardan çok daha kötü durumda olan insanlarla doludur. Bunun en canlı, can yakıcı örneğini dün yine Karaman ilinin, Ermenek ilçesinin, Pamuklu köyü yakınlarındaki özel şirkete ait kömür ocağında müşahede ettik. Soma Katliamı sonrası madenciyi destekleyeceğini söyleyen halk düşmanı sistemin torba yasası sözlü/yazılı olarak madenciye bazı avantajlar getirse de gerçek hayatta uygulanmayacağının belgesi 28 Ekim 2014 günü tüm kamuoyuna duyuruldu.
Torba yasanın maddelerini yazıp, incelemeye gerek yok. Dediğim gibi kağıt üzerinde gayet güzel yasalar. Ama ya uygulanma durumu? Neden Ermenek’te mahsur kalan madencilerin öğle yemeğini madenin içinde yemesi torba yasa ile ilintilendiriliyor?
Torba yasadan sonra, maden şirketleri madenlerini kapattılar, işçiler işsiz kaldı ki son olaydaki mahsur kalan işçiler daha işe dün başlamışlardı. Bir kaç aydır eve para getiremeyen madenciler ülkenin işsizlik durumu ortada olduğundan mecburen aslında yasa ile kendilerine verilen haklardan feragat ederek yeniden madene indiler. Hem de Türkiye’nin en kalitesiz kömürlerinden olan Ermenek kömürünü çıkarmak için. Bir çok büyükşehirde şu an Ermenek kömürü benzeri kömürleri yakmak zaten yasak, bu kömürler köylere, ilçelere havası daha temiz, daha fazla zehirlenmesi gereken yerlerde pazarlanıyor. İşte bu beş para etmez kömürü çıkarmak için, çocukları Ahmet’lere, Abdullah’lara harçlık vererek kuru ekmek almalarını sağlamak için tekrar madene inen madenciler henüz bir daha çıkamadı, büyük ihtimalle de çıkamayacak. Allah rahmet eylesin, zalimlerin bir an önce devrilmesinde kanlarını bereketli kılsın, İnşAllah.
Birileri yaşam odası hesabı yapıyor, biz de yaptık. 1 Ak Saray=1000 Yaşam Odası diye. Yaşam odasını geçtik, adamlar ekmek vermiyor ekmek. Gariban madenciler evlerinden getirdikleri yemekleri, ekmekleri yine madenin altında uygun bir maden mühendisi ve iş güvenliği uzmanının dediği gibi hijyenik yani farelerin ulaşamadığı mekanlarda ağız tadıyla yiyorlar. Alınlarındaki fenerlerden tuttukları ışıkla, ne yediklerini bile tam göremeden ama müthiş bir mutlulukla…
Bir işçinin en doğal hakkı servis ve yemektir. İşveren işçisinin iş yerine güvenle, huzurla, çile çekmeden gelmesini sağlamalı ki işçiden verim alsın. Ayrıca çalışan adam acıkır, acıkan adama da yemek yedirilmesi gerekir. Bir de yapılan iş bedeni bir iş ise en gıdalısından yedirilen işçilerin, daha zinde bir şekilde işlerinin başına dönmesi sağlanmalıdır.
Ne anlatıyorsun arkadaş!
Burası Türkiye değil artık. Türkiye iken kuru ekmek yiyen, ayran bulunca sevinenler!
Burası Yeni Türkiye artık!
Yeni Türkiye!
İşe kendin geleceksin,
Kendi yemeğini kendin getireceksin,
Madende son sürat çalışacaksın,
Öğle molası yok, madene in çık yapmayacaksın, bulduğun -hijyenik- bir yerde zıkkımlanacaksın,
alacaksın kazmanı, küreğini eline işe koyulacaksın!
Yapmıyormusun…
Musalla taşı seni bekliyor,
Ya madeni su basar ölürsün,
Ya açlıktan ölürsün,
Ya çocuklarına ekmek getiremediğin için şerefin için intihar eder ölürsün,
Bir şekilde seni gömen bulunur, sen yeter ki öl.
Unutma, onlara sen değil bu vatanın toprağı lazım.
Onlarda unutmasın, boğazınızda kalacağız, size vadedilmiş topraklarda rahat hayat yaşatmayacağız.
Vesselam!