Halkımızın İsrail Düşmanlığı ve Şaron’un Geberişi – Hüseyin Yahya CEVHER

Halkımızın eleştirilmesine hele hele küçük görülmesine asla tahammül edemem, elimden geldiğince bu tarz hareketleri engellemeye çalışırım. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi halkımızın Büyük Şeytan Amerika ve korsan İsrail’e olan düşmanlığından dolayıdır. Hem de on yıllardır kendisine Batı ve Batıl fikirler sevdirilmeye çalışılmasına rağmen çizgisinden asla ödün vermeyen Türkiye halkı bu süreçte bazı değerlerinden bir kısım tavizler verse de bahsettiğimiz özelliğini asla bozdurmamıştır.

Bu öyle bir özellik ki halkımızın tüm planı, programı, fitneyi çözmesine şıp diye sebep olmaktadır. Bu öyle bir özellik ki her ne kadar İslam’ın sancaktarlığını kaptırmışda olsak bizsiz hareket olmaz mesajını vermemize zemin hazırlamaktadır. Bu öyle bir özellik ki bunu içimizden attıramayanlar mecburen on yıllardır sözde siyonizm ve emperyalizm düşmanlığı yapmaktadır, sırf bize yaranabilmek için.

23 Mayıs 2013 günü yayınlanan bir habere göre BBC’nin yaptırdığı ankete göre 26299 Türkiye vatandaşı en olumsuz baktığı ülke olarak İsrail’i söylemiş. Düşünün anketi yaptıran BBC olduğu halde durum bu. Ya bir de soruyu biz sorsak?

Halkımız oldum bittim Büyük Şeytan Amerika ve korsan İsrail’i sevmez. Bunlarla bağlantılı olan İngilizi, Fransızı, Almanı, Rusu vb. emperyalist ve siyonist ideolojide olan tüm kurum ve kuruluşlara karşıdır. Korsan İsrail düşmanlığı ise apayrı bir boyuttadır. Örneğin Fransa, Türkiye aleyhinde bir hareket yapar. Fransız bayrağının yanında, kesin bir korsan İsrail bayrağı da yakılır. ABD bir yamuk yapar, ABD bayrağı’nın hemen yanında İsrail bayrağı da yakılır. Bir İslam düşmanlığı yapıldığı anda verilen ilk tepki “bunu yahudi bile yapmaz” olurken, İslam’a bir saldırı yapıldığı anda sorgusuz sualsiz korsan İsrail suçlanır.

Neden çünkü dünyadaki tüm pisliklerin, adaletsizliklerin, zulümlerin temelinde siyonist yahudiler ve onlarında devletleşmiş/devletleşmeye çalışan versiyonu korsan İsrail’in yaptığı çalışmalar bulunduğunu kahraman Türkiye halkı çok iyi bilmektedir.

Halkımız sadece kinini değil sevgisini de bu temel üzerine kurmuştur. Bugün gerçek manada dünya üzerindeki tüm ABD ve İsrail düşmanlarını halkımız çok sevmektedir. Örneğin Hamas lideri Halid Meşal yaptığı bir Türkiye ziyareti sırasında gördüğü ilgi karşısında şoka uğramıştır. Yine İran İslam Cumhuriyeti eski cumhurbaşkanı ve gariban halkların sevdalısı Mahmud Ahmedinecad’a İstanbul ziyaretlerinde gösterilen yoğun ilgi bundan dolayıdır. Küçücük bir salona kimseye haber verilmeden davet edilen Hamas milletvekili Müşir el-Mısri’yi ziyarete binlerce kişinin gelmesi hep bu İsrail düşmanlığının, direniş ekseni sevdasının tezahürüdür. Açıktan müslüman olmadığı halde gönlümüzde taht kurmuş olan merhum Venezuela lideri Hugo Chavez’de yine lanetlenmiş kavim olan yahudilere ve korsan İsrail’e olan düşmanlığından dolayı halkımız tarafından adamın kralı olarak tarif edilmekte ve saygıyla anılmaktadır.

Antisemitizm, Yahudi karşıtlığı veya Yahudi düşmanlığı sadece halkımızın değil dünya kurulduğundan beri dünya halklarının ortak özelliğidir. Temellerinde fitne ve fesat yatan bu ekip ellerinden gelen tüm çabayı sergileyerek dünya halklarını ve özellikle de müslümanları yok etmeye çalışmaktadırlar.

Yine Yüce Allah (c.c)’ın Mâide Sûresinin 82. Ayetinde açıkladığı “(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da “Biz Hıristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.” durumu fazla söze gerek bırakmamaktadır.

Gelinen bu noktada yahudilerin(aleni ve kendilerini gizleyen) insanlığa, müslümanlara ve Türkiye halkına düşman olduklarını bir kez daha tekrar etmeye ne gerek var diyebilirsiniz, gelmek istediğim nokta bu denli bir kin ve fitne ile bizlere saldıranlara asla dost gözüyle bakılamayacağı, ilişkiye girilemeyeceği ve elleri sıkılamayacağıdır. Halkımız bazı yanlışları affedebilir ama bazı hareketler yanlış olarak bile aktarılsa asla affedilmez. Bu konuda hassas olmak gerekir.

Büyük İslam düşmanı Ariel Şaron’un 8 yıldır devam eden can çekişme halinin dünya hayatındaki cezasının bitmesi üzerine sonlandığını ve cezasının kalan kısmını çekmek üzere cehenneme doğru yuvarlandığını 11 Ocak 2014 günü tüm mustazaflarla birlikte sevinçle öğrendik. 4 Ocak 2006’da geçirdiği beyin kanamasının ardından komaya giren, doktorlar tarafından yaşıyor ama bizde durumu tam çözemedik şeklinde ancak izah edilebilen ilahi azabın kat be kat artarak devam edecek olması halkımızı yok etme planları yapanların küçük bir umutla bile olsa acaba bir ses verir mi diye bekledikleri değerli ağabeylerinin geberişi bizi ziyadesiyle cuş-u huruşa getirmiştir.

Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi(ra) tarafından dile getirilen ve bugün tüm yalın ayaklıların sloganı olan “Zalimler İçin Yaşasın Cehennem” sözünü olanca gücümüzle haykırdığımız bugünde dünya halklarına ve halkımıza zulmetmekte olan Şaronvari, siyonizm ve Şaronizm temsilcilerinin de önce dünyada can çekişmelerini bu can çekişme sırasında aldıkları tüm mazlum ahlarının hesabını vermelerini, kendi yollarında gidenlere de akıbetlerinin ne olacağını gösterdikten sonra cehenneme yuvarlanmalarını Yüce Allah(cc)’tan niyaz ederiz.

Bizim için önemli olan safını açıkça belli edenlerden ziyade safını gizleyerek düşmanlıklarına devam edenlerin tanıtılmasıdır. Bugün ülkemizde Şaronların ölümüne sevinen bizlerin içerisinde Şaron’un ölümüne kan ağladığı halde çıkıp aleyhinde küfürler edecek, hakaretler yağdıracak belki bizden bile hızlı konuşacak kişiler vardır. İşte bu kişiler zaman zaman kritik hatalar yapmakta veya bilinçli olarak bazı şeyleri aleni olarak söylemektedirler. Bize düşen görev bu gibi durumların analizini iyi yapmaktır.

Van minüt tiyatrosuyla iktidarının ömrünü epey uzatan başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Ariel Şaron ile verdiği çok sevinçli pozları ve kendisine göndermiş olduğu geçmiş olsun mesajlarını herkes bilmekte, aleni olarak her tarafta yazılıp çizilmektedir. Dikkat çekmek istediğimiz konu kapalı kapılar ardında geçen ve kendisinin itiraf ettiği konuşmadır.

Recep Tayyip ERDOĞAN’ın kendi anlatımı:
“Şaron, İsrail ziyaretimde başbakandı, bana ‘dünyada en zevk aldığım an Filistin’de tankların üzerinde olduğum an’ dedi. ‘Bunu basın toplantısında da söyleyin’ dedim ama söyleyemedi.”

Bu sözü Ariel Şaron’a nispet eden ve sözlerin tek tanığı Recep Tayyip ERDOĞAN acaba kapalı kapılar ardından nasıl bir muhabbet vardı da Ariel ŞARON bu kadar coşarak böyle azgınlaştı da aynı cümleleri dünya kamuoyu önünde söylemeye cesaret edemedi.

Böyle azmış, azgın hareketlerle arz-ı mevud’a ulaşamayacağını anlayan siyonist camia şahinlikten güvercinliğe geçerek saman altından su yürütme politikalarıyla kendi adamlarını kendilerine küfrettirerek başarıya ulaşmaya çalışıyorlar. Ama boşuna…

Ahir zamandaki müslüman-yahudi savaşını biz kanacağız, siyonist yahudiler de avuçlarını yalayıp Akdeniz’in serin sularına döküleceklerdir.
Vesselam.