Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

AŞURA’NIN BEREKETİYLE YÜRÜMEK – Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

asuranin-bereketiyle-yurumek

AŞURA’NIN BEREKETİYLE YÜRÜMEK – Ahmet Yasin YİĞİTOĞLU

“Allah’ın dini, bizim şehadetimizle dünyaya yayılacak, hâkim olacaktır.” Hz. İmam Hüseyin

Ey akıl ehli, Kerbela vak’asını kolay sanmayın,
Zulüm arsası ve bela meydanıdır Kerbela
Sorsalar: Belaların toplandığı yer nere?
Felek kasrı ses verir ki: Kerbela’dır, Kerbela. (Fuzuli)

Muharrem ayı; Kerbela hadisesini yâda getiren şehadet, izzet, şecaat ve fazilet dolu bir aydır. Bu ayda Aşura kıyamı gerçekleşmiş ve Peygamber reyhanesi Hz. İmam Hüseyin’in öncülüğündeki İslam ordusunun neferleri şehid edilmiştir. Kerbela; tarihin benzerini görmediği bir katliam ve soykırım teşebbüsü ve imanlı gönüllerin asırlardır dinmeyen sancısı olma özellikleriyle İslam tarihinde yer eden, kelimelerin tarif etmekte aciz kaldığı bir hadisedir.

Kerbela, hadisesi farklı boyutlarıyla sürekli olarak anlatılmış ama İmam Hüseyin’in Aşura’daki mesajı tam olarak anlaşılamamıştır. Fuzuli’nin de belirtmeye çalıştığı gibi Kerbela hadisesi, alelade bir olay değildir. Hak-batıl savaşında, hakkın lehine bir dönüm noktasıdır. Bundan dolayı da farklı boyutlarıyla sürekli diri tutulması gereken bir mekteptir. Bu elim facianın siyasi-içtimai-afaki-enfüsi-ameli-itikadi-fıkhi-dünyevi-uhrevi-imani-ilmi-iktisadi-tarihi pek çok boyutu vardır. Bizler ise bu şanlı kıyamın günümüze yani İslam’ın cihan şümul hâkimiyetine bakan yönü üzerinde durmaya çalışacağız.

İmam Hüseyin’in Kerbela’ya gelmesi bilinçli idi. İmam, katledileceğini biliyordu. Ama haşa bu bir intihar değildi. Aksine kendisi ve yaranları ile aziz dedesinin dinine hayat bahşeden nurani bir hareketti. Hz. Hüseyin her şeyden haberdardı. Kerbela sahrasında başına gelecek olanların ve İslam dininin karşı karşıya olduğu tehlikelerin farkındaydı. Hüseyin’in düşüncesinde kendisinin bir ehemmiyeti yoktu. O her daim feda olmaya hazırdı. Amcası Hamza, babası Ali-i Murtaza ve abisi Hasan-ı Mücteba misali İslam için canını vermeye hazırdı. Zira vahiy evinin hanedanı onu İslam için yetiştirmişti. Lakin Hüseyin’i düşündüren enbiyalar hareketinin devamlılığı ve mukaddes dinin geleceği idi. Dinini dünyaya satanlar, İslam peygamberinin ve şanlı ashabının gayretlerini boşa çıkarmak istiyorlardı. Hz. Hüseyin sessiz kalamazdı. Sessiz kalsa idi başına bir iş gelmeyecekti. Hatta takdir edilecek ve ikram görecekti. Ama bu durumda Muhammedi İslam’ın ruhuna çoktan Fatiha okunmuş olacaktı. İmam’ın bilgisi sırf zamanı ile de sınırlı değildi. O kanlarının İslam’a ruh katacağını, solmuş İslam sancağının Aşura’da kanlarıyla yeniden yükseleceğini de biliyordu. Ve biliyordu ki Aşura kıyamı mümin yüreklerde yer edecek ve canlı kalacak. Aşura’nın canlı kalması ile de İslam diri kalacaktı. Bu kan, Öz Muhammedi İslam’ı ta kıyamete kadar koruyacaktı. Yeni yeni Yezitler iş başına geldiğinde Müslümanlar sessiz kalmayacaktı, kalamayacaktı. Zira İmam Hüseyin’in kendisi bu hususta hücceti tamamlamıştı ve Muhammedi öğretilerde zulme boyun eğmek yoktu. O Allah’ın evini ziyarete gitmişti. Ama hacc farizasını tamamlamadan Neyneva çölüne doğru yol aldı. Çünkü İslam olmadan bu farizanın dahi bir kıymeti yoktu. Önce İslam’ı kurtarmak ve iman sahiplerinin hakkı olan yönetimi, ehli olmayanların elinden almak, bu amaç için yaşamak ve iki zaferden birine nail olmak gerekiyordu. Ya küffara galebe çalarak İslam’ın muzafferiyetini görme saadeti ya da şehadete ulaşarak Likaullaha en güzel surette vasıl olma bahtiyarlığı. İmam Hüseyin ve vefalı ashabı her ikisine de nail oldular. Lailahe illallah Muhammedür Resulullah zikrini ve İslam’ın yenilmezliğini Kerbela çölüne yazdılar. Hem de tertemiz kanlarıyla.

İmam Hüseyin ile dostlarının şehadeti zahirde bir mağlubiyet gibi görünse de aslında İslam’ın en büyük zaferlerinden biridir. Kanın kılıca galebe çaldığı muazzam bir zafer. Bu zafer olmasaydı İslam’dan sadece isim kalacaktı. Ama İmam Hüseyin buna mani oldu. Hz. Hüseyin’in Muhammed Mustafa’yı (as) hüzne gark eden, Ali-i Murtaza ve Fatımatü’z-Zehra’nın ciğerini dağlayan, melekleri yaslara boğan, arşı titreten mazlumiyeti imanlı gönüllerde binler inkılab meydana getirdi. Gaflet uykusunda olanlar gaflet uykusundan uyandı. Hüseyni katletmekle İslam dininin ortadan kalkacağını umanların hevesleri kursaklarında kaldı. Seyyidü’ş-Şüheda İmam Hüseyin’in şehadetinin bereketi İslam düşmanlarına ilahi bir darbe olarak indi ve Kur’an ile sünnete düşman olanlar İslam’ın sonunu getirmek isterlerken kendi sonlarını hazırladılar. Dünyada zilletle yaşadılar, ahirette ise elim bir azap kendilerini bekliyor. Peygamber evlatları ise zillet ile dolu bir yaşam yerine izzetli bir ölüm olan şehadete talip oldular. Şu halde Aşura kıyamı, toprağa ekilen bir tohumdur. Hem öyle bir tohumdur ki Şecere-i Tayyibe gibi tertemiz ürün vermiş, Şecere-i habisenin ise neslini kurutmuştur. Aşura, bir destandır; Öz Muhammedi İslam’a sıdk ile merbut yiğitlerin destanı. Aşura, ilahi bir zaferdir; tam teslimiyetle Hizbullah olanların Hizbuşşeytana olan zaferi. Aşura, aşk ve şehadet mektebidir; Hakk için serden geçenlerin mektebi. Aşura, Hüseyni yiğitlerin cesaret meydanıdı; Züheyr, Vahhab ve Ebul Fazl Abbasların meydanı. Aşura, Furkan’dır; hakkı batıldan, tevhidi şirkten, imanı küfürden ayıran bir Furkan. Ve Aşura, İslam’ın cihan şümul hâkimiyetini yüzlerce yıl öncesinden haber veren kutsi bir müjdedir; Selman-ı Farisi ile gelen,  79’da Süreyya’da belirip parlayan ve cihanı nurlandıran bir müjde.

Madem böyledir. Şu halde Aşura’nın bereketiyle yol almalıyız. İmam ve bilinçli ashabı kılavuzumuz olmalı. Hüseyni şiarlar ise azığımız. Bizi zillete maruz bırakmak isteyenlerin kalplerine “Heyhat minnez zille/ Zillet bizden uzaktır.” sloganıyla korkular salmalıyız.

İnsanların ahireti unutup dünyaya daldıkları ve aslında gayri İslami olan yönetimleri (ki eskiden Beni Ümeyye ve Abbasi hükümetlerinin uygulamaları, günümüzde ise Amerikancı İslam’ı kendilerine mihver yapan Müslüman görünümlü münafık rejimlerin uygulamaları bu kabildendir)  gerçek İslam zannettikleri bir hengâmda “İnsanların çoğu dünya kuludur, din ise, dillerinde dolaşır. Dinin sayesinde geçimlerini sağladıkları müddetçe onu savunurlar. Zorluklarla imtihan edildiklerinde dindarlar azalır.” sözünü hatırlamalı ve dine sımsıkı sarılan, imtihanlar karşısında yılmadan sabırla yoluna devam eden şahsiyetler olmalıyız.

Hakkı talep edip Muhammedi devlete olan hasretimizi gündeme getirdiğimizde ve insanların: “Bu iş size mi kaldı. Oturun oturduğunuz yerde.” dedikleri ve bizlerin onların eleştiri oklarına hedef olduğumuzda:  “Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım. Ben ceddim’in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulullah’ın (s.a.a) ve babam Ali’nin (a.s) çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim.” açıklamasına binaen çizgimizi ve ilahi davamızı herkese beyan etmeliyiz. Kınayanların kınamasına aldırış etmemeli ve Maide suresinin 54. Ayeti kerimesi ile karşılık vermeliyiz.

Kur’an ve sünneti esas alıp Ehl-i Beyti savunmamızdan ötürü üzerimize ölüm tehditlerinin savrulduğu, türlü işkencelere maruz bırakıldığımız zamanlarda ise   “Ölüm insanoğlunun boynuna genç bir kızın boynundaki gerdanlık gibi yazılmıştır.” hakikatini idrak etmeli ve ölümden korkmamalıyız. Ölümü öldürmeliyiz.

İslam düşmanlarının Müslümanlara musallat olduklarını, İslam beldelerinin münafık yöneticiler tarafından idare edildiğini, müstekbirlerin güç ve imkânlarını gördüğümüzde titreyip geri adım atmamak ve İslam’ın cihan şümul hâkimiyetine olan inancımızı yitirmeyip Allah’ın salih kullarına olan vaadini unutmamak için “Allah’ın dini bizim şehadetimizle dünyaya yayılacak, hâkim olacak.” sözünü yâda getirmeliyiz. Ve bilmeliyiz ki Hüseyni yiğitlerin kıyam dalgaları müstekbirlerin saraylarını başlarına geçirecek, Hüseyni hidayet meşalesi zulümlerle kararan dünyayı aydınlatacak, ”Lebbeyk ya Hüseyin!” sloganları âlemleri galeyana getirecek, Kudüs’e giden yolun Kerbela’dan geçtiğini bilen Hüseyni sevdanın takipçileri tüm İslam beldelerini kurtaracak ve İslam’ın cihan şümul hâkimiyetini gerçekleştirecek. Bu amaçla yaşayacak ve bu amaçla ölecek. Meydanları Yezitlere bırakmayacak. Çünkü: “HER GÜN AŞURA, HER YER KERBELA.”

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu