73. KİŞİ OLMAK – Cabir AÇIKSÖZ
73. KİŞİ OLMAK – Cabir AÇIKSÖZ
وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ الْمُسْلِمِين
“Bana Müslümanların ilki olmam emrolundu(Zümer 12).”
Ümmetine Kuran’la beraber Ehl-i Beyt’ini emanet eden Resul-ü Kibriyanın son ve en mühim mesajının taşıyıcısı olan İmam Hüseyin’in bir şehadet yıldönümündeyiz yine. İmam Hüseyin’in insanlığa kanıyla bildirdiği bu son ve en mühim mesaj; İslamı, yönetimi ve Müslüman, mazlum tüm insanlığı zalim kan içicilerin ellerine teslim etmemek ve bu uğurda her türlü cehdü gayret içerisinde olmaktır. En büyük cihad budur. Bu öylesine ulvi ve kudsi bir amaçtır ki, Hüseyin gibi Cennet Gençlerinin Efendisi olan birinin canı, kanı, malı bu yola kurban olmuştur. Hangimizin canı o değerli candan daha değerlidir? Hangimizin dedesi Muhammed(s.a.a), babası Ali(a.s), annesi Fatımadır(a.s)? Hangimize Resulullah ‘anam babam sana feda olsun’ demiştir? İşte bu Hüseyni mesajdır. Konu İslamın muhafazasıysa gerisi teferruattır.
Bu sebeple Aşura İslam’ın, Kuran’ın özüdür. Müslüman olmanın, Müslümanca yaşamanın mücadelesidir. Uyuşuk, pısırık, zalimlerin ellerine terkedilmiş bir hayattansa, Hüseyni kültürün bilinciyle Kerbela olan dünya meydanında, hayatlarımızın özgürlüğüne kavuşturulmasının adıdır Aşura. Yıllar yılı bu hakikat hep gölgelerin ardında kaldı. Sünni Müslümanlarca bir malumatın dışına çıkmadı Aşura. Ve bir zaman sonra Aşura oldu aşure. Şii Müslümanlarca ise bir mezhepsel inanışın dışına çıkmadı. Marjinal kaldı, oysa her Müslümanın iliklerine kadar anlaması gereken bir değerken. Ve birgün Ruhullah Humeyni geldi. Aşurayı anlattı bize. Kerbelaya ağlamayı öğretti. Bu ağlayışın siyasi bir ağlayış olduğunu anlattı bize. İmam Hüseyin’i anlattı insanlığa. İşte o gün anladık ki biz, Aşura bir mezhebin, bir milletin değildir. Aşura özgürlükleri için, adalet için, doğruluk için, İslam için, Allah için kıyama kalkan her bedene ritmini veren kalp atışıdır. Aşura bir zaman değil her zamandır. Ve anladık Kerbela bir yer değil her yerdir. Yüreklerimiz dahi, durmaksızın Kerbelaların yaşandığı bir savaş meydanıdır. Ve o zaman anladık Kerbela olan her yerde ve Aşura olan her demde 72 kişinin 73.’sü olmaktır marifet.
Kerbela meydanında 73. kişi olmak, Zümer 12’nin çağrısını hayata geçirmek demek. Meydan yiğit beklediğinde, sağa sola bakmayıp ileriye atılmak. Sorumluluğun gelmesini beklemektense sorumluluk almak. Sanki tek sen varmışsın gibi davayı omuzlamak. Bu yolda kemiyeti göze almadan keyfiyetinin tekâmülü için çabalamak. Aşura gününde 73. kişi olmak. İbrahim gibi baltayı alıp, dalıp puthaneye, şirkin ocağını başına yıkmak. O gün orada Hüseyn’in yanındaki 73. kişi olmak, Muhammed Mustafa(s.a.a) olmak. Kafalarını çatlatırcasına haykırmak İslamı. Bir eline güneşi bir eline ayı verseler vazgeçmemek yolundan. 73. kişi olmak, Said Nursi olmak. Süfyanilerin planlarını tarumar eden, deccaliyetlerini yüzlerine haykıran, gelecek nesiller üzerine kurdukları tuzakları tersine çeviren bir bumeranga dönmek. Bomba olup zalimlerin başında patlamak. Ve o mihnet gününde 73. kişi olmak. İmam Ruhullah Humeyni olmak. Şahları devirmek güllerle. Ölümden ölesiye korkan tüm zalimlere ve öldürmekten başka bir gücü olmayanlara şehadetle cevap vermek. Hem değil mi ölümden korkmayan hatta ölümü saadet bilen bir toplumu neyle korkutacaksınız? İşte Aşura işte Kerbela. Ve sen bir tercih yapmak zorundasın. Ya İmam Hüseynin(a.s) yanında 73. kişi olacaksın, ya da herhangi biri. Asır suresinin hitabıyla hüsrana uğrayan, o sıradan, o ortalama biri. Şimdi gel şu Aşura gününde bizi, Kerbelamızda 73. kişi yapacak inancı anlatan İmam Hüseyin(a.s)’a kulak verelim:
” Ey insanlar! Allah’ın Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kim Allah’ın haram ettiğini helal kılan; onun ahdini bozan; Resulullah’ın sünnetine muhalefet eden, Allah’ın kulları arasında günah ve zulüm ile amel eden zalim bir sultanı görür ve ameli veya sözü ile ona karşı çıkmazsa, onu da o zalimin girdiği yere (cehenneme) sokmak Allah’ın üzerine bir haktır.
Ben azgınlık veya makam hırsı veya fesat çıkarıp zulüm etmek için kıyam etmedim. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği emredip, kötülükten nehy etmek ve ceddim (Resulullah’ın) ve babam Ali b. Ebu Talib’in çizgisinde yürümek için kıyam ettim…
Andolsun ki gerçek imam ve önder, Allah’ın kitabına amel eden, adalet ölçülerine uygun hareket eden, hakka teslim olan ve kendisini Allah’a adayan kimsedir…”
Kim bizim (hedefimiz) uğruna canını feda etmek istiyor ve Allah’a kavuşmayı kendisine sükunet vesilesi olarak görüyorsa, bizimle birlikte yola çıksın…
Eğer bedenler ölüm için yaratılmış ise, kişinin Allah yolunda kılıçla öldürülmesi en güzel şeydir. İzzetli bir şekilde ölmek, zilletle yaşamaktan daha iyidir. Allah’a andolsun ki, kendimi zillet ve alçaklığa asla teslim etmeyeceğim. Hiç şüphesiz ben (Allah yolunda) ölmeyi saadet ve zalimlerle birlikte yaşamayı ise zillet ve bedbahtlık olarak görüyorum.
İnsanlar dünya kuludur; din ise dillerine dolaşıp durur. Dinin sayesinde geçimleri iyi olduğu müddetçe, onun etrafında bulunurlar; ama zorluklarla imtihan edildiklerinde ise gerçek dindarlar azalır.
(Ey Benî Ümeyye ordusu) Sizler top-yekun bana muhalefet edip sözümü dinlemiyorsunuz. Zira hiç şüphesiz elde ettiğiniz haram bahşişler ve karnınızı dolduran haramlardan dolayı Allah kalplerinizi mühürlemiştir.
Allah’ım sen biliyorsun ki bizim (kıyamımız), ne bir saltanata erişmek içindi, ne de bir dünya malını elde etmek. Biz senin dininin nişanelerini aşikar edip beldelerinde ıslah etmek, mazlum kullarının emniyetini sağlamak için ve farizalarına, sünnetlerine ve hükümlerine amel edilsin diye kıyam ettik.
İnsanları razı etmek için Allah’ı gazaplandıran bir millet, asla felaha kavuşmaz. Ümmet Yezid gibi bir yöneticiye müptela olduğu zaman İslam’a elveda demek gerekir.
Zina zade oğlu zina zade (İbn-i Ziyad), beni iki şey arasında muhayyer kılmıştır. Ya kılıç, ya da zillet! (Ya savaşıp ölmek, ya da biat edip zillete boyun eğmek) Heyhat! Zillet bizden uzaktır. Buna ne Allah razı olur, ne Resulü, ne müminler, ne de (bizi büyüten) temiz ve tathir kucaklar.
Ben ölümden korkan birisi değilim. İzzete kavuşma ve hakkı ihya etme yolunda ölüm, ne kadar da kolaydır. İzzete kavuşma yolunda ölüm ebedi bir hayattır. Zilletle yaşamaksa hayatsı bir ölümdür. Beni ölümle mi korkutuyorsun? Heyhat! Okun hedefinden şaşmış, yanlış zanna kapılmışsın. Benim ölümden korkum yoktur. Benim nefsim ölüm korkusuyla zillete boyun eğmeği kabul etmekten daha büyüktür ve himmet ve hamiyyetim bu gibi şeylerden çok daha yücedir. Beni öldürmekten başka bir şeye gücünüz yeter mi? O HALDE MERHABALAR OLSUN ALLAH YOLUNDA ÖLÜME. Sizin benim azamet, izzet ve şerefimi yok etmeye asla gücünüz yetmez…
İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Hiç şüphesiz ben, kendi ashap ve yarenlerimden daha vefalı ve hayırlısını ve kendi ehlibeytimden daha iyi ve şefkatlisini görmedim. Allah’a hamd olsun ben ashabımı imtihan ettim; onların hepsini sebatlı, cesur, sağlam ve aslan gibi kükreyen insanlar olarak gördüm. Onlar benim hedeflerim doğrultusunda ölmeye süt emer bir çocuğun annesinin göğsüne olan düşkünlüğünden daha çok düşkün ve aşıktırlar.”
Aşura akşamı düşman ordusu savaş naralarıyla Hz. Hüseyin’in (a.s) çadırlarını sarınca, İmam (a.s) kardeşi Hz. Ebulfazl’ı görevlendirerek ona şöyle buyurdu: “Ey kardeşim dön ve onları savaşı yarına kadar erteleyip bu gece bize mühlet vermeleri için ikna et ki bu geceyi Rabbimize namaz ve dua ile geçirip istiğfar edelim. Çünkü Rabbim biliyor ki ben namaz kılmayı, Kur’an okumayı ve çok dua ve istiğfar etmeyi seviyorum.
İmam Hüseyin (a.s): “(Bütün) bu başıma gelen bela ve musibetlerin (tahammülünü) bana kolaylaştıran, Allah’ın bunları görmesi ve bunlara şahit olmasıdır.”
Ve son olarak İmam Hüseyin’in (a.s) savaş meydanında okuduğu şiirle bitirelim:
“Ben Ali oğlu Hüseyin’im;
Düşmana karşı eğilmemedir yeminim.
Ailesini savunuyorum babam (Haydar’ın)
Can feda ediyorum dinine Peygamberin.”
Allah’ın ve tüm meleklerin sonsuz salat ve selamı Efendimiz, Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya, tertemiz Ehl-i Beytine, Seyyidüş Şüheda İmam Hüseyin ve yarenlerine olsun.