Katliamlardan Zaferlere; Filistin Direnişi… – Hüseyin Yahya CEVHER
Katliamlardan Zaferlere; Filistin Direnişi… – Hüseyin Yahya CEVHER
Filistin meselesi İslam’ın meselesidir. Filistin meselesi dünya üzerindeki bütün özgürlükçülerin meselesidir. Filistin meselesi Hak-Batıl savaşının sürekli sürdüğü meydan-ı imtihan olan şu dünyanın en önemli turnusol kağıtlarından birisidir. Halklar kişi/kurum/kuruluşları Filistin meselesi ekseninde değerlendirir, ona göre sever veya nefret eder. Özellikle Türkiye halkı için Filistin meselesi çok önemli bir yere sahip olduğu gibi, diğer müslüman halklar başta olmak üzere dünyanın emperyalizm karşıtı özgürlükçü halkları için de durumun böyle olduğunu geçmişi tarayanlar ayan beyan görecektir.
Dünya halklarının Mahmud Ahmedinecad’a olan derin muhabbetinin en büyük sebebi Filistin halkının şahsında tüm dünya halklarına zulmeden korsan rejim İsrail’i yeryüzünden sileceğiz sloganlarıdır. Yine Hugo Chavez’in halkçı ve adil yönetiminin yanı sıra ömrü boyunca her daim Büyük Şeytan Amerika ve onun gayri meşru çocuğu İsrail’i yerden yere vuran açıklamalarını bir de korsan İsrail’le 2009 yılında ilişkisini keserek taçlandırması bununla da yetinmeyip kendi etkisi altında bulunan Bolivya ve Ekvador gibi ülkelerin de hemen akabinde korsan İsrail’in büyükelçilerini ülkelerinden kovmaları dünya halkları için unutulmayacak anlardan birisidir. İslam ümmetinin başbakanı sıfatını yakıştırdığım ve Mahmud Ahmedinecad’ın cumhurbaşkanlığında, İsmail Heniyye’nin başbakanlığında hayalini kurduğum Dünya İslam Cumhuriyetleri Birliği devletinin başbakanlık koltuğuna İsmail Heniyye’yi layık görmem ise yetimlerle yer sofrasında yemek yemekten tutun da, üzerine giydiği elbiselerin kalitesine kadar bir çok etkeni içinde barındırmaktadır.
1979 yılında İslam İnkılabı’nın yeryüzüne Batı’dan bir güneş gibi doğması halk düşmanlarını panikletmiş, kendi keyiflerine göre asıp kestikleri dünya tarlasında bundan böyle istedikleri kadar özgürce hareket edemeyeceklerini anlamış bu yüzden bu güneşin ışıklarının insanlığı hem aydınlatmasını hem de ısıtmasını türlü fitnelerle engellemeye çalışmışlar bu işte de yine sözde/sahte İslami kişi/kurum/kuruluşları kullanmışlardır. Bu güruh lazım olur düşüncesiyle dünyanın dört bir yanında küresel emperyalizm ve siyonizmin attığı kemiklerle beslenen ve onlardan gelen yal ile hayatını sürdüren kelb-i beyaban oluşumlardır. Tek tek isim verip ifşa etmeye gerek duymadığımız bu oluşumlar İslam İnkılabı ve bağlı kuruluşlarına gölge etmek isteyen tüm unsurları kapsamaktadır.
İslam ümmetinin kalbine bir ok gibi saplanan ve dünya üzerine bir tümör/ur gibi sürekli fitne/fesat/katliam saçan/yayan korsan İsrail, İslam İnkılabı’nın çalışmaları ve dakik programları sayesinde pervasız katliamlarından, keyfi işgallerinden geri adım atmak zorunda kalmış gelinen noktada yok olmuş/ yok olmaktadır. Zira eskisi gibi istediğini yapamaması bile korsan İsrail’in yok olduğunun en büyük delilidir.
Büyük devrimci merhum İmam Humeyni(ra)’nin İslam devletini kurar kurmaz ilk iş olarak Filistin meselesini ana gündem haline getirmesi ve Kudüs Günü’nü ilan etmesiyle, lafa değil icraata bakan halkların sevgisini bir kat daha kazanması ve İslam İnkılabı’nın dünya halklarına yeni bir şevk ve heyecan vermesini hazmedeyen halk düşmanları, İslam İnkılabı’nın etkinliğini çeşitli iftira ve karalamalarla sınırlandırmaya çalışmış, ama başarıya ulaşamamışlardır.
İmam Humeyni(ra)’nin emriyle Suriye üzerinden Lübnan’a yerleşen Devrim Muhafızları, Hizbullah’ın çekirdeğini oluşturmuş günümüzde tamamen yerli bir Hizbullahi Hareket olarak Lübnan Hizbullahı karşımıza çıkmıştır. Yine Filistin İslami Cihad Hareketi’nin kurucusu Şehid Fethi Şikaki faaliyete başladığı ilk günlerde çevresindeki fikir akımlarını incelemiş 1980’li yıllarda ise İmam Humeyni(ra)’ye ve İslam İnkılabına uzaktan biat ederek onun çizgisinde yürümeye başlamış mezheben Sünni olması hasebiyle de tarihe adını altın harflerle yazdıracak büyük bir iş yapmıştır. 1986-1987’li yıllarda kurduğu İslami Cihad Hareketi, mensupları Sünni olmasına rağmen İslam İnkılabı çizgisinde yürümeye başlamış ve Şii-Sünni ihtilafı ile ümmeti bölmeye çalışan düşmanlara güçlü bir tokat indirmiştir. Filistin’in işgalinden 1987 yılına yani Birinci İntifada’ya kadar korsan İsrail karşısında ciddi bir direniş gösterilememesi ve düşmana ciddi darbelerin indirilmeye başlamasının bu süreçten sonra olması yine İslam İnkılabı’nın Filistin direnişinin yönlendiriciliğindeki etkili rolünü ortaya koymaktadır.
1988 yılında İran-Irak savaşının sona ermesiyle İslam İnkılabı korsan İsrail karşıtı cepheyi güçlendirmeye ve Filistin direnişiyle birebir ilgilenmeyi hızlandırmış bunun doğal sonucu olarak ta korsan İsrail’in burnunu yere sürtme dönemi başlamış, Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrullah’ın deyimiyle yenilgiler dönemi kapanmıştır.
Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ)’nün bu olumlu gelişmelere tamamen zıt bir hareketle 1988 yılında korsan İsrail’i tanımasıyla gerçek mücahidler ile sahte direnişçiler ayrılmış, böylelikle hem Filistin’in kurtuluşu için hem de dünya müslümanlarının dertlerinin dinmesi için İslam İnkılabına bağlı samimi İslami hareketlerin gerekliliği bir kez daha anlaşılmıştır.
Yeri gelmişken Filistinli direniş gruplarının bir bütün olarak hareket ettiğini HAMAS’ın İslami Cihad’ın sözünden çıkmayacağını; İslami Cihad’ın da HAMAS’ı kendi başına bırakmayacağını vurgulayalım. Günü birlik, siyasi bazı hareketlerle bir takım kardeşlerimizde kafa karışıklığına sebep olabilecek hareketlerin yapıldığı inkar edilemez ama bu hareketlere rağmen bu grupların İslam İnkılabı’na bağlı olduğunu, İslam İnkılabı’ndan beslendiğini kim inkar edebilir. Filistin direniş hareketleri şahıslara bağlı olmadığı gibi, Filistin halkı ve dünya halkları Filistin direnişinin kimlerin yardımıyla şaha kalktığını ve şeytanların planlarını yok ettiğini bildiklerini açıklamak isterim. Direnişin altın halkası Suriye ilk günden beri Filistin direnişinin yanında yer almış, İslam İnkılabı’yla Filistin direniş hareketleri arasında bir köprü vazifesi kurmuştur. Bugün bu köprüyü imha etmek için dört bir koldan saldıran küresel emperyalizm ve siyonizmin hedefini yıllarca Suriye’nin desteğiyle hayatlarını sürdürmüş, mücadelesini vermiş kişilerin anlayamadığını düşünmek insafsızlık olur. Onlar daha bu tehlike gelmeden bu işin farkına varmış ve İslam İnkılabı’nın çizdiği siyasi proje ekseninde hareketlerini yapmaktadırlar. Aleni olarak İslam İnkılabı düşmanlığı yapmadıkları sürece bu tarz hareketlerini gündelik siyasi aktivite olarak değendiriyorum.
Konu çok geniş, dallanıp budaklanıyor asıl tema Deir Yasin Katliamı çerçevesinde Filistin halkının uğradığı katliamlar ve günümüze gelindikçe katliamların azalması ve Filistinlilerin de artık sadece katledilen mazlum halk olmaktan çıkıp korsan İsrail’e tokat attıkları, hatta yumruk vurdukları olacaktı.
İncelediğimizde;
Deir Yasin Katliamı(9 Nisan 1948):254 Filistinli sivil hayatını kaybetti.
Lida Katliamı (9-18 Temmuz 1948):10 gün içerinde 60.000 kişi evlerinden atılırken, bunu takip eden El Tira, Tantoura ve Hayfa katliamları ile yüzlerce Filistinli sivil katledildi.
Safsaf Köyü Katliamı(29 Ekim 1948): 70 kişinin ölümüne neden oldu.
Davayima Köyü Katliamı (29 Ekim 1948): 80-100 arasında Filistinli öldürüldü.
Kibya Köyü Katliamı(12 Ekim 1953):67 kişi hayatını kaybetti, 75 kişi de yaralandı.
Kufr Kasem Katliamı (29 Ekim 1956): 49 Filistinli sivil acımasızca katledildi.
Samu Katliamı (Kasım 1956):18 Filistinli hayatını kaybetti.
Ürdün Katliamları (15 Şubat, 4 Haziran 1968): İsrail uçakları Ürdün nehri boyunca 15’ten fazla Filistin köyüne havadan napalm bombası yağdırdı. Saldırıda resmi rakamlarla 56 kişi feci şekilde can verdi. Haziran ayında İrbid şehrini bombalayan İsrail uçakları 30 Filistinlinin ölümüne neden oldu.
Abu Za’abel Katliamı (12 Şubat 1970):Bir fabrikadaki 70 işçi öldü.
Sha’a Katliamı (8 Nisan 1970):İsrail uçakları 46 çocuğu katletti.
Suriye Katliamı (8 Eylül 1972):Suriye hava sahasını ihlal eden İsrail jetleri yedi köyü bombaladı. Saldırıda en az 200 kişi hayatını kaybetti.
Libya Katliamı (19 Şubat 1973):Libya Havayolları’na ait bir yolcu uçağı İsrail tarafından düşürüldü. İçindeki 107 yolcu ve mürettebat hayatını kaybetti.
Beyrut Katliamı (20 Temmuz 1981):Lübnan’ın başkenti Beyrut’a hava saldırısı düzenleyen İsrail jetleri, 300 sivili öldürdü. Yüzlerce sivil aynı saldırıda yaralandı ya da sakat kaldı.
Sabra ve Şatilla Katliamları (15-16 Eylül 1982):1982’de Lübnan’ı işgal eden İsrail kuvvetlerinin başkomutanı Ariel Şaron’un gözetimi ve koruması altında Lübnanlı Hıristiyan Falanjist milisler tarafından gerçekleştirilen katliamda 991 kişi öldürüldü. Sadece 328 kişinin kimliği tespit edilebildi. Saldırganlar öldürdükleri kişilerin cesetlerini tanınmaz hale getirdiklerinden çoğunun kimliği tespit edilemedi.
Kudüs Katliamı (8 Ekim 1990):30 Filistinli hayatını kaybetti, 800 kişi de yaralandı.
Hz. İbrahim Camii Katliamı (25 Şubat 1994):50’nin üzerinde kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 300 kişi de yaralandı.
Kana Katliamı (18 Nisan 1996):109 Filistinli hayatını kaybetti.
Cenin Katliamı (3-15 Nisan 2002):İsrail ordusu yaklaşık 1.300 sivili katletti.
Nuseyrat Katliamı ( Mart 2004):İsrail askerleri araslarında dört çocuğun da bulunduğu 14 sivili öldürdü.
bu şekilde bir katliam dosyasının olduğu görülmektedir. Yazıda da belirttiğimiz üzere direnişin başladığı 1980’li yıllarında sonundan itibaren pervasız katliamlar sona ermiş, direniş gereken cevabı vermeye başlamış 2006 yılında Hizbullah’ın korsan İsrail’e vurduğu ağır darbe ile yenilgiler dönemi kapanmıştır.
Bugün siyonist atalarının izinde olan tekfirci teröristler yıllardır Filistin direnişinin hamiliğini yapan Suriye yönetimi ve halkını hedef almaktadır. Temel eksenin Filistin direnişi ve Kudüs’ün kurtuluşu olduğu günümüzde sahte Filistin destekçileri ve gerçek destekçiler ayırt edilmeli, sahte Kudüs fatihlerinin maskeleri düşürülmeli, hak sahibine teslim edilmeli özellikle İslami Cihad, HAMAS ve FHKC-GK başta olmak üzere Sünni kimlikli İslam İnkılabı erlerine ekstra sahip çıkılmalı ve fitnecilerin haberlerine itibar edilmemelidir.
“…Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir.” (Bakara Suresi, 249.Ayet)
İmam Mehdi (as)’nin adaletinin gün be gün dünyaya yayıldığı bu dönemde bizi dünyaya getirdiği için Yüce Allah(cc)’a ne kadar şükretsek azdır. İnşAllah bu süreçte etkisi olan bireylerden olabiliriz. Vesselam.
Allah razı olsun,yazı çok hoş,tespitler yerinde ve şanlı direniş tarihinin kısa bir özeti durumunda.
Okuduğunuz için teşekkürler. Allah razı olsun.